Jeff Green Yazdığı Bir Yazının Çevirisi
*Bir sonraki ve belki de en zor olan ilişki tipi sadomazoşist ilişkilerdir. Belki de en zor olmasının sebebi pek çok insanın bu tipte bir ilişkiyi farkedemeyecek kadar çeşidinin ve ifade şeklinin bulunmasıdır. Örneğin, kadının ve erkeğin aynı işi yaptığı fakat kadının daha az para aldığı bir durum kadar basit olabilir. Şu ya da bu şekilde adı geçen ilişki tipinin kadın ve erkek ilişkilerine hatta eşcinsel kadın ve erkek ilişkilerine nüfuz ettiği görülmektedir. Daha önceki bölümlerde incelenen bazı dinamikleri tekrarlamak yararlı olabilir: öfke veya (pişmanlık) kefaret, hakimiyet veya teslimiyet, düşkünlük veya üstünlük hisssine yol açan derin bir suçluluk (hissi). Bu dinamikler içerisindeki ima edilen öğreti, ruha zıt olan bedenin gerçek gelişimi ve kazancı sözkonusu olduğunda önce acı çekişin ortaya çıkması zorunludur. Mazoşist bir patalojide her zaman kişilerin bilinçaltına nüfuz eden üç mesaj veya düşünce kalıbı vardır. Bu düşünce kalıpları mazoşist kişinin ikincil gerçeklerini yaratacak , kontrol edecek ve durumunu belirleyecektir.
Bu düşünce kalıpları şunlardır:
Ben acı çekmeyi, cezayı, krizi, ızdırabı, aşağılanmayı ve reddedilmeyi hakediyorum ve sebebini bilmiyorum.
Bununla birlikte reddedilme/mahrum bırakılma dinamiği, kendini haklı göstermek için sürekli mantıklı sebepler ileri sürülen bastırılmış bir gerçek olarak kendini ifade eder. Bununla ilintili düşünce ise şudur:
Bende yanlış bir şeyler olmalı.
İhtiyaçlarımın karşılanması için önce incinmem şarttır.
Entellektüel açıdan öyle görünmese de esas olarak değersiz biriyim
Esas olarak, mazoşişt bir yönelim, duruma bağlı yaratılacak gerçeğe göre kişinin kendini çarmıha germesini, kendini kurban etmesini içeren sayısız yollarla tanımlanabilir. Kefaret suçlulukla birleştiğinde, davranışların tezahürü sadece krize ve acıya yol açar. Kendini kurban eden davranışlar, acı ve içsel ve dışsal krizlerin yaratılması, krizle bağlantılı analizler gittikçe analitiksel bilinçlilik yaratır, bu da kişinin kendini bilmesine neden olur. Sonuç olarak mazoşist kişilerin kendilerini anlaması sadece krizlerin yaratılması ve bu krizin sonucu olarak kendini analiz etme yoluyla olur. Mazoşistin içindeki tekrarlanan krizler yaratmaya yönelik tabiat gerçeğin inkarı ve yok sayılması psikolojisini de ortadan kaldırır. Bir noktadan sonra mazoşistler tekrarlanan kriz döngüsünden sıkılacak ve değişmek isteyeceklerdir. Bu gerçekleştiğinde mazeret uydurmaktan kurtulurlar. Gerçek devreye girer. Değişirler.
İlişkilerde mazoşist devamlı olarak iki tip insanı çeker. Birinci tipe bu dünyanın ‘duygusal olarak yaralanmış kuşları’ diyorum. Bu tiplerin geniş bir duygusal ve psikolojik tedaviye veya onarıma ihtiyaçları vardır. Büyük çoğunlukla bunlar tipik olarak ileri derecede narsisisttirler ve kesinlikle mazoşist partnerlerinin kimliğini ve gerçek ihtiyaçlarını idrak edecek kapasiteleri yoktur. O kadar derin bir güvensizlikleri vardır ki, zihinleride mazoşist partnerlerinin kim olduğuna dair bir fikir ya da hayal oluştururlar ve partnerin bu fikre veya hayale uygun davranmasını beklerler. Sonuçta kaç defa karşı karşıya gelinip yüzleşme veya müdafa olursa olsun mazoşist partner kendini tamamıyla yanlış anlaşılmış ve onaylanmamış bir halde kalakalmış bulur. Bu durumda mazoşist kişi tüm verme işini üstlenmiştir, bu yolla ‘yaralı kuşun ‘yarattığı resmin oluşmasına katkıda bulunmaktadır. Sanki mazoşist partner göğsünde adı yazılı, omuzunda kızıl haç olan beyaz bir üniforma ile evin içide dolaşıp durmaktadır.
Mazoşistlerin çektiği diğer bir tip benim ‘gümüş dilli şeytan tipi’ adını verdiğim tiptir. Bunlar kendilerini nasıl sunmaları gerektiğini bilirler; mazoşist tipin ‘zokayı’ yutması için ne söylenmesi gerektiğini bilmektedirler. Mazoşist tip oltayı birkez yutup da ilişkiye girmeye karar verdiğinde, ‘gümüş dilli şeytanın’ asıl duygusal ve psikolojik gerçekleri ortaya çıkar. Ve bu gerçeklerin kendilerini sunarlarken kullandıkları gerçeklerle hiç ilişkisi yoktur. Bu noktada mazoşist tamamen hayal kırıklığına uğrar -gözü açılır, yeni bir kriz kapıdadır. Bunlar aynı zamanda ilişkinin sürmesi için değişme sözü veren tiplerdir. Ve durumu bir kez güvenceye aldılar mı hemen eski davranışlarına geri dönerler. Ve tabii, mazoşistin çekeceği bu iki tipleme aynı kişide de birleşebilir.
Mazoşist kişi saflık ve kolay aldanabilirlik yaratan doğal bir masumiyet yansıtabilir. Bireylerdeki ruhu veya potansiyeli kendiliğinden farkeder, ve bu potasiyelleri onlarında sezmelerini, gerçekleştirmelerini beklerler. Çok nadir olarak partnerleri kendilerinden bekleneni yaparlar. Böylece ilizyon kayboluşu daha fazla krizi hazırlar. Mazoşistlerin ihtiyaç duyulmaya ihtiyaçları vardır; bunu için yaşarlar.
Sadistik patalojide öfke kefaret yerine suçlulukla bağlantılıdır. Bunun sonucu olarak doğan bilinçaltı mesajları ve düşünce kalıpları şöyledir:
1-Kendimi suçlu hissetmek için yaratılmışım ve bu durum yüzünden öfkeliyim. Bu yüzden de başkalarını incitmek ve onların da benim hissettiğim kadar kendilerini kötü veya suçlu hissetmelerini sağlamak istiyorum.
2-Başkalarının yanlışları ve günahları yüzünden acı çekip özür dilemelerini istiyorum. Başkalarını aşağılamak istiyorum, bu şekilde kendimi de aşağılamış olacağım.
3-Başkalarını eksiklikleri, hataları ve günahları yüzünden cezalandırarak kendimi cezalandırmış oluyorum. Ve yine bu pataloji, aslında neyin olmakta olduğunu gösteren gerçekleri reddetme/inkar etmeye yarayan ve rasyonel görünen çeşitli mazeretler uydurur.
Özünde bu üç düşünce kalıbı, baskınlık ve çekingenlikle tanımlanbilen; efendi/uşak, üstün/aşağılık ve fatih/ fethedilmiş davranışlarının gerçekliğe yönlenmesini sağlayan bir ikincil gerçeklik yaratır. Erkeklerde bu durum kadınlara yönlendirilerek bilinçaltında ya da gelişmemiş bir korku olan kastrasyon kompleksi ile otaya çıkar. Sadist olabilen kadınlar için de kastrasyon komplexinden bahsedilebilir. Bu kompleks sözcük anlamıyla değil psikolojik anlamıyla incelenmelidir. Bu kompleksin temelinde karşı cinsin kendisini insiyatifsiz bırakacağı, ayağını kaydıracağı, esaret altına alacağı veya tanımlanamaz bir şekilde yok edeceği korkusu vardır. Sonuç olarak sadist patoloji kendisinin incitilmesine meydan vermeden ilk önce başkasını incitmek, ilk önce hamlede bulunmak, ilk önce yok etmek gibi bir arzusu vardır. Sadist pataloji ile tanımlanan kişilerde her zaman vurgulanmış bir saldırıya uğrama incitilme bir başkası tarafından zaptedilme ve kurban edilme korkusu vardır. Ve mazoşist gibi bunu hakettiğini düşünmek yerine, bu duygularla kurban edildiklerini düşünürler. Mazoşist de kurban edildiğini düşünür ama o, kurban olmayı ve cezalandırılmayı hakettiğini düşünmektedir. Sadist bu şekilde kurban edildiğini düşündüğü için sadece öfke duyar. Bu şekilde kurban edildiği hissine tepki gösterirse o zaman bu öfke sadece başkalarını yaralar veya yok eder, bu birey bilinçaltında veya ruhunda varolan (vurgulanmış) suçluluk için diğerlerini cezalandırır. Bazı kişilerde sadistik ve mazoşistik pataoloji birlikte çalışır, her özel durumun kendi bağimsız ortaya çıkışı mevcuttur. Klasik psikolojide bu pasif /agresif tip olarak bilinir.
Sadomazoşist ilişki tipi oldukça geniş bir davranışsal uygulamalar alanına sahiptir. En açık formlarında bu dinamik içimizden birisi tarafından kolayca fark edilebilir. Tabii ki, en çok bilinen formları, pekçok insanın farkında olduğu seksüel sadomazoziştik ilişkilerin klasik formlarıdır: kamçılar ve zincirler, deri kıyafetler, çivi topuklar, seksüel ve duygusal işkence yaratacak her türlü ekipman …vb. Bu en çok bilinen formlardaki etkin psikolojik/duygusal dinamikler ise yaşanan keskin bir acı, ve bu acıdan KURTULUŞ, çekilen keskin acıdan kurtulunduğunda yaşanan özgürlük duygusudur. Yakın modern tarihte bu arketipin en karanlık ve en çarpık boyutlarının vücud bulduğu en dikkat çekici kişi ise Marquis De Sade’dır.
Onun zamanında sadomazoşist arketipe , bunu deneyimleyen ‘soylu’ sınıf tarafından süslü, felsefi bir isim takılmıştı. İsmi ‘sefihlik’ felsefesiydi. Bahsedilen öğreti ise şuydu: Özgür, bağımsız olmak için kişi mutlaka acı çekmelidir. Bu felsefenin ilk dayanak noktası aslında Tanrı’nın doğası itibarı ile kötü olduğu ve Tanrı’nın işini yapmak için kişinin kötülüğü kucaklaması ve ‘doğanın kurallarını altüst etmesi’ gerekliliğidir. Size ne kadar saçma gelirse gelsin, bu denli çarpık bir düşüncenin doğrudan aynı derecede çarpık bir dinsel düşünce şekli olan Cennet Bahçesi Mitinden çıktığını anlamaya çalışın: Ruhla bedenin çelişkisi. Böylece vücutla (etle) ilintili ifade edilen günah, vücudun (duyguların) yaşamını çarpıklaştırır, çünkü dinsel emirler yoluyla yapılan baskı bunu gerektirmektedir.
De Sade’dan önce de kökeni itibariyle bu öğretinin etkileri mevcuttu. Örneğin, 1400’ler ve 1500’lerde inzivaya çekilmiş bazı dindar Hristiyanların yaptığı kendini dövme-kırbaçlama, bugün İslam Dünyasındaki bazı gruplar arasında görülmekte. Haçlı Seferleri sırasında, kişilerin ağızlarından ahlak dışı yaşam deneyimleri ile ilgili itirafları almak ve ahlaksızca yaşayan diğer insanları da itiraf etmelerini sağlamak için haç sancağının (bayrağının) altında erkeklere ve kadınlara (daha çok kadınlara) ağıza alınmayacak şekilde seksüel olarak ve sakat bırakacak biçimde işkence yapılması olağan bir şeydi. Museviler arasında Tanrı tarafından özel olarak seçilen ve ödüllendirilen ‘seçilmiş azınlık’a ‘ diğerleri tarafından işkence yapılması -zulüm uygulanması öğretilerde vardır. Örneğin, bazi Amerikan Kızılderili Kabilelerindeki Güneş Dansı’nda, kişinin meme uçlarına metal parçalar takılır, bu metallere takılan ipler bir direğe bağlanır. Güneş dansçısı vücudunun ağırlığını taşıyan tek şey meme başlarındaki metal parçalar olacak şekilde kendini bu direğe asar. Çekilen bu acı yukarıdan ‘vizyonlar’ın alınması anlamına gelir.
Burada işaret etmek istediğim nokta şu: Sadomazoşist arketip bugün yaşayan milyonlarca insanın kollektif ruhuna nüfuz etmiş durumda; ve çoğunluğun bundan haberi yok. Evet, en açık biçimleri hemen hepimiz tarafından tanınabilir. Ve bu tanıma esnasında bizler şok ve dehşetle irkilip ‘bir insan nasıl böyle olabilir, böyle şeyler yapabilir, kendine böyle şeyler yapılmasına izin verebilir’..vb deriz. Günümüzde bu dinamik tarafımızca en kolay dövülen eş, suistimal edilen çocuk..vb sendromlarıyla anlaşılır. Tek yapmamız gereken televizyonu açmak ve gün geçtikçe popüler hale gelen TV showlarında çocuklukların uğradıkları tacizleri tartışan insanları seyretmektir, bu yolla aslında sado+mazoşist arketipinin topluma nasıl nüfuz etmiş olduğunu görürüz. Ama kaçımız bu arketipin daha gizli ve derinlerde olan formlarını farkedebilir? Daha az farkedilebilen bu formlar hangileridir?
Tekrar söyleyeyim, aynı işi yapmalarına rağmen kadının daha az para aldığı iş örneğinde görülemez mi? Ceza amacıyla sexsüel dikkatini partnerinden uzaklaştıran bir kadında ya da bir erkekte görülemez mi? Bir kişinin partnerine veya her ikisinin karşılıklı olarak aralıksız yaptıkları çeşitli eleştiri biçimlerinde görülemez mi?. Bu biçim de eğer niyet küçük düşürmek ve gurur kırmak ise ‘sataşma/rahatsız etme’ durumu ile ilişkilendirilebilir. Kadınların varoluşlarındaki tek amacın kendi ihityaçlarına hizmet olduğunu düşünen bir adamda bu görülemez mi? Kadınlar ona göre düşkün , en iyi ihtimalle ikinci sınıf varlıklardır. Bu da hakimiyet ve boyun eğmenin bir formu değil midir? Ve neden bir kadın kendini tam anlamıyla gerçekleştirmek istediği zaman bilinçli ya da bilinçsiz olarak ‘bir erkek gibi’ olmaya çalışır? Bir erkeğin bakış açısından bakıldığında bu kastrasyon komplexi değil midir? Ve neden kültürel olarak her toplumda bir erkeğin sexsüel hayatıyla, fetihleriyle ilgili olarak övünmesi, kadınlar hakkında atıp tutması sorun yaratmaz da bir kadının bu sayılanların aynısını yapması sorun yaratır? Bunu geriye doğru izlediğimizde Cennet Bahçesi Mitindeki, erkeğin kadın tarafından (asli) ilk baştan çıkarılışı arketipine varmış olmuyor muyuz? Böylece de kadının tecavüze uğramasına. Bu gerçekten de Orijinal mit den türeyen kastrasyon komplexiyle bağlanıtılı bir güç veya hiddet gösterisidir. Veya daha çok rastlanan şekliyle, sex ilişkisi kurmak maksadıyla bir kadını yatıştıran veya duygusal tavırlarla yakalaşan bir adamın ilişki biter bitmez kadından duygusal olarak uzaklaşması veya açıkça/üstü örtülü olarak kadını hor görmesi, hatta bazen kadına sinirlenmesi şeklinde görülür. Neden? Baştan çıkarılmaya teslim olmuştur! Bunu anlarsanız o zaman neden kadının SAF olmasının şart olduğunu, ve kadının neden erkeği için saf olmasının şart olduğu hissini taşıdığını anlayabilirisiniz: İlk (orijinal) suçla ilintili kefaret temiz olma -saf- olma ihtiyacını doğurmuştur.
Bu arketipin şu anda yaşayan milyonlarca insanın kollektif bilinçaltına nüfüz ediş derecesini abartmak çok zordur. Nasıl ki gördüğümüz bitkilerin şeklini ve formunu toprağa ekilen tohum belirliyorsa, kollektif bilinçaltımızda yerleşen tohumun şeklini ve formunu kişiler arasındaki ilişkinin –özellikle de kadınlar ve erkekler arasındaki ilişkinin gerçekliğine olan etkisiyle gözleriz. Ve buradan yola çıkarak da insanoğlunun doğanın geri kalan tüm formlarıyla nasıl bir ilişki kurduğunu. Astrolojik olarak sadomazoşist ilişki arketipi Balık ve Başak burçlarıyla ilişkilendirilir. Yaklaşık olarak M.S 0 yılından beri Balık Çağında yaşamaktayız, ve yaklaşık M.S. 1200 den beri de Balık Çağı içinde Balık Altçağı yaşanmakta. Örneğin yıllar önce kendilerini bilinçli olarak saist ve mazoşist olarak adlandıran bir grup insanla ilgili bir araştırma yapmıştım. Bu araştırma, S&M ‘kilisesi’nin üyesi olan özel bir grubu kapsıyordu. Çalışılan insanların %90’nında vurgulanmış 12. Ve 6. Ev, Balık ve Başak’ta gezegen yığılması vardı, ve/veya Kuzey veya Güney Ay Düğümleri Balık veya Başak’ta yer alıyordu. Bu, (batılı insanlar için)Balık Çağında insanlara yardımcı olmak için gönderilen Nasıra’lı İsa’nın doğum haritasını düşünürsek şaşırtıcı olmamalı. Benim kullandığım ve bana en mantıklı gelen doğum haritası teolojist/astrolog David Jacobs tarafından rektifiye edilen harita. Bu haritada retrograde Pluto ve Mars Başak’ta, 9. evde çakışık ve 3. evde Balık’ta bulunan Güneş ,Ay, Venüs, Jüpiter, Saturn , ve Uranüs’e karşıt durumda. Ve Balık’ın yöneticisi olan Neptün Akrep Burcunda Güney Karmik Ay düğümü ile çakışık. Özünde, İsa’nın hayatı ‘günahlarımız için acı çekmeliyiz’ hayatı, kendi hayatını feda ederek, karmamızı absorbe ederek, suçumuz affettirme yoluyla, ‘Tanrım onları bağışla, çünkü ne yaptıklarını bilmiyorlar’ diyerek ve ona ait olan ’Tanrım bu kupayı benden al’ sözlerinden de anlaşılacağı gibi KUSURLULUK kökenli suçluluk hissiyle yaşanan bir hayat. Bu ‘Tanrım ben zayıfım, ve bana verdiğin iş için yeterince mükemmel değilim, gitmeme izin ver’ demektir. Bunun anlatmak istediği şudur: Eğer bir kişi yeterince saf ise, mükemmel ise, iyi ise o zaman ona verilen görev kendiliğinden oluşur. Ama bu durumdaki mükemmellik sadece mükemmel olarak tasavvur edilen bir Tanrı ile mümkündür, ve İlk Günah’ın doktrini olan Cennet Bahçesi mitindeki baştan çıkarılmanın mağlubiyeti yüzünden insan küçük ve değersizdir. Bu nedenle, insanoğlu ve özellikle de kadın asla yeterince iyi olamaz, asla yeterince mükemmel olamaz, kendine verilen görevleri yerine getiremez. Bu areketipsel olarak şartlandırılmış psikoloji, mükemmel olarak tasavvur edilen Tanrı ile bağlantılı olarak SUÇ un ebedileştirilmesine ve devamlı olmasına neden olur. Tanrı’yı bu şekilde tanımlayan Hıristiyan ve İslam Dinlerindeki doktrinler değişmediği sürece bu sadomazoşist arketip sonusuza dek sürecektir. Örneğin, bu doktrinler Tanrının her şeyin kökeninde olduğunu söyler. Eğer öyleyse kusurun kökeni nerede yatmaktadır? Evrimin kökeni nerede yatmaktadır? Öfkenin kökeni nerede yatmaktadır? Suçun? Sexin? Ve diğerlerinin. Eğer kişi bu kavramlarla yüzleşebilirse (kavramları kucaklayabilirse), o zaman Tanrı denen şeyin KENDİNİ mükemmelleştirmeye uğraşan EVRİMSEL BİR GÜÇ olduğunu görür. Bu şekilde anlaşıldığı zaman aşk ve ihtiras günahın ve bunun yarattığı öfke/kefaret duygusunun yerini alır. İnsanlar yaşamı, kendilerinin doğa kanunlarını yok etmek için yarattığı kanunlarla değil doğa kanunları aracılığıyla anlamaya başlarlar. Sadomazoşist arketip ancak bu şekilde ortadan kalkar. Ve bu olana kadar, Hitler’in Musevilere ve Çingenelere uyguladığı soykırım, bir zamanlar Yugoslavya’nın girdabına kapıldığı ‘etnik temizlik deliliği’, veya Rusya’nın karanlık güçlerinin, kurmayı hedefledikleri istibdat hükümeti için Rus olmayan kişileri sınırlarından temizleme hezeyanları ve benzeri olaylar hep olacaktır. Kova Çağına doğru hareket ettiğimiz şu günlerde doğa kanunlarını yok eden insan kanunlarına karşı doğanın kanunlarını kucaklamamıza izin veren dönüşümün yaşanması gereklidir.(Ve bu davranış başlamıştır). Akrepteki Pluto ile Oğlaktaki Neptün ve Uranüs bu dönüşümü hızlandırmaktalar. Bu gezegenlerin bu burçlarda yer alması her 500 yılda bir olur.Son kez bu durum olduğunda Batı’daki son Rönensans’a bağlantılı olarak Hümanizm’e dönüş başlamıştı. Astrolojik olarak, her birimizin doğum haritasında bir yerlerde Balık ve Başak burcu bulunmakta. Soru ise şu: Sadomazoşizm sizin hayatınızda nerede ve nasıl işlemekte? Cennet Bahçesi Mitinin ve bunun kollektif bilinçaltına nüfuz edişinin etkileri yönünden en hassas olduğunuz yer neresi: Unutmayın ki tohum toprağın altında.*****
S.S.K. Emeklisi by_kole
BeLki Sandığın Kadar Ukala, BeLkide Tahmin Edemeyeceğin Kadar Mütevaziyim. Biraz SakLıyım Bazen YasakLıyım. Kimseyi Örnek ALmam. Kimseye Örnek OLmam. Arkama Bakmam. 'AsLa' Demem. 'Keşke'Leri Sevmem !! ELeştiri DinLerim Nasihat DinLemem !!
Yukardaki yazı Jeff Green yazdığı ve Hande Güler çevirisiyle yayınlanan bir yazı.Yazının tümünde 5 temel ve 4 özel ilişki tiplemelerini ele almış.Ben bizi ilgilendiren kısmı buraya kopyaladım uzun bir yazı ama belki ilgilenen çıkacaktır.
Diğer ilişki türleri ise:
Beş temel ilişki çeşidi:
1- Bağımdaş (karşılıklı bağımlı)
2- Danışman-danışan
3- Öğrenci-öğretmen
4- Sado-mazoşist
5- Kendine güvenen ‘dir.
Dört özel tipleme ise:
1- Ruh eşi
..a)Aynı ruh
2- Karma eşi
3- Ruh ikizi
4- Dört doğal evrimsel duruma ait evrimsel farklılıklar
Kapsamaktadır yazının kalanıyla ilgilenen olursa kendisine özel olarakta atabilirim Saygılarımla
S.S.K. Emeklisi by_kole
BeLki Sandığın Kadar Ukala, BeLkide Tahmin Edemeyeceğin Kadar Mütevaziyim. Biraz SakLıyım Bazen YasakLıyım. Kimseyi Örnek ALmam. Kimseye Örnek OLmam. Arkama Bakmam. 'AsLa' Demem. 'Keşke'Leri Sevmem !! ELeştiri DinLerim Nasihat DinLemem !!

By_kole bu guzel paylaşımınız için tesekkürler. Bu tür bilgilerin paylaşımlarını forum baslıklarımzda gormek buyuk bir zevk.BDSM in derinlikleri konusunda forumlarda o kadar az bilgi kaynagı varki. Bu acıdan bakıldıgında butur katkıların ne kadar onemli oldugunun altını cizme geregi duydum.
Eger konun tamamını okuma sansım olursa memnun olurum.
Tekrar tesekkurler
LADY SADE
Başlıktaki eksik yazı düzenlenmiştir. Hatırlatma için teşekkürederiz.
S.S.K. Emeklisi by_kole
BeLki Sandığın Kadar Ukala, BeLkide Tahmin Edemeyeceğin Kadar Mütevaziyim. Biraz SakLıyım Bazen YasakLıyım. Kimseyi Örnek ALmam. Kimseye Örnek OLmam. Arkama Bakmam. 'AsLa' Demem. 'Keşke'Leri Sevmem !! ELeştiri DinLerim Nasihat DinLemem !!
Harika bir içerik, çok büyük bir keyifle okudum. Farklı bakış açıları olayları başka yönlerden görmemizi sağlıyor. Bazı şeyleri tekrar gözden geçiriyorum. Eksik kısımları eklediğin ve paylaştığın çooook teşekkür ederim by_kole. :++:
A mediocre Dominant tells, a good Dominant teaches, an excellent Dominant explains, but a True Dominant inspires!
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler