Shop
Tarihe Adını Yazdır...
 
Bildirimler
Tümünü temizle

Tarihe Adını Yazdıran --- Kadınlar

18 Gönderiler
2 Üyeler
0 Reactions
338 Görüntüleme
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Emmeline Pankhurst

İngiliz kadın hakları savunucusu Emmeline Pankhurst Manchester ve Paris’te öğrenim gördü. Kadınların özgürlüğünün ancak erkeklerle eşit siyasi haklar elde edilerek gerçekleştirilebileceği düşüncesiyle 1889’da Kadınlara Oy Hakkı Birliği’ni kurdu. Bu örgütün uzun süren mücadelelerinin sonucunda, 1894’te evli kadınlar, yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkını elde etti. 1895’ten sonra Manchester’de bazı belediyelerde görev aldı.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 29 Kasım 2008 23:25
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Maria Montessori

Montessori Metodunun kurucusu olan Maria Montessori 1870 tarihinde İtalya Chiaravalle’de doğmuştur. 1896 yılında İtalya’nın ilk kadın doktoru unvanını alarak tıp fakültesini tamamlamıştır. Montessori bir bilim insanı olarak sahip olduğu özelliklerin dışında, bir kadın olarak da zamanının değer yargılarının ilerisinde yaşamış ve kadın hakları için mücadele etmiştir. İtalya’nın ilk kadın doktoru olarak, 1896’da Berlin ve 1900’de Londra’da iki kadın konferansında İtalya’yı temsil etmek için seçilmiş ve bu konferanslarda kadınlara eşit ücret için çağrı yapmıştır. Üniversiteden mezun olduktan sonra asistan doktor olarak atandığı Roma Psikiyatr kliniğinde zekâ özürlü çocuklarla çalışmıştır

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 29 Kasım 2008 23:29
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Louise Otto-Peters

Hukukçu olan babası sayesinde ,hukukun içinde büyüyen louise bu sayede toplumsal sorunlar içinde bulmuştur kendini,yaşamı neredeyse kadınların sadece ev içinde değil kamu kıurumlarındada görev alması seçme seçilme haklarının elde edilmesi gibi binlerce sorun için mücadeleyle geçmiştir.Bu amaçla yazdığı onlarca kitap almanyada toplatılmıştır .Alman kadınlar birliği tarafından kabul edilen kararları:

Madde 1: Birinci Alman Kadınlar Konferansı kararı gereğince: Yeni toplumun tümünün esası olması gereken çalışma, kadının da onuru ve görevidir. Kadının da çalışma hakkını elde etmesini ve çalışmasının önündeki engellerin ortadan kaldırılmasını gerekli buluyoruz.

Madde 2: Kadının çalışmasının; kadına karşı çeşitli yönlerden beslenen önyargının kelepçelerinden kurtulmasını inkIM¢r edilemez bir ihtiyaç olarak görüyoruz. Bu bakımdan kadın eğitim dernekleri ve basının teşvikinin yanı sıra, kadınlara tavsiye edilecek üretim ortaklıklarının kurulması yanında, kızlar için endüstri sergilerinin açılmasına, kız yurtlan kurulmasına, nihai amaca ulaşmak için de yüksek bilimsel eğitimin uygun olacağına inanıyoruz.

Madde 3: Gerekli maddi olanaklar sağlanır sağlanmaz bu maddelerin gerçekleşmesi için kapsamlı bir savaşım vermek, Alman Kadınlar Birliği'nin amacıdır.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 29 Kasım 2008 23:32
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Clara Zetkin

Zetkin kadınların oy hakkı ve fırsat eşitliği gibi konularda kadın politikasına eğildi. Sosyal-demokrat kadın hareketini geliştirmeye çalıştı, 1891`den 1917`ye kadar SDP`nin kadın gazetesi Die Gleichheit`in editörlüğünü yaptı. 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 29 Kasım 2008 23:35
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Lily Braun

General kızı genç Lily von Kretschman'a erken yaşlardan beri şu üç ana fikir işlenmeye çalışılmaktadır."İyi terbiye görmüş bir kız duygularını açığa vurmaz." "Bir kadın kendisi için değil başkaları için yaşamalıdır." "Kadınların kendilerine ait olmadıklarını bir an önce öğrenmek zorundasın.Bunlara karşı çıkar çalışmaya başlar Başarılıdır İnsanlar etrafında dolaşır. Aşk maceraları yaşar ve evlenme teklifleri alır.Çok eğlendim! diye yazar günlüğüne durmadan. Lily'nin babası General von Kretschman gözüden düşer ve azledilir. 24 yaşındaki Lily bu arada büyükannesinden bir mektup alır. Jenny von Gustedt torununa yazdığı mektupta şöyle der: "Evlilik ender rastlanan bir şans işidir, özellikle balo salonlarında kararı verilen türden bir evlilik. Tanrı sana öyle yetenekler vermiş ki, doğal kadınlık dünyanın dışında seni ve başkalarını tatmin edecek bir yaşam biçimi bulacaksın... Bu nedenle sana verebileceğim belki de son öğüt şudur: Kendi ayaklarının üstünde dur.Kadının Vatandaşlık Görevi konferansının sonunda şöyle der lily: "Yer yer dolaşıp tüm reformların anası olan, tedavi edilebilir her hoşnutsuzluğu, kadınların yüreklerine ekmek istiyorum. Ve onların uyuyan vicdanlarını sarsmak istiyorum ki, dünyadaki tüm sefaletin sorumluluğunu taşıdığımızın bilincine varılsın. Fakat insanlığa hizmet eden herkesin ruhunda olması gereken bir başka güçlü duygu da yüreklere egemen olmak zorundadır: Mutluluğun tüm insanlar için mümkün olduğu.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 29 Kasım 2008 23:38
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Eva Peron

María Eva Duarte de Perón, bilinen adıyla Eva Perón Arjantin başkanı Juan Domingo Perón'un ikinci eşidir. Arjantin halkının çok sevdiği Eva, İspanyolca "Küçük Eva" anlamına gelen Evita lakabıyla bilinirdi.Evita, kocasının diktatörlüğü döneminde kadın hakları için çalıştı ve aktif anlamda siyasetin içinde yer almamasına karşılık, her zaman siyasetle ve halkla içiçe oldu. İşçi sendikalarının örgütlenmesinde önemli rol üstlendi ve 1947 yılında kadınların oy verme hakkı elde etmesini sağladı. Fakir halka yiyecek, para ve ilaç yardımında bulundu, çocuklar için de yardım kampanyaları düzenledi.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:26
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Alexandra Collantai

Alexandra kollontai st. petersburg'da dünyaya geldi. 20 yaşında evlenmesiyle birlikte evliliğin gayet berbat bir durum olduğunu anlaması ve hazzedememesi yüzünden eşini terkedip zürih'e ekonomi okumaya gitti. 1917'de rusya'ya dönen kollontai bolşevik hükümetindeki tek kadın olarak kadınlar ve özgür aşk için kampanya başlattı.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:29
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Rosa Lüxemburg

1871 yılının (bazı kaynaklara göre 1870) 5 Mart'ında Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Polonya'da doğdu. Daha genç yaşlarında sosyalizmle tanıştı ve dönemin solcu gruplarında yer aldı. Sadece 18 yaşındayken içinde bulunduğu gruplar ve politik görüşü yüzünden İsviçre'ye kaçmak zorunda kaldı. 1889'da Zürih Üniversitesi'ne girdi. Burada felsefe, tarih, politika, ekonomi ve matematik öğrenimi gördü.Sonu çok hazindir öldürülerek hayatına son verilmiştir.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:32
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Fanny Lewald

Her şey babaya bağlıdır. Genç Fanny Lewald başka bir aile yaşamını düşünemez. "Ailede herkes babanın sözünü dinler," der yaşam öyküsünde. "Annemiz dükkânda onun işçisi, kölesi ve hizmetkârı. Hizmetini gördüğünde babama sadece 'Efendi!' derdi durmadan. Ve 'Efendi istiyor bunu!', 'Baba söyledi bunu! Bu ifadeler tüm ev için Tanrı buyruğu gibi tartışmasızca kabul edilirdi" diye anlatır Fanny.Ailede hiç kimse Fanny'nin gizli düşüncelerini sezinleyemez. Tipik bir "bağımlı evlilik" sürdüren teyzelerinden biri günün birinde ona, "Evlendiğimde kendi ölüm fermanımı imzaladığımı biliyordum," diye itirafta bulunur.Bunun üzerine Fanny'nin tepkisi şöyle olur: "On beşime bastığım gün, tamamen emin ve âşık olmadıkça kimsenin beni evliliğe ikna edemeyeceğine karar verdim. Gene aynı gün ilk kez bir çocuğun da ebeveynlerine karşı bazı hakları olduğu fikri oluştu kafamda. Daha önce düşünmeye bile cesaret edemediğim, babama karşı da doğuştan özgürlük haklarım olduğu fikri gelişti içimde. Düşüncelerim sihirli bir değnek darbesi ile ev ve aile engellerini aşıp, kendime özgü geleceğe ve uzak bir dünyaya doğru yöneldiler." Fanny'nin yazı yeteneği Eıtropa dergisini çıkartan akrabalarından birinin dikkatini çeker. Fanny'den, IV. Friedrich Wilhelm'in Königsberg'deki yemin töreni üzerine Europa dergisine haber yazması istenir.Kendi yazdığı metnin basıldığını görmek ve bunun için de ücret almak imkânını, "Sanki kanatlanmış haldeydim!" diye anımsar Fanny Lewald yaşam öyküsünde; yazar olmak ve bu meslekte kendi işini kurmak istemektedir. Hemen hemen ilk romanı ile aynı zamanda, Fanny Lewald Kız Çocuklarının Eğitimi Üzerine adlı bir yazı yayınlar. Çok kararlı bir şekilde kız çocuklarının sadece salt evlilik için yetiştirilmemeleri gerektiğini savunur. Ayrıca ev içinde bireysel eğitime karşı, okullarda toplu eğitimden yanadır. Ev içinde geçirdiği, adının avareye çıkarıldığı kendi umutsuz yılları, durmadan kadının meslek sahibi olma zorunluluğunu dile getiren Fanny Lewald'ı bir yazar yapmıştır.1875'te yazdığı Kadınlardan Yana ve Kadınlara Karşı adlı kompozisyonunda şöyle der: "Ve biz kadınlar 17 yaşımızdan başlayarak oturuyor, bekliyor ve ümit ediyoruz; işsiz güçsüz kuluçkaya yatmış, günbegün sabırsızlıkla, çaresizliğimizi bağışlayacak kadar bizi seven bir erkeğin gelmesini bekliyoruz... Hâlâ egemen olan kast zihniyeti, kızların meslek sahibi olmalarını yasaklıyor. Kast sözcüğünü bilerek kullanıyorum, çünkü toplumumuzda, Hindistan'daki gibi giysiler ve diğer göze batan işaretlerle belli olan bir kast ayrımı yoksa da, bir kast zihniyeti ve önyargısı var." Romanlarının çoğunda Fanny Lewald, aile korunmasından uzaklaşma cesaretini gösteren kadınların kaderini dile getirir.

1845'te İtalya'ya yaptığı bir yolculukta Oldenburglu lise öğretmeni Adolf Stahr ile tanışır. Adam evli ve beş çocuk sahibidir. Uzun mücadele ve zorlukların ardından -Stahr bu arada boşanmıştır- on yıl sonra evlenirler. Fanny'nin gençlik arzusu gerçekleşmiştir: Mutlaka evlenmek gerekiyorsa, bu bir aşk evliliği olmalıdır. Lewald-Stahr çifti Berlin'de bir önceki yüzyılın ortalarında kültürel yaşamın merkezi olan bir edebiyat salonu kurarlar. Fanny Lewald 1876'da ölen kocasının ardından 13 yıl yalnız yaşar. "Yaşlı bir kadın" olarak da birçok geziye çıkar ve roman, deneme, seyahatname ve anılar yayınlar. Gençliğinde çaresizlikle özlediği "dopdolu bir yaşam"a kavuşmuştur.

"Ne idiysem oydum, gücüm sayesinde," der kendisini betimlerken; "yeteneğim sayesinde, kendim sayesinde - ve özgürdüm! Özgür!"

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:37
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Angara Castillo

Filipinlerde kadın hakları örgütünün temsilciler meclisi başkanıdır.Filipinler’de kadınlar katı ahlaki kurallara tabi. Aile içinde ve özel ilişkilerinde uysal ve boyun eğici tavırlar sergilemeleri bekleniyor. Evliliğin kutsal olduğu konusundaki yaygın inanış, kadınların yozlaşmış ilişkileri geride bırakmalarını daha da zorlaştırıyor. Araştırmalar, kötü davranışa maruz kalan kadınların yardım arayışında bulunmadan önce ortalama on yıl kadar sürekli tekrarlanan ve artan şiddete katlandıklarını gösteriyor.Kadın gruplarının lobi çalışmaları 1997’de cinsel şiddet konusunda yeni kanunların çıkarılmasına yardımcı oldu. Daha önce tecavüz; bireye karşı işlenmiş şiddet suçu yerine “iffete karşı işlenmiş suç” olarak tanımlanıyordu. Tecavüze uğramış bir kadının önce bekIM¢retini kendi isteğiyle vermediğini ispat etmesi gerekiyordu. 2000 yılında bir dönüm noktası yaşanarak, kocasını öldürdüğü için ölüm cezasına çarptırılmış bir kadının cezası Yargıtay kararınca hafifletildi ve dava yeniden açıldı. Bununla birlikte, taslak halde bir tane olmasına rağmen hali hazırda aile içi şiddete karşı bir yasa mevcut değil, cinsiyet temelli projelere ayrılan fonlar yetersiz ve kadınları korumak için tasarlanmış yürürlükte olan yasalar tam olarak uygulanmıyor. Kadın örgütlerinin zorlu çalışmalarına ve kadın ile erkeğin eşit olduğunu beyan eden bir tüzük yayınlanmasına rağmen; Filipinler’de aile içi şiddet hIM¢lIM¢ oldukça yaygın.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:41
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Kathe Kollwitz

Alman oymabaskı sanatçısı ve heykeltraş KIM¤the Kollwitz Doğu Prusya'da Dresden yakınlarında Königsberg'de (bugun Kaliningrad) doğdu. Hıristiyan ama ileri dünya görüşüne sahip olan bir aileden geliyordu. Kızının yeteneğini daha küçük yaştayken keşfeden babası onun ünlü resim ve grafik ustalarından ders almasını sağladı. KIM¤the Kollwitz'in yapıtlarında kadınların, ana ve çocukların özel bir yeri vardır. Kadınların toplumsal mücadeledeki rolü eserlerinde sık sık vurgulanır. ' KIM¤the ve Karl'ın iki oğullarından Peter, 18 yaşındayken 1. Dünya Savaşı'nda yaşamını yitirdi. Savaşa tüm benliğiyle karşı olan KIM¤the Kollwitz, oğlunun ve oğlu gibi yüz binlerce gencin acısını yıllarca üzerinde çalıştığı yaslı anne ve baba heykellerinde dile getirdi. Bu iki heykel şuan Belçika'da, Flandre'daki meçhul asker mezarlığının kapısındadır.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:44
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Adelheid Popp

Çocukluğumdan aklımda kalanlar öylesine karanlık, zorlu, bilincimde öylesine kök salmış ki, asla gözümün önünden gitmeyecekler.Bildiğim sadece içinde çalışılan, uyunan, yemek yenen ve kavga edilen büyük bir oda. Hiç şefkatli bir söz, okşama hatırlamıyorum. Aksine babam eve çok az para getirdiğinde ve annem ona kızdığında, benim de bu sahneleri bir köşede ya da yatağın altına saklanarak izlerken duyduğum korkuyu hatırlıyorum.Avusturyalı Adelheid Popp, bu gençlik ve çocukluk anılarını Bir İşçi Kadının Gençlik Öyküsü adıyla imzasız olarak yayınladığında kırk yaşındadır. Kitabı çıktığında sosyalist kadın hareketinin öncüsü olarak ünü Avusturya dışına taşmıştır: 1892 yılında Viyana'da Kadın İşçiler gazetesinin kurucu ortağı ve sorumlu yazı işleri müdiresi olmuş ve bir yıl sonra büyük ilgi uyandıran ilk kadın grevinin örgütlenmesine katılmıştır.Başkalarına cesaret ve güven vermek; küçük Adelheid için çocukluğunda bu düşünceden daha uzak hiçbir şey olmasa gerek. Tanıdığı tek şey "korku"ydu. Baba korkusu: Babası, karısını döven bir sarhoştur. Adelheid daha beş yaşında bile değilken, evde ilk kez bir Noel ağacının sevincini yaşamaya kalmadan sarhoş babası ağacı öfkeyle parçalar, "Bağırmaya cesaret edemiyordum. Sadece ağlıyordum, uyuyuncaya kadar ağladım der anılarında.

Adelheid Popp topluluk önünde ilk konuşmasını da Hemcinslerim için aydınlanma, eğitim ve bilgi talep ediyor ve erkeklerin bu konuda yardımcı olmalarını rica ediyorum" der.Bir eş olarak (1893'te sosyal demokrat parti görevlisi Julius Popp ile evlenir ve ondan iki çocuğu olur) kendisini görevine adamaya devam eder. "Bir şeyler başarabilmek için yeteneklerine güvenemedikleri için durmadan korkarak geri çekilen, fakat gönülleri bir şeyler yapma özlemiyle yanan sayısız kadına cesaret vermek için."

Adelheid Popp, "Evliliğin ve ailenin kutsallığı"na övgü düzmekten çok uzaktır. Tam aksine Kadın İşçiler gazetesinde, eşlerden biri için kendini feda anlamına gelen bir beraberliği kutsal evlilik olarak tanımlayan sözde ahlak anlayışını sert bir dille kınar. mahkeme önüne çıkartılır ve on dört günlük hapis cezasına çarptırılır.

Adelheid'ın bu konudaki yorumu şöyledir: "Bu cezayı çektikten sonra evlilik konusunda başka görüşler edindiğimi söyleyemem."

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:47
(@destina)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Mathilde Franziska Anne

Ezilmişliğin, ana nedeni olarak gördüğü kilisenin öğretilerine karşı çıkar: "Tütsü kokuları ile zihninizi karıştırmak istiyor, parlak sözlerle sizi aldatıyorlar, basit gerçekler yerine çiçek kokulu masallar anlatıyorlar. Zeki şarkıcılar uyanmanızı ve düşünmenizi engelleyen hoş ninniler söylüyorlar. Kadınların alınlarında yazılı imanı hoş sedalarla övmeyi biliyorlar. Ah şu iman! Size söylüyorum, bu düzmece, yalan ve sahte bir hIM¢leden başka bir şey değil. Üstünde, feragatin, acının ve mutsuzluğun, daha doğrusu sıkıntının, hüznün, kederin gözyaşları elmaslar gibi titrek titrek işiyor!"

Ve hemcinslerine seslenir: "Ne olur, gözünüzü açın ve sizinle nasıl oyuncak gibi oynandığını görün. Evet, gözlerinizi açın, o zaman saat başı, nasıl aldatıldığınızı, sizlere öğretilen ya da yasaklanan her şeyin ne kadar çelişkili olduğunu görürsünüz."

1884 Kasım'ında Mihvaukee'de ölen bu kadının on yıllarca uğruna savaştığı yasa, ancak ölümünden otuz beş yıl sonra yürürlüğe girer; Amerikan Anayasası'na ilave edilen 19. madde şöyledir: "Birleşik Devletler vatandaşının seçme ve seçilme hakkı, cinsiyeti nedeniyle ne Birleşik Devletler ne de herhangi bir eyalet hükümeti tarafından reddedilebilir ya da kısıtlanabilir.

Başkalarının günahları ile aziz olamazsın

Çehov

 
Gönderildi : 19 Aralık 2008 09:50
MasterDaPain
(@masterdapain)
Gönderiler: 4045
BDSM Ustası Yönetici Admin
 

Utanarak söylemem gerekiyor ki tarih ile bayanlar ne derslerimden ne de genelde konusmalardan aklim da fazla vardir ki bu baslik icinde yabanci kaldim. Bilmemek degil ögrenmemek ayiptir diyerekten baslik icin cok tesekkür ederim.

Aklima birden Alice Schwarzer geldi. Almanya da feminist olarak bilinen bayan zamanin da girisimleriyle bütün alman toplumunu calkilandirdi, etkiledi ve arkasina aldigi insanlarla degistirdi. Eger almanya da kadinlarin hakki varsa bunda Alice Schwarzer'in cok büyük katkilari var.


Parox Dark - Gabriel Azrael

 
Gönderildi : 22 Aralık 2008 11:58
MasterDaPain
(@masterdapain)
Gönderiler: 4045
BDSM Ustası Yönetici Admin
 

Simone De Beauvoir

Kadınların özgürleşmesine önemli katkılarda bulundu. Feministlerin öncülerinden oldu. “Kadın doğulmaz, kadın olunur” sözü bugün kadın hareketinin en önemli sloganlarından biri. Simone de Beauvoir 100 yaşında! Eylemci düşünürün hayatından kesitleri Ayşe Tekin yazdı.

Kadınların özgürleşmesine ve feminizme katkıları yadsınamaz büyüklükte olan Simone de Beauvoir, hayatı ile de çağdaşlarından ayrılıyor. Kitaplar yazan, ilişkilerinde özgürlükçü bir tutum izleyen ve çocuk sahibi olmayan Beavoir, 1949 yılında yayımlanan ‘İkinci Cins’ adlı kitabıyla birçok kadına hayatlarının kontrollerini ellerine alabilmeleri için cesaret verdi. Jean-Paul Sartre ile karşılıklı özgürlüğe ve güvene dayanan çalkantılı ilişkisi de, Beuavoir’un görüşleri hakkında ipuçları veriyor.

Bugünkü kulağa çok alışıldık gelen bu cümleyi ifade etmek kadın hareketi için çok önemli bir adımdı. Simone de Bauvoir "İkinci Cins" adlı kitabını yayınladığında genel düşünce kadınlığın bir kader olduğu, kaderin doğuştan belirlendiği idi. Simone de Beauvoir’ın Paris Montparnasse mezarlığındaki mezarı üzerinde kesilmeyen ziyaretçilerinin notları var. Birinde, “teşekkürler, hayatımı değiştirdiniz” yazıyor. Simone de Beauvoir'ın düşünceleri, 68 hareketine katılan birçok kadının hayatını değiştirdi. Onunla yaşamdaki konumlarını sorgulamaya başlayan kadınlar daha sonra onun düşüncelerini de eleştirdiler. Baeuvoir sadece düşünceleri ile değil eylemleri ile de örnek olan bir feministti. O dönemde kürtaj hakkı için Paris'te başlatılan eylemi Almanya'ya taşıyan tanınmış kadın hakları savunucularından gazeteci Alice Schwarzer, Beauvoir'ın o zamanlar yeni oluşan kadın hareketinin yıldızı olduğunu, yaşamı ile bir çok kadına örnek olduğunu söylüyor.

Felsefeci rakipler
9 Ocak 1908'de dünyaya gelen Simone de Beavoir, varlıklı bir aileye mensuptu. Belki de ailesinden aldığı sıkı Katolik eğitimi onun özgürlük düşlerini körüklezi. Daha küçük yaşlardan itibaren daha fazla özgürlük talep ediyor ve düşünceleri ile yaşamı birbirinden ayırmıyordu. Oysa onun talep ettiği özgürlükler erkeklere aitti. 21 yaşında iken, Sorbonne Üniversitesi'nin felsefe sınavını geçmeyi başardı. Sınıfın en genç öğrencisi idi. Oldukça iyi bir öğrenci olan Beauvoir'un okuldaki tek rakibi varoluşçuluk akımının kurucusu olan Jean Paul Sartre’dı. Birbirleri ile üniversitede tanışan Sartre ve Beavoir kurallarını kendileri koydukları bir ilişki yaşamaya başladılar, hiç evlenmediler, ancak birbirlerinden de hiç kopmadılar. Dönemlerinin bir çok çifti için örnek oldular.

Alman gazeteci Alice Schwarzer: "Beauvoir ve Sartre çifti, ben ve benim kuşağım için büyük örnekti. Aynı zamanda bize cesaret veriyorlardı. Evli olmadan, özgürce birlikte yaşayan ve başkalarıyla da ilişkileri olan bu çift, dünya meselelerini ele alıyor ve dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çabalıyordu: bu muhteşem bir şeydi."

Birlikte ama özgürüz
Sartre ve Beauvoir çifti tanıştıklarının hemen ardından bir anlaşma yaptılar. Bu anlaşmaya göre, ‘birbirleri için her zaman ilk sırada yer alacak, ancak birbirlerini kısıtlamayacaklardı, buna başkalarıyla ilişkiler de dahildi.' Beauvoir, daha sonra bu kurallarının üçüncü kişiler için sorun olduğunu kabul etti. 1979 yılında Alice Schwarzer'in yaptığı bir söyleşide "üçüncü kişileri ilişkimizin içine katmış olmamız kuşkusuz bencilceydi." diyordu.

Çiftin birçokları için geleneklere aykırı olan yaşam biçimi, Beauvoir'un ‘İkinci Cins’ adlı kadın cinselliğini açıkça irdelediği kitabının yarattığı skandalı daha da güçlendirdi. Beauvoir, bu kitabında toplumun kadını sosyal bir kurgu olarak algıladığını anlatıyordu. Bu kurgu kapitalist endüstri toplumunun ihtiyaçlarına uygundu. Kadın evde kalacak, çocuk doğuracak, eğitecek, çalışan erkeğin ihtiyaçlarını karşılayacak, yani işgücünün yeniden üretimine katkıda bulunacaktı. Yayınladığı dönemde eleştirilere maruz kalan yazarın tezleri 1970’li yıllardaki genç feministler tarafından yeniden yorumlandı.

Sadece filozof değil aynı zamanda eylemci
Beauvoir yalnızca yazmıyor, kadın hakları için yürütülen kampanyalara da katılıyordu. Bu kampanyalara Paris'te katılan ve Almanya'ya taşıyan gazeteci Alice Schwarzer’in o günler hakkındaki düşünceleri şöyle: ‘Bazen bizimle birlikte sokaklara çıktı, bazen eylemleri planladı, bazense yalnızca adını verdi. ‘Simone de Beauvoir adına talep ediyoruz…' diyebildik. Bu O'nu da etkisi altına aldı ve kendisinin de belirttiği gibi radikalleştirdi.’

Beauvoir’un ölümünün 22 yıl ardından geriye ne kaldı? Alice Schwarzer, feminist hareketin başlattığı eşitlik mücadelesinin bugünün toplumunda kadına bakış açısını değiştirdiğini, genç kadınlar ve erkeklerin artık eşitliği sogulamadığını söylüyor. Ve bu mücadelenin başında Simone De Beauvoir vardı.

Kaynak turkforum.net


Parox Dark - Gabriel Azrael

 
Gönderildi : 22 Aralık 2008 12:00
Sayfa 1 / 2
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL