D/s e yolculuk
Efendim Mira hanımın izni ve katkıları ile yeni bir hikayeye başladım umarım sizde beğeni ile okursunuz,
BÖLÜM 1
Yağmurlu bir sonbahar gününde , her yeri sırılsıklam olmuş, cinleri tepesine çıkmıştı… O hışımla bir taksi cevirdi ve içine kendini atıverdi… Yüzündeki ifade,o derece sert ,o denli haşin idi ki , taksici korkudan nereye gideceğini bile sormayı unutuvermişti…. Yine de şanslıyım en azından bir taksi bulabildim düşüncesi ile kendini toparlamış , her zaman ki olumlu tavrını takınmıştı….Gülümseyerek taksiciye; Beşiktaş a gideceğiz dedi….
Oya sert karakterli bir o kadar sert bakışlı asla fikirlerinden ve prensiplerinden ödün vermeyen biri idi. Bu yüzdende bir türlü ilişkilerini düzene sokamaz, her ilişkisinde kısa bir sürede, sona ulaşılırdı…. Her seferinde bana dayanacak bir erkek bulamayacağım diye düşünür ve yine her zamanki gibi gülümserdi… Zaten kendi basına bir şeyler yapmak her zaman zor gelmişti Oyaya… Eski zamanlarda yaşamış bir kraliçe olma hayali kurmuş ve bunu yaşamak istemişti her daim...
Standartlardan uzun bir boyu, sarı beline kadar inen saçları vardı oyanın… Beyaz pürüzsüz bir teni,kadife kadar yumuşak ve benzersiz idi. Oldukça diri göğüsleri ve mükemmel sayılabilecek kadar yuvarlak kalçalara sahipti. Muhteşem olarak kabul edilecek bacakları, 37 numara her daim bakımlı ayakları vardı…. Ayaklarının güzelliğinin farkında olan Oya; genelde acık burunlu ayakkabılar giyer, ayaklarını teshir ederdi. Ve bundan büyük keyif alırdı…….
Günün sonun da artık evde idi…Rahatlamıştı… Islak kıyafetlerden kurtulmuş, ayaklarını uzatmış huzur için de dinleniyordu.... Televizyonunu karsısında,minik şekerlemelerin ardından, günün yorgunluğu ile uykuya dalmıştı…
Bir pazarlama firmasında pazarlama yönetmeni olarak çalışmakta idi Oya …
O gün yine her zamanki gibi kalabalık yoğun ve sıkıcı bir gündü. İnsan kaynakları yine bir sürü beceriksiz, satışla ilgisi olmayan adam seçmiş ve eğitim için bölüme sevk etmişti…
Yine bir sürü meşakkat ve çile başlamıştı… Eğitim günlerce sürecek, yine bağrışmalar çağrışmalar havada uçacak ve onlarca seçilmişin nerde ise üçte ikisi elenerek, üçte biri kalacak, kalanların yarısı da ilk ayını doldurmadan çekip gideceklerdi.... Oyanın sertliği ve tavizsizliği işinde de aynı şekilde devam eder hükmeden çekilmez tavrı tüm çalışma arkadaşları tarafından da sürekli eleştiri alırdı….
Tüm adaylar arasında Cem hemen fark ediliyordu. Akıllı çalışkan ve pratik bir tavrı vardı. Daha da önemlisi itaatkar söz dinler tavırları, Oyanın gözüne çok hoş görünüyor ve Cem i çok.çekici kılıyordu. Bir işi yapmaya kararlı, o konuda inatçı ancak söz dinler ve çabuk öğrenir olması büyük artı idi her zaman . …
İlk gün öğlen yemeği vakti gelmiş tüm adaylar yemek siparişi vermeye başlamıştı. Cem e sıra geldiğinde Oyanın ayaklarına bakarak SİZCE NE YİYEBİLİRİM demişti Cem. Ayaklarına bakma itaatin bir göstergesi olabilirdi elbet. Yada ilgili ve çok beğenmişte olabilirdi . Bir anda sinirlenir gibi oldu Oya.
- Nereye bakıyorsun ayaklarımı yiyecek halin yok.
- Hayır Oya hanım yanlış anladınız ben yüzünüze bakmaya çekindim-dedi….
Dedi ama yüzü de kızardı. İtaat değildi bu ayaklara olan ilginin bir göstergesi idi.
Alışıktı oya ayaklarına olan bu ilgiye, İçinden o her zamanki kibirli tavrı ile bu benim hakkım diye düşündü yine. Bu kadar emek, özen boşuna mıydı….Tabi ki bakacaklar, özenecekler ve arzulayacaklardı. Beğenilmek hoşuna giderdi her zaman…..
Yemekler yenildi gün bitti. Her zaman olduğu gibi kursiyerler otelin yolunu tutarken Oya da evine doğru yola çıkmaya hazırlanıyordu. Kapıda, Cem ile karsılaştılar.
-Oya hanım tekrar özür dilemek istedim bu günkü kabalığım için.
- Sorun değil Cem tamam uzatmaya gerek yok artık.
- Peki efendim siz bilirsiniz.
Güzel bir tatlı gibiydi bu söz… Efendim ne de güzel bir kelime idi. Bu sözün üstüne Cem e bir kahve ısmarlama fikri hoş bir fikir gibi görünmeye başlamıştı. Zaten ilk günden kararı verilmişti kalacaktı Cem,
- Ne yapıyorsun bu gece işin yoksa sana bir kahve ısmarlayacak kadar vaktim var.
-Tabi Oya hanım onur duyarım.
-Peki o zaman hadi bin arabaya da gidelim…
Cem önden hızlı adımlarla giderek kapının önünde beklemiş ve Oyanın elinden anahtarları alıp kapıyı açmış Oya binene kadar bekledikten sonra hızlı adımlarla yerine doğru ilerlemişti.
Ne hoş tavırlardı bunlar. Nezaket değildi bu nezaketten öte bir şey…. Bu çocukta beni ne çekiyor böyle diye düşündü Oya. Ne ilginç bir tavır, neden bu kadar hoş görünüyor gözüme diye düşündü,biraz da rahatsızlık duymuştu bundan. Pek öyle erkekleri beğenen onlardan hoşlanan bir tip değildi Oya. Çoğu zaman acaba ben lezbiyen miyim diye düşünür kendine bir anlam veremezdi. Ama kadınlardan da pek hoşlanmazdı… Hep neden ben insanları sevmiyorum, onlara anlayış gösteremiyorum diye kendini kasar, ama sonra da kendine kızardı. Aman ne önemi vardı ki bunların… Önemli olan benim, gerisi boş derdi hep…
Bu akşam için kahveler içilmiş ve veda edilmişti. Dönüşte her ikisi de odalarında günü ve karşılıklı olan elektriği düşünmekteydiler. Neydi ki bu nasıl bir şeydi. Nedendi bu çekim anlamak zordu ,ancak bunu takip eden günlerde bu şekilde devam eden ve hızla ilerleyen bir ilişki haline gelmişti bu. Oya tüm kaprislerini yapmış nerde ise en çekilmez tavırlarını sergilemiş buna rağmen Cem her seferinde alttan almış, susmuş ve sineye çekmişti bu kaprisleri. Sıkılmak yerine tam aksine mutlu bir tavır içindeydi…. Sanki bunlara hazırlıklı, bunlarla besleniyor ve bunlarla mutlu oluyordu…..
Kendi aralarında yaptıkları sözle hayatlarda artık birleşmişti. Cem bir gün
-Canım artık benim eve taşınmaya ne dersin deyiverdi birden.
-Saçmalama Cem niye ben senin evine taşınayım sen benim evime tasın hem benim ev daha büyük, ikimize de yetecek konumda…Bana sormadan nasıl kendi aklınca böyle bir karara varırsın diye çıkıştı Oya birden….
-Özür dilerim hayatım haklısın bu kararı birlikte vermeliydik ama ben bir jest yapmak istedim sana onun için böyle söyledim.
-Sen kendince jestler yapma bana Cem… Biliyorsun en salak halin bu… Saçmalıyorsun bana danışmadan bir karar alma diye kaç kere söyleyeceğim ben sana….
-Haklısın hayatım özür dilerim.
Birkaç gün sonra Cem eşyalarını da alıp, Oyanın evine yerleşmişti artık. Birlikte yaşayacaklardı… Ama Oya hiç alışık değildi bu duruma… Odasında genelde başsa bir nefes istemez ,kendi ile baş başa kalmayı tercih ederdi her zaman. Bakalım buna da katlanacak mı diye düşünerek
-Cem senin odan burası benim odamın yanı hem seslenince beni rahat duyabilirsin.
-Peki hayatım sen nasıl istersen ben buraya yerleşeyim o zaman.
Bunu da sineye çekmiş ve kabullenmişti Cem ... Birlikte yaşayacaklar ama ayrı odalarda kalacaklardı… Oya bir erkeğe ihtiyaç duyduğunda seslenecek ve Cem her zaman buna hazır odasında bekliyor olacaktı… Oyanın bile şaşırdığı ama Cem in peşinen kabullendiği bu durum hiç de tuhaf gelmemişti ikisine de...Süre giden günlerde her şey oturmuş aralarında ki uyum her gün biraz daha güçlenir hale gelmişti…. Tüm ev işleri ile Cem ilgilenir, hatta Oyanın özel bakımlarında ona yardımcı olurdu… O çok beğendiği Oyanın ayaklarına ise özenle itina ile davranır ve her bakımda kendisi ilgilenirdi. Sırf bu işi daha iyi yapabilmek adına hafta sonu boş zamanlarında bir manikür pedikür kursuna gitmiş ve kuaför gerekliliğini de ortadan kaldırmıştı artık... İnanılmaz bir yardımcı iyi bir sırdaş,dost aynı zamanda sevgili, mükemmel bir adamdı Cem…. Her zaman üzerine titrer ve hep sanki yarın Oyayı kaybedecekmiş gibi davranırdı... Oya ise bu durumda son derece hoşnut hayatından da memnundu…. Hoşuna gitmeyen durumlarda bağırır çağırır,azarlar, küserdi... Buna karşılık Cem ise haklı haksız bakmadan,sürekli onun gönlünü almak için özürler diler, şirinlikler yapardı. Çok kıskanç olan Oya, bir toplantı sonunda Cem in yanında oturan kadının ayaklarına bakmasına çok sinirlenmiş, bağırıp çağırmakla hırsını alamamış ve sonunda Cem e sıkı bir iki tokat patlatmıştı. Sessizce odasına giden Cem den o gece hiç ses çıkmamış ve uzun bir geceden sonra sabah olmuştu……..
Oya sanırım bu sefer çizmeyi çok aştım, birazdan eşyalarını toplayıp çekip gidecek diye düşünmeye başlamıştı yatağında…. Dışardan ise tıkırtılar geliyor Cem dolaşıp duruyordu .
Az sonra kapı tıkladı işte dedi Oya o an geldi…
Yavaşça kapı açıldı,Cem in elinde bir kahvaltı tepsisi içinde Oyanın çok sevdiği her şey ve ortasında bir kırmızı gül bir de küçük bir not vardı… Hiçbir şey konuşmadan sessizce komi dinin üstüne koydu tepsiyi cem ve çıktı. Hiç alttan almayacak bir tavırla gözünün ucu ile baktı Oya ve sessizce sadece bir teşekkür etti. Cem kapıyı çekip çıkınca birden atıldı ve notu aldı hemen… Ne yazdığını o kadar çok merak ediyordu ki.
-Hayatım haklısın çok özür dilerim….Seni bu kadar kızdırdığım ve üzdüğüm için kendimi asla af etmeyeceğim . Ama yalvarırım sen beni affet…..
İnanamıyorum bu adama diye düşündü oya. Ne şeker şeydi bu adam, ne tatlı bir partner. ..İçinden kalkıp boynuna atılmak geldi Oyanın ama olmazdı. Karizma çok önemli idi.. Bunu kaybetmeden sakince onun gönlünü alacak bir yol düşündü hemen ve seslendi…
-Cem baksana.
-Efendim hayatım
-Cem ayaklarım çok kurumuş dün gece topuklularda vurmuş arkasını, biraz kremler misin şunları.
Gözleri parlamıştı Cem in. Ona verilecek en büyük ödüldü bu zaten. Sıkılmadan ve sabırla onun ayaklarını sevmesini okşamasını beklemek, Oyanın ona yapacağı en sıkı jestti…..
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 2 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler