Biraz uzun bir yazı olacak ama, bir aceminin ilk eğitime başladığı anları paylaşmak istedim:

Bir başlangıç

Yoğun bir çeviri arasında mola verdikçe bir sitede profillere bakıyorum, ya da mesaj olup olmadığına. Bir mesaj geliyor.

"Efendim gerçekten BDSM ile ilgili misiniz?"

Profile bakıyorum, 21 yaşında olduğu yazıyor, genç, büyük olasılıkla deneyimsiz.

Yanıtlıyorum, "Evet, ne arıyor ne yaşamak istiyorsun?"

Gelen mesaj "Efendim gerçekten deneyimli misiniz? Benim için çok önemli."

Bir yandan da soru yanıtlamaktan sıkılmış bir havadayım, bir yandan da merak ediyorum; Ancak uzun süre dershane ve yüksek okulda eğitim vermişlik ağır basıyor ve
sabırlı davranmaya karar veriyorum.

"Evet" diyor ve çok kısa bir açıklama yapıyorum.

"Ben 19 yaşındayım, deneyimim sadece masturbasyon yaparken kendime verebildiğim acıdan ve fantezilerden ibaret ve beni eğitecek, bana yön verecek birini arıyorum"

"Peki, anladım. Önce seni tanımak istiyorum. Bana kendini net olarak anlat. Bir saatin var. Kendini en iyi ifade edebileceğin şekilde ayrıntılı bir mesaj bekliyorum senden."

"Evet efendim, hemen başlıyorum"

İşime dönüyorum. Bir saat sonra yeniden bakıyorum. Çok iyi ve düzgün ifadelerle kendisini beklediğimden de iyi anlatmış. Bunun nedeni de yazdıkları arasında gizli, edebiyatı ve yazı yazmayı sevmesi ki, bu ortak ilgi alanlarımızdan biri, diğeri de fotoğrafçılıkla ilgileniyor olması, bu da ikinci ortak ilgi alanı.

Gönderdiğim mesaj kısa, "1 saat vaktin var, ne istediğini, ne beklediğini, fantezilerini ve şu ana kadar yaptıklarını anlat."

Yine bir saat, çeviri de bitti. Şimdi rahatım. Mesajlara bakıyorum. Evet gelmiş yanıt. "Adresim .... ekle ve msnye gel" yazıyorum. İki dakika sonra konuşmaya başlıyoruz. On dakikalık tanımaya yönelik bir konuşmanın ardından telefonla devam ediyoruz.

O arada, temel kuralları, BDSM güvenlik gereklerini, SSC ilkelerini ve istediklerimi içeren bir mail gönderiyorum. Saat neredeyse 03:00 ve ben yorgunum. Sabaha kadar vakti olduğunu maili okumasını, kendisini tartıp devam etmek istiyorsa devam edeceğimizi söylüyorum.

O an devam edeceğimiz beklentisinde olan ama devam etmeyeceğimizi öğrenen birinin burukluğu ile "peki efendim, sabah kaçta hatta olmamı istersiniz?"

"Açıkçası bilmiyorum, 9dan sonra her an gelebilirim hatta"

Peki diyor.

Ertesi sabah bilgisayarın başındayım, saat neredeyse on. Kahvaltı ediyorum bir yandan. MSNyi açıyorum, orada.

Açar açmaz, "Günaydın efendim, nasılsınız" diyor.

"Sen ne zaman kalktın?"

"6'dan beri sizi bekliyorum efendim."

Hımmm! Görünüşe göre çok ilgili ve istekli.

"Kahvaltı ettin mi?"

"Evet efendim."

"Ne yapıyorsun?"

"Sizi bekliyorum ve neler hissettiğimi yazıyorum."

"Yazıyı bitir gönder. Maili okudun mu?"

"Okudum efendim, tamamen kabul ediyorum. Ben köleniz olmak istiyorum, izin verir ve kabul ederseniz."

"Köle mi itaatkar mı ?"

"Fark mı var aralarında"

Offf işimiz var, ama eğitimciyiz, anlatacağız, git internetten öğren de gel diyemeyiz.

"Köle ile itaatkar arasındaki farkı biliyor musun? Köle .... buna karşılık itaatkar .... kişidir. Kavramlar netleştiyse, şimdi söyle köle mi itaatkar mı, hangi noktadasın."

"Ben size ait olmak istiyorum, Ruhumu ezmenizi, beni eğitmenizi, bana yeni zevklerin kapısını açmanızı. Adını siz koyun efendim, ben sizinim."

Orospucuk çok akıllı. "Tamam" diyorum.

"Şu an üzerinde ne var?"

"Gecelikleyim efendim"

"Aynen bu halde gidip soğuk duşa gir ve çıkıp fotoğraflarını çek, 15 dakika içerisinde mailini bekliyorum."

İstediğimi derhal yapıyor. 15 dakika dolmadan fotoğraflar geldi, ve bir soru "kurulanıp giyinebilir miyim efendim?. Bakmıyorum bile, tel açıyorum.

"Git giyin ve ne hissettiysen yaz, en ince ayrıntısına kadar."

Biraz sonra iletisi geliyor. En dikkat çeken ifade "... emir verişiniz, emirlerinizi yerine getirirken bende haz duygusu uyandırıyor ve mutlu oluyorum. Ve beni uyarıyor şu an çok istekliyim."

Telefon açıyorum, "Küçük fahişe, bugün ne olursa olsun, ne hissedersen hisset, kendine dokunmayacaksın."

Sesi düşüyor, "Ama efendim..."

"Ama yok, kes sesini, bugün kendine dokunmayacaksın. Dışarı çıkıyorum, akşam gelince soracağım."

Neredeyse ağlayacak, "Peki efendim"

Akşamüstü döndüğümde mail atıp ne yaptığını soruyorum. Gelen yanıt aynı zamanda ilk itaatsizliği ortaya koyuyor.

"Dayanamadım"

"MSNye gel"

Kamerayı açtırıyorum. Öğrencisin, elinde kıskaç var mı diyorum. bir kaç kapıt maşası buluyor, başka yok mu diyorum, bir tane daha çıkarıyor ortaya, alligatör ağızlı olanlardan.

"Cezalısın küçük orospucuk, 4 gün kendine dokunmayacaksın, bu arada, o alligatör ağızlı maşayı meme ucuna tak!.

Yüzünde bir dehşet ifadesi, itiraz edecek oluyor.

"Tak dedim!"

Çaresiz takıyor, daha ilk anda yüzünün ifadesi ne hissettiğini söylüyor bana. eli her an çıkarmaya hazır, ama yok öyle kolay kurtulmak.

"Yarım saat böyle kalacaksın. Kamera açık seni görüyorum."

Böyle başladı ilk eğitim ve adım adım, olması gerektiği gibi devam etti.

Belki bir gün devamını da yazarım.