BDSM'de Kendi İçsel Yolculuğum
Sanıyorum bazı ıcerıkler karıstırılıyor.
BDSm de Efendılık veya kölelık Tanrıya eş kosulma yada Efendı denılen zat-ı Tanrısallastırma olarak gormek bırkere mumkun degıl ve boyle bır amac yada hedef soz konusu degıl. Tartısmayı bu yonde almak cıddı bır yanılgıdır. Bende olmayan bır tartısmayı surdurmem . BDSm deki itaat ve hukmu bu sekılde algılamanız hata.
Not:Bu tartısmaktan kacmak degıl tartısmanın yonunun farklı noktalara kaymasına engel olmaktır.
Sevgili Lady Sade, bu yorumunuzu görmemiştim. Lakin, bir yanlış anlaşılmayı düzeltmek istiyorum...
Belirtmek isterim ki,bahsettiğiniz üzere,
''BDSm de Efendılık veya kölelık Tanrıya eş kosulma yada Efendı denılen zat-ı Tanrısallastırma olarak gormek ''
gibi birşey asla söz konusu değildir..
Bir matematikçi, fikirlerini matematiksel olarak açıklar,
Bir fizikçi, fikirlerini fizik kanunlarına ve bilimsel araştırmalara göre açıklar,
edebiyatçı, daha edebi bir dille açıklar,
bir budist, budizm esaslarına göre
bir marksist, materyalist verilere göre açıklar..
Bizleri birbirimizden ayıran ve ''farklı'' kılan da , hayata farklı perspektiflerden bakıyor olmamızdır.
Benim konuya ruhani/felsefi bir perspektiften yaklaşmam ''Konunun artık bittiği ve tartışılamaz olduğu '' anlamına gelemez.
O halde, Tanrı'dan , yahut evrensel bütünlükten bahseden Mevlana, Mahavira, Buddha vb. gibi tüm dini/felsefi öncüler de zamanında susturulmalıydı. Bahsettikleri konular koşulsuz sevgi ve kardeşlik ilkelerine, ya da daha basitleştirirsek Tanrı'ya dayanıyor diye ''tartışılamaz'' addedilmeliydi.
Öncelikle burada bir yanlış anlaşılma durumu var ; Zira söylediğimi zannettiğiniz gibi
ne efendi kendini tanrıya eş koşuyor, ne de köle efendiyi tanrılaştırıyor.
Ancak bence köle efendide ''Tanrı'nın suretini görüyor''...
Bu ikisi arasındaki farkı açıklayacağım..
Tabiata bakarken tanrının suretini görürüz.Bir arının bal peteğini yaparken ki matematiksel kusursuzlukta, bir çiçeğin yapraklarının, renk bütünlüğünün mükemmelliğinde, hayvanlar aleminde, vücudumuzun beynimizin fonksiyonlarındaki inanılmaz düzende...
Bir bebeği severken onun tatlılığında, birine yardım ederken içimizde merhameti hissettiğimizde, birini bağışladığımızda..
İçimizde farkında olmaksızın tanrının sonsuz sevgisini hissederiz.
Ve aşk.. Aşk ; tanrıya yaklaşmanın en yalın halidir.
Neden koşulsuzca sever insan, sevdiğinin her yerini ? Her halini..
Neden egolarımızla çekip gittiğimiz kavgalardan sonra bile ''sevgi'' bizi yolumuzdan geri çevirir ve onu günahıyla sevabıyla kabul ederek geri döneriz ?
Çünkü hayat yolu ve tüm deneyimlerimiz bizi en sonunda ''koşulsuz sevgi,kabul ve bütünlüğün sahiline'' ulaştırmak içindir.
Nihai hedef budur, ilişkilerimiz ve deneyimlerimiz ise duraklarımız ve öğrenme alanlarımızdır.
Ben, kendimi güçsüz hissettiğimde çevremdeki mükemmel yaratıma bakarım, kusursuz ilahi adalete bakarım, ellerime, gözlerime bakarım. Kusursuz işleyişi gördüğümde bilirim ki, ben yalnız değilim ve muazzam bir gücün parçasıyım.
Bundan ötürü kendimi ''güçlü '' hissederim.
Gücüm ''tanrı çıkışlıdır''... Bu kadar mükemmelliğe sebep olan o olduğu gibi, gücümü veren de tanrıdır.
Sevgi dolu kalbimi veren tanrıdır. Anlayışımı ve anlayışımla beraber anlayışsızlıklarımı(zararlı egolarım) veren de o dur.Bunları görebileyim ve kendimi koşulsuz sevgi yönünde geliştirebileyim diye...
İnsanoğlu ''BANA GÖRE'' her adımında bilincinde olmaksızın koşulsuz sevgiyi arar.
Kölenin bir efendiye tapınmasındaki içgüdü de ''BANA GÖRE'' çeşitli konularda kendisinden daha güçlü / daha yetkin gördüğü bir varlıkta bilinçsizce tanrı sevgisini ve gücünü aramaktan kaynaklanır.
O muazzam güç tarafından zaten sevilip, korunup kollandığını unutan bireyin, o sahiplenilmeyi ,sevgiyi ve gücü ''Tanrı yaratımı başka bir varlıktan '' alma güdüsüdür ; Onda ''tanrı suretini '' görmek ve cezbe tutulmaktır bu.
O sahiplenilmenin,şefkatin, o sevginin ve gücün yeryüzünde bedenlenmiş bir suretine sığınıştır.
Bu aslında, aynı gücün kendisinin de içinde olduğunu unutmasından ileri gelen bir yanılsamadır.
Tıpkı bu bilgilerin,sevginin ve gücün de aslında hepimizde kayıtlı olması, ancak dünya hayatının pisliği ve egolarımız sebebiyle üzerlerlerine kalın bir toprak tabakası örttüğümüz gerçeğinde yaşadığımız yanılsamalar gibi..
Burada bahsedilenin tanrıya eş koşmakla,ya da efendilerin kendini tanrı zannetmesiyle hiç bir alakası yok.
Nitekim ben burada bahsettiklerimin asla ve asla kişileştirilmiş/sığ/yobaz bir tanrı inancıyla ilgisi olmadığının da altını çizmek isterim.
Ayrıca yineliyorum , bunların kesinliği konusunda hiç bir iddiam yok zira ne psikoloğum ne de kadim bir filozof..
Tüm yazılarımda yalnızca kendi çıkarımlarımı , kendi iç gözlemlerimi paylaştım. Bunlar herkese göre değişkenlik gösterebilir..
İlginize teşekkür ederim.. (:

Uzun zamandır uzaktan takip ettigim baslikla ilgili bi kaç sey söyemem gerektigine karar verdim. İçsel yolculuk adı altında genele indirgenen yazının çıkış noktasını BDSM i araştırmaya başlamadan çok önce incelemeye başladım. Aslında sevgili Lady SADE konuyu fazlasıyla açık ve net açıklamış fakat deneyimlerimden yola çıkarak bi kaç şey de ben eklemek istiyorum. Ne de olsa yaşam deneyimlerden ibaret...
Bu konu Bettie nin içsel yolculugu adı altında açıldıgı için ben de Bettie e yanıt vermek istiyorum.
Sevgili Bettie hepimiz kişiligimizi bulmaya çalıştıgımız dönemlerde en diplere kadar inmeye çalışırız. Senin gibi sevgiyi , varoluşumuzu ,yaratılışımızı sorgularız. Sen çok dogru yollardan yanıta ulaşmaya çalışıyosun buna eminim. Fakat bir de şöyle bir konu var. Bahsettigin konu o kadar hassas ki bunları araştırırken ve yaşantımıza uygulamaya çalışırken bazı noktaları unutuyoruz. Yaşadıgımız dünya sadece maneviyattan ibaret digildir. Dünyevi kısımları es geçersek ve insansı duygularımızı bastırıp sadece bu yönden görmeye çalışırsak yaşadıklarımızı sonuç herkes için aynı olmayabilir. Araştırmaların sırasında ''erken bilgi'' nin getiricegi zararları da okumuşsundur diye düşünüyorum. Mevlana , Mahavira ...vs felsefi düşüncelerin özünde egoyu bastırmak bulunur. Egoyu bastırmanın bir çok şekli vardır hayatta çünkü herkesin farklı egoları vardır. Bunu yapabilmek için öncelikle bu dünyadaki tüm isteklerini hırslarını yenmek gerekir. En önemlisi bu dünya ile diger dünyayı birbirinden ayırabilmek gerekir. ''BİR'' olabilmek için ''BİR'' oldugunu anlamak için belli kalıplara girmek gerekmez. Herkes kendi tercihleri ölçüsünde ''BİRLİGİ'' yaşar. Hepimiz birer yansımayız. Hepimiz varolan şeylerin peşinde koşarız. Eger manevi dünyayı henüz dünyevi hırslarımızı yenemeden hayatımızın merkezi haline getirirsek bir kaç ay ya da bir kaç yıl sora gerçekten dünyevi bi acı çektigimizde varlıgımızın manevi yönünü tamamen silme riskimiz çok yüksek ve göze alınabilir bir kayıp digil benim için. Erken bilgiden kastım bu. Eger hayatımızı tercihlerimizi isteklerimizi bu manevi boyuta yorarsak maneviyattan fazlasıyla uzaklaşmış oluruz. Çünkü malesef yaşadıgımız dünya bu ölçülere göre ilerlemiyo. Deneyimledigimiz her an belli sebepler ve belli sonuçlar dogurur.
Şimdi konuyu BDSM bazlı düşünelim. Bunu reel anlamda gerçekten hissederek yaşayan kimsenin fazla ya da eksik egosu yüzünden yaşadıgını düşünmüyorum. Aksine egosunu fazlasıyla kontrol altına alan Efendi ve itaatkarlardan oluştugunu düşünüyorum. Sevgisizlikten boyun egmek, Efendi kölesini sevsin diye olmadıgı ölçüde onu pohpohlamak sadece zayıf bir kişiligin sonucudur. Bunu bilinçli yaşayan herkesin hayatın yaradılışını manevi ve dünyevi boyutlarını ayırabildigine eminim. Yeni bir hevesle malum düşünürlerin fikirlerini, yaşadıgımız her konuda merkez haline getirirsek işte o zaman bişilerden fazlasıyla uzaklaşıyoruz demektir. Yaşadıgımız herşeyi tanrısallaştırırsak o zaman tanrı olma çabası içine girmiş oluruz. Ki bu en korkulması gereken ''ego'' biçimidir. Nietsche nin sevdigim ama tam hatırlmayamadıgım cümlesinde şundan bahseder ... Hepimiz birini , bişeyi beklentisiz severiz ya da sevdigimizi düşünürüz. Fakat asıl sevdigimiz şey kendisi digil onun bizde yarattıgı sevme güdüsüdür. Yani özü yine egodur. Ama buna kim yanlış diyebilir ki
BDSM EGO MANEVİYAT TANRI...hepsi bütünün bi parçası olduguna göre neyi tartışıyoruz
Şunu söylemeden de geçemicem Tanrısallıgı her baktıgımız yerde görürüz. İçimizdedir ve tüm yazı boyunca bahsetmek istedigim şey şu ; eger bu manevi düşünüş ve heryerde tanrının suretini arama çabası dünyevi yaşantımızda engeller koymamıza sebep oluyosa bişileri fazlasıyla erken sorgulamış oluruz. Ve bu yüzden hep başa dönmek zorunda kalırız. Dilegim hepimiz ilerleyerek devam edelim yolculugumuza...
Burda kimsenin kişisel saldırılarda bulunmadıgını da belirtmek istiyorum. Kimse kimsenin düşüncesini engellemeye çalıştıgını düşünmüyorum. Sadece Tanrı ve O nun yaratttıklarıyla BDSM i birbirine karıştırılmasını yanlış buldugumu söyleyerek tartışmaya kendi noktamı koyuyorum.
Sevgili yessboss, öncelikle zamanınızı ayırıp yorum yazdığınız için teşekkür ederim..
Şunu belirtmek isterim ki ben bu yazıyı genele indirgese idim, her cümlenin sonunda ''bakın bunlar kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir, bunlar BDSM nin bendeki açılımlarıdır'' yazmazdım.Buna özellikle ve hassasiyetle dikkat ettim. Hala daha ''genele indirgemişsin'' diyorsanız da, diyecek bir sözüm olamaz..
İkincisi,''yeni bir heves'' e ve ''erken bir bilgi'' ye sahip olduğum fikrine nereden kapıldığınızı anlayabilmiş değilim..
Muhtemelen ya beni çok iyi tanıyorsunuz,
ya da gizlice evime sızdınız, ya da hakkımda özel bir istihbarat aldınız .. ?
Belki ben 10 yıldır Hindistan'da yaşıyor, bebekliğimden beri de yoga yapıyorum ?
Hayatım,mesleğim,işim-gücüm hakkında hiçbir bilgiye sahip olmaksızı böylesi bir yorum yapmak , akıl alır şey değil (:
''Herşeyde tanrıyı aramak tanrı olmaya çabalamaktır'' önermeniz hakkında ise diyebileceğim bir şey olamaz,
çünkü bu yazdıklarımda demek istediğim şeyi kesinlikle anlatamadığım/ya da anlamadığınız anlamına geliyor.
''Sen ne kadar anlatırsan anlat, herkes anlamak istediği kadarını anlar'' dedikleri böyle birşey olsa gerek..
Benim tek hedefim kendi çıkarımlarından, kendisiyle örtüşenler var ise belki onlara da faydası olabilir düşüncesiydi.
Ve evet, hayatımın son gününe kadar aldığım her nefes ve yediğim her lokmada ''tanrıyı aramaya'' devam edeceğim..
Onun dışında, epey yazıp emek etmişsiniz.Teşekkür ediyorum. Elbette herkes kendi geçmiş deneyimleri ve aldığı değerlere göre her düşüncesinde haklıdır.Sonuçta hepimiz farklı farklı hayatlar ve deneyimler yaşıyoruz...
İçsel yolculuğum hakkında, söylemek istediğim hemen hemen herşeyi bütün yazılarımın toplamında söylemiş olduğumu düşünüyorum.Bundan sonra gelen her cevabın cevabı da muhtemelen yine verdiğim cevapların arasındadır.
İnanın, bir kaç gündür bunları yazmaktan oldukça yorulmuş durumdayım...
Ben de bu yolculuğa burada noktayı koymak istiyorum.. (:
İlgilenen herkese teşekkürler..

Cevap vermeme gerek kalmayan bi üslupla yazmıs olmaniza ragmen son noktayı koymak ve açık kalmış bi kaç kapıyı kapamam gerek. Bu kadar uzun uzadıya fikir beyan ettikten sora evinize kadar girmemize gerek olmadıgını düsünüyorum hakkınızda fikir sahibi olmak için Amaç yazdıklarınızda art niyet aramak ya da olumsuz bi çıkarım yapmak digil yolculugunuza az da olsa katkı saglamaktır . Anladıgınızı sandıgınız ve altını çizdiginiz noktaların üzerinden tekrar geçmeme gerek yok.
Umarım en kısa zamanda aradıgınızı bulursunuz...
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler