İçimizdekilerin temeli.
Bugün bir belgesel izledim. Belgeselde davranışlarımızda kalıtımdan çok çevrenin etkisi olduğu anlatılıyordu.
Belgeseldeki insanlara göre bizim hiçbir şey anlamıyor dediğimiz dönemlerde yaşadıklarımız aslında duygusal belleğe atılıyormuş. Örneğin; doğduktan birkaç ay sonra evlat verilen bir çocuk aslında bunu hatırlamasa bile bu anıyı duygusal belleğe kaydediyor, tetikleyecek hiçbir olaya gereksinim duymaksızın çevresindeki insanlara şüpheyle yaklaşıyor ve güven duygusunu kaybediyormuş. Sadist ya da mazoşist eğilimlerin temeli de bu dönemde atılıyormuş.
Freud’un düşüncelerinde de bu böyle. Oral dönem dediğimiz 0-1,5 yaş arasında yaşanılan olaylar insanları çok fazla etkiliyor. Çocuk –hatta- bebek o dönemde gerekli sevgi ihtiyacını karşılayamaz ya da çok fazla şımartılırsa ilerideki eğilimleri sadist/mazoşist yönde oluyor. Freud bunlara cinsel saplantı gözüyle bakıyor. Ona göre sadizmin yüceltilmiş hali; küfürbazlık, insanları küçümsemek, aşağılamak, insanlarla alay etmek, onları zor durumda bırakacak hareketler yapmak –bu duruma getirecek kelimeler kullanmak- vs. Mazoşizmin yüceltilmiş hali ise; karamsarlık, kendini küçümsemek, kendini değersiz görmek, aşağılanma isteği, karamsar filmlere veya müziklere yönelmek.
Yani demem o ki; diğer insanların farklılık, saplantı, fantezi ya da hastalık olarak baktığı şeylerin temelinde aslında o dönemde yaşadıklarımız varmış. Bizim bu eğilimlerimizi keşfetmemiz belki daha geç oldu ama sonuç olarak içimizde olan şeyler bunlar. Belgeselde dile getiren adamın düşünceleri gibi bunların ortaya çıkması için herhangi bir olay yaşamamız gerekmiyor –bir olay yaşayarak şimdiki ruh halini keşfetmiş insanlar da olabilir.-. İçimizde olan bu eğilimleri ortaya çıkartıp en azından forum ortamında saklama gereği duymadığımız için şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
Not: Konuyu nereye açacağımı bilemedim. O nedenle buraya açtım. Gerekirse taşınabilir diye düşünüyorum.
Hayatımdan gidenlerin yerlerini doldurmaya çalışmıyorum. Her gelene yeni yer açıyorum. Yer açtıkça esniyorum. Esnedikçe gidenlerin içimde yarattığı boşluk büyüyor.
duygusansuru çok teşekkürler.
İlime bilime saygılı biriyimdir ama kendi naciz aklıma da saygılıyormdır. Bir takım şeyleri merak ederm, aklımın süzgecinden geçirmeden kabul edemem. Burada takıldığım nokta ise - Freud Bey kusura bakmasın - 0-1,5 yaş arasında iken kişi yetişkinlerin bile anlayamadığı bilemediği bir takım şeyleri nasıl içselleştirebiliyor? soru bir. Hadi içselleştirdi ileride nasıl hatırlayıp sadist ya da mazoşist oluyor? soru iki.
Malum bunları artık Freud Bey'e soramayacağız ama bir bilen varsa ve burada anlatırsa hep beraber öğreniriz.
İzlediğim belgeselden yola çıkıp cevap vermek istiyorum.
Bebeklik ve çocukluk döneminde yaşananlar genleri değil beyindeki bir yeri etkiliyormuş. Hatta bir dönem bazı insanların beyinleri otopsiyle incelenmiş ve çeşitli farklılıklar görülmüş. Yani aslında beyin fiziksel olarak etkileniyor ama bunu duygusal belleğe kaydediyor. Bu da insanların davranışlarını etkiliyor.
Dün Bia Style! Freud'un tezinin çürütüldüğünden bahsetmişti. Onun da yorumlarını almak isterim aslında.
Hayatımdan gidenlerin yerlerini doldurmaya çalışmıyorum. Her gelene yeni yer açıyorum. Yer açtıkça esniyorum. Esnedikçe gidenlerin içimde yarattığı boşluk büyüyor.
bu hislerimizin hangi aşamada ve neden dolayı geliştiğini bilmiyorum. Sadece dikkat çekmek istediğim nokta şu ki hiç bir insan - zengin olsun fakir olsun, güçlü olsun zayıf olsun, iyi eğitim alsın almasın - bir sebepten dolayı muhakkak bir eksiklik içinde kalıyor. Bu eksiklik hissi bilinçaltına yerleşerek ilerde karakterini ve zevklerini etkileyecek hale dönüşebilir.
Ben artık kökenini araştırmaktan vazgeçtim. Neden çünkü hayatta hiçbir şeyin iki kere iki dört eder gibi bir formülü mevcut olmadığı gibi bdsm zevklerimizin doğma sebebinin de yok. Herkesin kendi hikayesi vardır.
Geldiğimiz noktada benim tek üzerinde durduğum nokta, karşımızdaki insana kendi rızası dışında bir şey yapmamak, onu zorla haklarından mahrum bırakmamak koşuluyla, karşılıklı bu zevkleri hayata geçirebilecekleri bir ilişki tarzı yaşayabilmeleridir. Kimi baskın kimi itaatkar olarak bir bardağın dolu ve boş kısmı gibi birbirlerini tamamlamalarıdır.
Bu konu ile ilgili olarak şu an okumakta olduğum kitabı - olağan psikopatlar, Kevin Dutton - okumanızı tavsiye ederim. Kendinize ve etrafınızda ilişki kurduğunuz insanları daha iyi anlamanıza ve çoğu yerde bdsm ile karıştırılan duygunun aslında ne olduğunu veya bdsm öğeler içermediği düşünülen davranışların bdsm nin tam içinde olduğunu göreceksiniz.
İyi eğlenceler dilerim.
İnsanın Sevgisi Ne Kadar Büyükse Vereceği Ceza da O Kadar Büyük Olur...
Belki yolun daha çok başında olduğum için bu kadar araştırıyorumdur. Ayrıca bu konuları derslerde öğrenip BDSM'e uyarlıyorum denilebilir. Yeni öğrendiğim şeyleri de yazma isteği geliyor.
Hayatımdan gidenlerin yerlerini doldurmaya çalışmıyorum. Her gelene yeni yer açıyorum. Yer açtıkça esniyorum. Esnedikçe gidenlerin içimde yarattığı boşluk büyüyor.
duygusansuru paylaşımlarını keyifle takip ediyorum. Bu konuda kafalar biraz karışık. Bazı kavramların kesin sonuçları yoktur. Freud'un cinsellik temalı tezleri her alana yayılmış durumda. Temel prensipleri korunmakla birlikte fetişizm-sadizm ve mazohizm ile alakalı bağlamları artık bir çok otorite tarafından kabul edilmiyor. Yani BDSM dahilindeki eylemler karşılıklı rıza ile haz alma durum olduğu için ne sapkınlık ne de hastalık olarak tabir ediliyor. Evet kişilik oluşumunda 0-6 yaş arasında edinilen güdüler bir çok şeye yön veriyor. Bilinçaltı ve bilinçüstü olmak üzere beyin gördüğü dokunuğu işittiği herşeyi bir tarafta depoluyor. Nöronların birbiriyle olan etkileşimleri bizlerin yaşamsal ve duygusal fonksiyonlarını belirliyor. Herkesin depoladığı bilgiler doğrultusunda beynindeki uyarılma mekanizması farklı çalışıyor. Yani beni uçmak heyecanlandırırken seni yüzmek heyecanlandırabiliyor. Beyin tamamen boş olduğu için 0-6 yaşlar arasında temel yerleşimler gerçekleşiyor. Freud bu tür yaklaşımları hastalık olarak irdelemiş fakat bu senin benim hissettiğim duyguları barındıran yaklaşımlar değil. Kanibalizm - ya da sadece kadın iç çamaşırları ile orgazma ulaşabilmek vs olabilir. Lakin BDSM cinsellikten öte bir kavram. Cinsellik bunun sadece bir parçası. Sadizm karşı tarafa kontrolsüz şekilde uygulanmadığı takdirde psikolojik bir rahatsızlık ya da sapkınlık değildir. Anormallik ölçüsü ,iki tarafın haz aldığı cinsel eylemleri sabote edecek şekilde cinselliği tekeline almaktır. Yani anormal olması için normallik ölçütlerinin dışına taşması gerek. İnsanların ikili ilişkilerindeki bu eğilim artık doğal olarak kabul ediliyor. (ki Freud bunu cinsel sapkınlık olarak tanımlıyor) Genel olarak Freud'un herşeyi cinselliğe bağlama durumu ayrıca incelenmesi gereken bir rahatsızlık bence =)) Tabiki psikanalize çok büyük katkıları olmuştur. Birçok olgunun temeli onun tezlerinden yola çıkılarak geliştirilmiştir. Sadizmi ve Mazohizmi birbirine bağlama biçimi dışında katıldığım tarafı malesef az. Bunları kendi yorumlarımla edinmedim. Bu konuda her karşıt fikri okuyup bu sonuca vardım. Tabiki yine söylediklerimin kesin bir doğruluğu yok.
Sadizmin-mazohizmin ve fetişizmin yani toparlamak gerekirse BDSM'in çocuklukta edindiğimiz travmalarla alakası yoktur. Karşılıklı rıza ve SSC dahilinde yaşandığı sürece doğal bir tercih olarak kabul ediliyor. Bu tür kavramlar üzerine tartışmak kolay değildir. Kafadakileri 20 satıra sığdırmak da..Umarım ne demek istediğimi anlatabilmişimdir.
Güzel başlığın için teşekkürler.
A mediocre Dominant tells, a good Dominant teaches, an excellent Dominant explains, but a True Dominant inspires!
Kendi adıma anlayabildim -en azından anlamaya çalıştım- ve yorumun için teşekkür ederim.
Senin de söylediğin gibi bunlar psikolojik konular ve ispatlanamaz. Biz sadece görüşleri okuyup bizim aklımıza yatanı kabul edebiliriz.
Freud'un söylediği bazı şeyler şu an çürütülmüş durumda zaten. Örneğin; kadınsı erkeklik ya da erkeksi kadınlık o dönemde sapkınlık olarak ifade ediliyordu ama şu an androjen kimlik dediğimiz kimlikleri normal kabul ettiğimiz için sapkınlık olarak nitelendirmiyoruz. Yani Freud'un söyledikleri o dönemdeki koşullara göre doğru olabilir ve o dönem koşullarına değerlendirmemiz gerekir. Söylediği bazı şeyleri şu an kabul edebilmemiz için bunu günümüz koşullarına uyarlamamız gerekebilir. Örneğin; BDSM e rıza önkoşulunu getirdiğimiz için şu an sapkın gelmiyor olabilir.
Ayrıca söylediğim gibi yolun çok başındayım. Şu ana kadar bu konuyla ilgili bir kaç kişinin görüşünü okudum ya da dinledim. Bilgiye de açım açıkçası. O nedenle önerebileceğiniz kaynakları da okumak isterim.
Not: Telefondan yazmaya çalıştım. Cümle tekrarlarına düşmüş olabilirim, kendimi tam olarak ifade edememiş olabilirim. Kusurum olduysa affola.
Hayatımdan gidenlerin yerlerini doldurmaya çalışmıyorum. Her gelene yeni yer açıyorum. Yer açtıkça esniyorum. Esnedikçe gidenlerin içimde yarattığı boşluk büyüyor.

İlmi açıdan BDSM bağlantılı bir şey diyebilmemiz için daha çok yıllar var çünkü ilim ve bilim bu konularda daha fazla ilerlemedi. Freud'un bir çok tespitleri yine psikologlardan yanlış olarak damga alınca genel olarak psikolojiyi sadece bazı şeyleri anlayabilmemiz için yardım olarak değerlendire biliriz. İçine sosyologları, genetik uzmanlarını, dil bilimcileri ve başka alanlardan beyinleri alırsak konuyu çözmek çok zor olacak.
Ama her branşdan biraz faydalanırsak içimizdeki temeli belki daha iyi anlarız.
Ben kendimi BDSM ile bağlantımı subjektif buldum. İçimde taşıdığım bir şey in BDSM ile en iyi ifade edildiğini gördüm. Bunun yanında hep değişik uzmanların tespitlerini de değerlendirmeye kattım. Kendim için cevaplar bulurken bunun başka insanlarda aynı şekilde yapabilmemin imkansız olduğunu gördüm. Psikoloji mesela bana ruhi değerlendirmemde çok faydalı oluyor. Ama psikolojide ki teşhis tıp da gibi değil. Kalıplaşmış düşünceyle insanları kategorize etmek olmuyor. Genel olarak konuşursak oranlarda bazı şeyleri söylemek mümkündür.
Kendim için cevaplar bulurken bunun başka insanlarda aynı şekilde yapabilmemin imkansız olduğunu gördüm. Psikoloji mesela bana ruhi değerlendirmemde çok faydalı oluyor. Ama psikolojide ki teşhis tıp da gibi değil. Kalıplaşmış düşünceyle insanları kategorize etmek olmuyor. Genel olarak konuşursak oranlarda bazı şeyleri söylemek mümkündür.
Kesinlikle katılıyorum MDP. Herkesin kişisel gelişimi kendi içinde farklılıklar gösterir. Malesef bir çok kişiye psikoloğa ya da psikiyatriste gittiği zaman genel bir ''yafta'' yapıştırıp , sen şusun ya da busun diyebiliyor. Geçenlerde chat odasında da konuştuk. Bu yüzden psikiyatri insanlar için ilaç tuzağı olarak görülüyor ki çoğu zaman haklı bir durum. Bu yüzden doğru kişiye ulaşmak çok önemli. Uzun süre bir çok kişiyle görüştüm. Birçoğu 2 seans sonunda ilaçları yazıp ''sözde terapi'' ye başladı. O dönemlerde terapinin ya da görüşmelerin gereksiz olduğu sonucuna varmıştım. Çünkü herkesle aynı deneyimleri yaşamadım. Aynı beyin yapısına sahip değilim. Aynı çevre koşullarından etkilenmedim. Çoğuyla dalga geçtim , eğlendim evime döndüm. Birine kendini kötü hissedersen arayabilirsin bile diyebildim. Zira adamın hali içler acısıydı _o_ . Fakat hemen genelleme yapan biri olmadığım için denemeye devam ettim. Sonunda biriyle görüştüm. Beklediğim yaklaşım çok netti. Beni ben olarak değerlendirmesi. Bunu gördüğüm zaman uzun süre aynı kişiyle görüştüm. Sayesinde bilinçaltımı anlayabilmeyi , beynin nasıl işlediğini , ''beni'' nelerin etkilediğini , etkilemediğini keşfettim. Bu dönemlerde D/s i yeni yeni deneyimliyordum. Ve kafamda acaba bende bir sorun mu var sorusunu sorup duruyordum. 10 sayfalık bir özet hazırladım. Ve mail attım. Bir sonraki görüşmemizde bunu konuşalım dedim. Gittiğimde çok net bir şey söyledi. ''Bu konuşmamızı gerektiricek bir durum değil. Yani bundan rahatsızlık duymanı gerektiricek bir durum yok. Herkesin içinde bundan bir parça var. Ben bunu yaşamayı tercih eder miyim ? Hayır. Fakat yanlış bulduğum için değil bundan keyif almadığım için. Kesinlikle sorun teşkil eden bir yaşam biçimi değil. Ve bence senin yaşamında seni besleyebilecek bir durum.'' Gayet kısa ve net. Psikolojiye merakım sayesinde yaşadığım bu duyguların psikolojik yönünü hala merak etmekteyim ve hala araştırmaktayım. Bunun hastalık ya da sapkınlık olduğunu düşünenler tarih oldu. Her yeri geldiğinde bunu tekrarlamaktan yorulmuyorum. Çünkü birçoğumuz bundan dolayı kendimizi sorguluyoruz. Farklı olduğumuzu ve yaşadığımız şeylerin bunu tetiklediğini düşünüyoruz. Kendi vardığım sonuç şu ; BDSM i tetikleyen şey hormonlarımız ve beynimizdeki elektronların birbiriyle etikleşimi. Freud çocukluğunda nasıl bir cinsel istismara uğradıysa gördüğü herşeyi buna yoruyor. _o_ Şaka bi yana çocuklukta yaşadığımız şeyler gerçekten çok önemli. 0-6 yaş arasında kişiliğin temelini oturtuyoruz. Neyse psikoloji 101 e girmeye başladım. Bu konu açıldığında nokta koymakta zorlanıyorum 😀
Sevgiler,
Bia
A mediocre Dominant tells, a good Dominant teaches, an excellent Dominant explains, but a True Dominant inspires!
Merhaba, guzel bir tartışma olmuş gördüğüm kadarı ile. Ben belki farklı bir perspektifden katkı yapabilirim diye düşünüyorum. Belki ileride biraz hazırlanmış olarak daha derli toplu bir mesaj yazarım. Neden psikoloji diye sormak gerekiyor. Neden tarihin belirli bir döneminde psikoloji büyük bir ivme kazanıyor. Batı toplumu Hristiyanlığın temeli olan günah çıkartma pratiği ile idare ederken, Freud bu pratiği temel alıp onu dönüştürerek psikanalizin temelini atıyor. Burada psikolojinin geçerliliğini sorgulamıyorum. Sadece neden bu yonde bir tarihsel gelişim oldu sorusunu soruyorum. Bunu da az cok Foucault perspektifinden yapıyorum. Aynı sekilde egitim bilimlerindeki gelişmeler, cinsellik üzerine çalısmalar araştırmalar neye hizmet ediyor? Bütün bunlar bizleri normallestirerek kapitalist sisteme hizmet eden uyumlu bireylere dönüşmemize hizmet ediyor. Gelinen aşamada (ara asamalari atliyorum) bizler Pazartesi tayyorleri, takım elbiseleri giyip plazalara ise gittiğimiz müddetçe, haftasonu birbirimizi kirbaclamisiz, hemcinsimizle yatıp kalkmisiz kimse için fazla fark etmeyecektir. Tabii bir de bunu göz önünde toplumun huzurunu bozacak sekilde yapmadığımız müddetçe. Söylediğim gibi bütün bu "sapkınlıklar" bize ayrılan serbest zamanlarda bir fantezi boyutunda yaşanıyorsa ve toplumsal düzenin işleyişini tehlikeye sokmuyorsa bir dereceye kadar hoş görülüp "normal" kabul edilir. Ancak lifestyle haline gelirse, alternatif yasam biçimleri olarak tanınmayı talep etmeye başlarsa bu farklı pratikler, iste o zaman isin rengi değişir. Onun için köle taşmasını çıkarıp sokağa o sekilde çıkmak zorundadır çünkü efendisini çok asan bir otorite, bir sistem vardır. Hepimizi kolelestiren bir sistem. Üslubum sert kaçtıysa özür diliyorum. Tamamen icimi dökmek için yazdım. Konu basligi "icimizdekilerin temeli" degil miydi, bu da benim icimdekilerin temeli olsun:) Sözüm meclisten dışarı. İyi geceler diliyorum herkese.
duygusansuru çok teşekkürler.
İlime bilime saygılı biriyimdir ama kendi naciz aklıma da saygılıyormdır. Bir takım şeyleri merak ederm, aklımın süzgecinden geçirmeden kabul edemem. Burada takıldığım nokta ise - Freud Bey kusura bakmasın - 0-1,5 yaş arasında iken kişi yetişkinlerin bile anlayamadığı bilemediği bir takım şeyleri nasıl içselleştirebiliyor? soru bir. Hadi içselleştirdi ileride nasıl hatırlayıp sadist ya da mazoşist oluyor? soru iki.
Malum bunları artık Freud Bey'e soramayacağız ama bir bilen varsa ve burada anlatırsa hep beraber öğreniriz.
Bulabildim belgeseli sonunda. 12.40'dan sonra bir kısmını incelerseniz çevrenin hayatımızda ne kadar etkisi olduğunu görebilirsiniz. Tabii ki bunlar yine bu adamların düşünceleri.
Hayatımdan gidenlerin yerlerini doldurmaya çalışmıyorum. Her gelene yeni yer açıyorum. Yer açtıkça esniyorum. Esnedikçe gidenlerin içimde yarattığı boşluk büyüyor.
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler