Şiddet/İlkel benlik ve İd
Hepinize Selamlar, Masternick ile yaptığım sohbetten sonra bu topiği açmaya karar verdim. Birkaç hafta önce Freud'çu bir psikiyatrist ile görüştüm. Konu " id/şiddet ve ego " idi. Bunu neden bdsm başlığında açtığıma gelirsek, biz ya da çoğumuz idimizi bdsm uygulamaları ile tatmin ediyoruz. Aslında birçok şey konuştuk ama kısaca üzerine konuşmak istediğim konu : İdimizi yada ilkel dürtülerimizi ne kadar beslersek, gelişmiş belleğimiz o kadar gerileyecek. Ve sadece idini doyurursan kişisel gelişimin duracak. Humiliation dan keyif almak, domine etmek, total power exchance gibi yada Pet/Toy/Slut/Whore, animal slut kavramların yıkım getireceği,
Forced to sex, kidnap and bondage in forest, yada ormanda gecenin bi vakti bondage yapıp gitmek ( gözleri bağlı ) bir kaç saat sonra bir grup adamın tecavüz etmesi, tükürüp aşağılaması yada üzerine idrarlarını yapması, public playler gibi aksiyonların mutluluk getirmeyeceğini,
Gelişmiş belleğimiz ve egomuzun, idin sonsuz beslenme ihtiyacına bir yerde dur demesi gerektiğini ( Forced to sex animals/dead bodies/fire play/permanent signs/, old/young guys/girls, forced to eat something ( scat or etc. ) )
Dominasyonu hissetmek, d/s ilişkisinde en önemli basamaklardan bir tanesi. Yoksa " Open minded " bir vanilya ile de yukarıda yazdıklarımı yaşayabilirsiniz. Dominasyonu, hareketlerinde, sözlerinde, bakışlarında, verdiğin emirleri yapma şeklinde, günlük standart hizmetlerinde vs hissedersiniz. Bunların normal olmadığı kanısında.
Bence, İd belli ölçülerde tatmin edilmeli. Ama sınırları ne olmalı ? ( Kafeste ve karanlık bir ortamda köleyi bağlayıp, bir su oluğu ve saatlik yemek bırakmak bir sınır mıdır ? )
Ego ne zaman dur demelidir ? Yerli malı slave yada sublardan gelecek aksiyonlar bence Ego için yeterlidir, ama contract imzalayıp yurtdışından gelenlerde cidden sınır yok. Mesela ben bir ara kendimi çok zor tutuyordum. Boğazını o kadar çok sıkıyordum ki, neredeyse ölecekti, eğer ego dur! demese ne olur bilemezdim. Belli oranda Egoya ihtiyacımız var mı ? Köle sınırsız olsa da, efendi yada efendinin egosu bir yerde durmalı mı ? Sex slave olarak gelen yaramaz köleler ya da Samler de ego nerede durmalı ? Bu konuda düşüncelerinizi merak ediyorum.
I am the pure flame that burns
I am (ever shining) Sirius son
I am the infinite space
I am the most conquering One
Merhaba. Bu foruma katıldığımdan beri katıldığım ilk tartışma olacak. Bdsm nin bu tarz konulardaki etkilerine özellikle ilgi duyuyorum böyle bir konuyla karşılaşmak beni çok mutlu etti. Henüz bdsm tecrübesi yaşamamış biri olarak böylesine uç bir yaşam tarzının benim ve karşımdakinin karakterime zarar vermesini önleyebilmek için sınırların ne olması gerektiği konusunda fırsat buldukça düşünüyorum. Benim yorumuma gelirsek,
İd in bdsm veya başka herhangi bir şekilde tatmin edilmesi gerektiğine ben de inanıyorum. Sonuçta ne kadar ilkel yapıda da olsa id zihnin çok önemli bir parçasıdır ve temelidir. Onu görmezden gelmek insanın karakterinde ciddi boşluklar yaratır ve karakterini tam olarak oturtabilmesini engeller. Fakat onu tatmin ederken kontrolü tamamen ona bırakmak düpedüz hayvanlıktır ( çünkü insanı hayvanlardan ayıran diğer zihinsel unsurlar devreden çıkar ). İnsan hayatına saygısı olmayan insanlar için bunun bir sakıncası olmayabilir fakat ben olayı, insan haklarını tanıyan, modern toplum yaşamını benimsemiş ve kimseye zarar verme niyetinde olmayan bir bireyin gözüyle yargılıyorum;
İd, empati kurmaz, zarar veririm diye düşünmez, ama insan düşünür, düşünmelidir. Kendisinin ve karşısındakinin sağlığı için düşünmelidir. Aklının bir köşesinde her zaman, domine ettiği kişinin, tamamen kendi rızasıyla kendini domine ettirdiğini, gerçekten ona bir mal gibi sahip olmadığını bilmelidir. Öyle davranmasa da bunu içten içe bilmesi çok şey değiştirir bence. Bunu tam olarak beyninde kavrayamamış insanların bdsm ilişkide dominant olması işi çok çirkin yerlere götürebilir. Karşısındakine karşı insan olarak sorumluluklarını bilen ve ona zarar vermek istemeyen bir dominant, bence nerede ne zaman durması gerektiğini bir şekilde hissedebilir. Sonuçta nerede durulması gerektiğini belirleyen şeyler insandan insana değişecektir. Hükmeden kişi, yazılı olarak zorunlu olmasa bile, bir insan olarak karşısındakini tanımaya ve adımlarını ona yapacağı etkiyi düşünerek atmaya sorumludur. Bunlar benim teorik düşüncelerimden ürettiğim görüşler. İşin pratiği konusunda bilgim olmadığı için yanlış düşünüyor da olabilirim. Doğrusunu öğrenmeyi çok isterim.
Bu arada Vassago sonlarda ego nerede durmalı diye sormuşsun. Ama benim yazının genelinden anladığım id in durup durmaması gerektiği konusu idi. Asıl soru id nerede durmalı mı, yoksa benim yorumlamamda mı bir hata var?
Vassago'ya bu güzel başlığı açtığı için, orcaol'a katkıları için teşekkürler.
Konuya ilgi duyup ta temel bilgilere ulaşmak isteyenler için şu linkler iyi bir başlangıç noktası olacaktır sanırım. Özellikle İngilizce versiyonunda bir çok dış kaynak var.
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0d,_ego_ve_s%C3%BCperego - Vikipei - Özgür Ansiklopedi
http://en.wikipedia.org/wiki/Id,_ego_and_super-ego - Wikipedia - The Free Encyclopedia
Alıntı
"İd", içimizdeki doyumsuz hayvandır. Kendisini yalnızca ihtiyaçlara göre ayarlayan, eleştiri kabul etmeyen, güdüsel, durdurulamayan yanımızdır. Buna verilebilecek en iyi örnek cinsellik, saldırganlık, açlık, kin vb. Bu yönü ağır basan birey vicdan olgusundan yoksundur. Bilincin orta aşaması olarak da, Freud'un izah ettiği Benlik (Ego), doğa ya da çevre ile id arasinda bir denge unsurudur. Çevrede ya da doğada bulunan maddelerin uygunluğunu yine tarafsız bir zeminde kontrol eder ve bu nesnelerin uygun olup olmadığını belirler. Aynı zamanda eleştiri yapan bölüm olup, güdüleri durdurma ile ilgilenir. Örneğin alt bilinç olarak izah edilen id acıktığı zaman hemen bir şeyler bulup yemeyi amaçlar. Ancak benlik (ego) bunun daha uygun bir zamanda olması veya olmaması gerektiğini hatırlatıp onu dizginler. Üst benlik (süperego) kural ve değerler bütünlüğü içinde insana yön veren bölümdür. Bu bölüme vicdan da denilebilir. Bu bölüm daha çok emir ve yasaklara göre bir yol belirler. İyi ya da kötüyü birbirinden ayırmaya başladığımız süreçlerde gelişir ve olgunlaşır. Zamanla aile, anne ve baba, çevre, okul, din, geleneklerden öğrendiklerimiz içselleştirilir ve bizim değer ve kurallar bütünlüğümüzün oluşmasına yardım eder. Bu açıdan bu üç temel bilinç şekillenmesinin belli düzeylerde bizlerde yetersiz olması gerçekten iyi olmaz. İnsan, düşünen bir yaratık ve zararı önceden hesaplayabilecek; sonradan öğrenebilecek bir yapıya sahiptir. Kimi bunun Tanrıdan geldiğini düşünür, kimi de Freud gibi Evrim Kuramı şeklinde izah eder. İkisinde de ortak olgu vicdandır.
Alıntı sonu
Bence, İd belli ölçülerde tatmin edilmeli. Ama sınırları ne olmalı ? ( Kafeste ve karanlık bir ortamda köleyi bağlayıp, bir su oluğu ve saatlik yemek bırakmak bir sınır mıdır ? )
Ego ne zaman dur demelidir ? Yerli malı slave yada sublardan gelecek aksiyonlar bence Ego için yeterlidir, ama contract imzalayıp yurtdışından gelenlerde cidden sınır yok. Mesela ben bir ara kendimi çok zor tutuyordum. Boğazını o kadar çok sıkıyordum ki, neredeyse ölecekti, eğer ego dur! demese ne olur bilemezdim. Belli oranda Egoya ihtiyacımız var mı ? köle sınırsız olsa da, Efendi yada efendinin egosu bir yerde durmalı mı ? Sex slave olarak gelen yaramaz köleler ya da Samler de ego nerede durmalı ? Bu konuda düşüncelerinizi merak ediyorum.
Bence sınır karşımızdakinin eninde sonunda bir insan olduğunu unutmadan vicadnımız olmalı. Bu arada sınırsız köle olabileceğine inanmıyorum ya da ben raslamadım. Sınırsızım diyen pek çok kimsenin bırakın bir takım uygulamaların yapılmasını lafını duyduğunda apar topar katığına şahit oldum. Elbette bu kişiler "sözde" kölelerdi şüphe yok. Gerçekten - tekraren söylemek isterim bence olmaz / en sınırsız kölenin sınırı canıdır - sınırsız olan bir köle varsa da onun bunu bir "övünme" kaynağı yapacağını sanmıyorum. Konudan uzaklaşmış gibiyim ama sınırı vicadnımız çizmeli demek istedim.
Bilincimizin şekillenmesinde bu 3 önemli unsurun dengesi tartışılmaz,lakin BDSM lifestyle bir dönemece girdiğinde alt benliğimizin kaçınılmaz şekilde dengeleri altüst edeceğini düşünürüz...burada asıl nokta şu; Efendi,köle arasındaki kurulması gereken alt benlik paylaşımının dengesi....bir Efendinin id ini tarif etmek,sınırını çizmek bana düşmez...bir submissive gözüyle hep şunu söylemişimdir....Efendimin huzurundaki değersizliğim, sosyal hayattaki kendime biçtiğim değerle doğru orantılı olarak gelişir...çünkü bilirim ki ben küçüldükçe Efendim büyür,yücelir....birde şu var buna paralel....ben büyüdükçe sosyalleşir ve değerime değer katarım...eğer id i doğru beslersem,egomda doğru beslenecektir,birbirlerine ilişmeden,zıtlaşmadan....bu durumda ne egom tavan yapacaktır,ne de id im beni ele geçirecektir...teşekkür ederim bu güzel başlık için.
Merhaba,
Hem sitede hem de BDSM de yeni birisiyim. Hiç uygulamam yok ancak bilinçli bir BDSM olmadan dominan ve duygusal sadist erkeklerle tecrübem var. Bu nedenle bu konu çok ilgimi çekti. İd- ego- superego üçgeninde Masternick' in alıntısında belirttiği gibi İd tek başına kontrol edilmez olan, belli bir ölçüde bilinçli olunmadığı takdirde. İd çok derinlerde ve bunun açığa çıkması ve yüzleşilmesi için çok derin çalışmalar gerekiyor. Ruhsal olarak soyunmak.. Buna rağmen yine de tam olarak aydınlanmıyor. Bir de Gölge kavramı var. Daha çeşitli ve belirli düzlemlerde ulaşılabilir olan, tabi yine çalışma ile. Bunları neren biliyorum diye sorabilrsiniz.. Yine çalışma ile hem de yıllar süren.. Benim tecrübesiz anlayışıma göre BDSM yaşam tarzında bir ' Dönüşüm' olmalı. Sembolden anladığım da bu. Yani kişi belli bir ölçüde İdini aydınlatmalı veya Gölgesi ile yüzleşmeli ki bu bir ruhsal dönüşüm olsun. Yoksa iş sadece İd' i tatmin etme yolu olarak seçilirse olay şiddet ve cinayet boyutuna girer ki bu da zaten dünyanın şu anda karşı karşıya olduğu en büyük sorun. Canilerden bir farkı olmaz Efendi'nin. Günlük yaşamda id güdümünde idi tatmin etmek için yaşayan bir sürü efendi ve köle var. Bilemiyorum bir acemi olarak beklentim ve algılamam bu şekilde.. Dönüşüm ve ruhsal teslimiyet.
Merhaba,
Hem sitede hem de BDSM de yeni birisiyim. Hiç uygulamam yok ancak bilinçli bir BDSM olmadan dominan ve duygusal sadist erkeklerle tecrübem var. Bu nedenle bu konu çok ilgimi çekti. İd- ego- superego üçgeninde Masternick' in alıntısında belirttiği gibi İd tek başına kontrol edilmez olan, belli bir ölçüde bilinçli olunmadığı takdirde. İd çok derinlerde ve bunun açığa çıkması ve yüzleşilmesi için çok derin çalışmalar gerekiyor. Ruhsal olarak soyunmak.. Buna rağmen yine de tam olarak aydınlanmıyor. Bir de Gölge kavramı var. Daha çeşitli ve belirli düzlemlerde ulaşılabilir olan, tabi yine çalışma ile. Bunları neren biliyorum diye sorabilrsiniz.. Yine çalışma ile hem de yıllar süren.. Benim tecrübesiz anlayışıma göre BDSM yaşam tarzında bir ' Dönüşüm' olmalı. Sembolden anladığım da bu. Yani kişi belli bir ölçüde İdini aydınlatmalı veya Gölgesi ile yüzleşmeli ki bu bir ruhsal dönüşüm olsun. Yoksa iş sadece İd' i tatmin etme yolu olarak seçilirse olay şiddet ve cinayet boyutuna girer ki bu da zaten dünyanın şu anda karşı karşıya olduğu en büyük sorun. Canilerden bir farkı olmaz Efendi'nin. Günlük yaşamda id güdümünde idi tatmin etmek için yaşayan bir sürü Efendi ve köle var. Bilemiyorum bir acemi olarak beklentim ve algılamam bu şekilde.. Dönüşüm ve ruhsal teslimiyet.
Aslında yorumlara başlamadan önce kazanın biraz daha kaynamasını bekliyordum ama, sohbeti, konuyu biraz yönlendirmek ve olması gerekene doğru çekmek için yorum yapma gereğini hissettim. İlk olarak " lilith " çok önemli bir karakterdir, World of darkness'ın vampir mitolojisinde Adem'in eşi, Cain'nin annesidir. Karanlıktır, Nod'ta Cain'le konuşması epictir. Lilith ve ordan çekimlenmiş olan " spider queen lloth " ya da kısaca " lloth " kaotik evil'ı çok güzel anlatan bir karakterdir. Neyse, d/s ilişkişleri kesinlikle ruhsal tatminle başlamalı ve bitmelidir. Vanilya ile farkı buradadır. İd kontrol edilir, idin sınırları çizilir, id o sınırlar içerisinde yaşadığında beyin tatmin olduğunu düşünür. Bu sınırı Ego çizer, Ego İd'e bu kadar yeter, dediği anda İd o sınırlar içerisinde kalmak zorundadır. Çatışma burada yatar, Ego ne zaman İd'e dur demeli ve dediğinde İd nasıl davranmalı.
Aydınlanma ve kirlenme çok yakın kavramlardır. İyi ayırt edilemezse, aydınlanma kirlenmeyi getirir. Kirlenen beyin ve onun düşünceleri, davranışlarımızı da yönlendireceğinden biz kirlenmiş oluruz. Geriye dönüş yoktur. Kabaca bir örnek vermek gerekirse : Bir kişi, LCD Full HD 3D televizyonu gördükten ve onu izledikten sonra, 55 ekran tüplü televizyon kullanmaya devam edebilir ama her zaman LCD televizyonun bilincinde olacaktır. Bu örnek duygularımızı açıklamak için çok yetersiz olsa da, aydınlanma ( özellikle cinsel olarak ) ve davranış değişikliği açısından uygundur. Bugün cinsel aydınla için Sadece kamasutra kullanmıyoruz, internet ortamından eriştiğimiz porno ve porno içerikli videolar/görseller/yazılar, beynimizi kirletip aydınlatıyor. Belki doğal yada samimi değil ama bir şekilde istiyoruz. Bu başlı başına bir sıkıntı, birileri bizim idimizi daha yoğun yaşamamızı sadece onu beslememiz gerektiğini bize pompalıyor. Bu bizim yaratıcı/gelişmiş belliğimizin enerjisini çalıyor. Unutmamak lazım ki, uygarlığı gelişmiş belliğimiz kurdu.
Triskelion, dengeyi ifade eder. Buna karanlığın aydınlığa oranı gibi oranlar eklenebilir. Sınırlar konusuna gelince, ki bu çok önemli bir konu çünkü partnerinize kalıcı hasarlar verebilirsiniz. Daha yeni haberlere konu olan afileksi oyunu sırasında ölen partneri için dava açılmıştı. İlk mesajımda sınırlardan bahsettim, onları sadece örnek olsun diye yazdım. Burda kölenin sınırı olmasa bile, sizin " insalığınızın " bir sınırı olmalı. Humiliation' a bir örnek getireyim yine birlikte yorumlarız. Burada konu olan kölenin sınırları bize göre " yoktur "
Direk konuya giriyorum : Ağır, paslı, demir zincirlerle ( boyun,el bilekleri, ayak bilekleri ve bunlar birbiri ile bağlı ) duvara bağlanmış. Zemin hafif nemli/ıslak her gün ıslatılıyor. Anal plug, Pussy Plug'lı bir halde, karanlık bir oda da tutuluyor. Üzerine idrar, tükürük ve artık yemekleri atıyoruz. Arada bi Face Fuck, suspended whipping falan da oluyor tabi. Neyse, köle bu halde ( tuvalete izin yok, duş almaya izin yok ) 1-2 gün duruyor. Şimdi bu insanlık mı ? SSC üzerine kurulu bir d/s. Ne yapmak lazım ? SSC dedik, Triskelion dedik ama köle bunları istiyor, devam edelim mi ? İşte burada id hayvan gibi tatmin oluyor, aşağılıyorsun, değersizleştiriyorsun, sunuyorsun vs. Ama insanlığımız gidiyor, gelişmiş belliğimiz gidiyor. Ve biz " Aydınlanırken " kirleniyoruz. Şimdi işte bir yerde durulması gerektiğine örnek. Daha bunun gibi bir çok diyalog eklerim, özellikle de Rusya'daki Mistress'larla yaptığım sohbetlerde kanım çekiliyor.
D/S ruhsal itaata bağlı, estetik, uyum ve tutkuya bağlı bir ilişki şeklidir. Dominasyonu yada Efendiliği hissettiğin anlardır, yoksa bir elin tasmada bir elin kırbaçta, sırtını kızartman idin işine gelir çünkü şiddet duygusu en temel duygumuz ve çoğu zaman beraberinde ereksiyon getiriyor.
I am the pure flame that burns
I am (ever shining) Sirius son
I am the infinite space
I am the most conquering One
Triskelion bir dengeyi ifade edebilir ancak dairesel olması döngüselliği ifade eder. Daire- çember her zaman döngüsel-dönüşümseldir. Başlangıç ve bitiş kaybolmuştur. Hareket de başladığı ve tekrara girdiği zaman lineerlikten çok dairesel - döngüsel bir hal alır. Nerede başladığını ve biteceğini bilincin kontrol etmediği bir hareketi ise İd devir alır diye düşünüyorum. Sınırlar herzaman her ilişkide silikleşiyor. Geride bazen tek tutulacak nokta kişinin bilinçli kontrolü oluyor. Eylemde (seans veya ritüel) döngü başladığı zaman eğer gerçek anlamda ruhsal bir birleşme gerçekleşiyor ise ortada olayı yönlendiren İd kimin idi? Efendi'nin mi yoksa kölenin i? Kim nerede başlıyor - kim nerede bitiyor? Ayrıca kölelik de bir şekilde efendiyi kontrol etmiyor mu? Eğer sonu ölüm veya ciddi bir sakatlık ile bitmiyorsa ritüelin amacı bu olmalı- mı??
Not: Lilith tek tanrılı dinlerin yasaklaması üzerine kendisinden bahsedilmeyen Adem ' in ilk eşidir. Havva'dan önce. Hem karanlığı hem de aydınlığı barındırır. Adem' i bilinçlendirdiği, dişiiğini ( dişi eneji ve yüksek dişi prensibi) özgürce kullandığı ve yeterince sub olmadığı için 'cennetten'' kovulmuştur. Tek tanrılı dinlerde herzaman şeytan olarak görülür nedeni ise güçlü dişi enerji olmasıdır. Tanrıça kültünde ise çok önemli bir figürdür. Cennetten kovulduktan sonra yaşamını sürdürmek için karanlığı seçmiştir. Aydınlığı deneyimlediği için kullanmasa da unutmamıştır:)
Cennetten kovulduktan sonra yaşamını sürdürmek için karanlığı seçmiştir.
O karanlığın ne olduğu Book of Nod'da yazar. Okumanı öneririm. D/S ile ilgili yorumu daha sonra yapacağım. Ama kısaca efendi köleye direk bağlıdır bu hem dairesel hem lineer hemde türbülanslıdır. ( Malum konu Akışkanlar mekaniğine geldi ) vizkozitesi ise köle/efendi arasındaki kat sayıya göre belirlenir.
I am the pure flame that burns
I am (ever shining) Sirius son
I am the infinite space
I am the most conquering One
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler