Shop
Bildirimler
Tümünü temizle

Doktor Master

91 Gönderiler
18 Üyeler
0 Reactions
3,283 Görüntüleme
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
Konu başlatıcı
 

Devamı yarın karya'cım Smile

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 01:04
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
Konu başlatıcı
 

Devamı yarın dedim ama dayanamadım. Buyrun okuyun Smile

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 02:26
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
Konu başlatıcı
 

Belki benden beklentilerini ilk kez bu denli dile getirdikten sonra aldığım ilk komutumu yerine getirmek için hareket ediyorum. Ellerimin ve dizlerimiz üzerinde yüzümü şömineye dönüyorum. Limon taze. Kokusu nefes aldıkça genzimde dolanıyor. Birkaç el ve diz hareketinden sonra sırtımda bir ağırlık hissediyorum. Afallayarak yere kapaklanıyorum. Ayağıyla sırtıma bastırıp yere yapıştırıyor beni. Canım çok acımıyor ama hareket edemiyorum. Şaşkınlıkla biraz debeleniyorum. Ağzımdakini çıkartmaya çabaladığımı görünce:
-“Yo yo yo.. Sakın deneme”diyor. Düşürmemek için çabalıyorum.

Sessizlik ve hareketsizlik hakim odaya. Sadece odunların çıtırtısı var. Susayıp susamadığımı soruyor. Kafamı evet dercesine sallıyorum. Bundan sonra yukarı aşağı evet demek benim için hayır deme şansım yok sanırım bunun için bir olur ezberletilmedi çünkü.

-“Tekila içmeyi seviyor demek?”diyor. başımı sallıyorum.

-“O zaman şunu demeliyim ki ağzının tadını biliyorsun. Ben de biliyorum. Tekila limonla içilmeli. Bir de tuz.”diyor. başımı sallıyorum.

-“Ama ellerimi kullanmadan limonla iç içkini. Nasıl yapacağını biliyor musun?” bir cevap veremiyorum. Hayır demem lazım. Evet desem ne yapacağım bilmiyorum. Ben susuyorum, o da susuyor. Sükût bazen yanlış bir seçim olabiliyor köle için özellikle.

Ne olduğunu bilmediğim bir ses duydum. Yere temas eden başım hafif yerden kalktı. İçki mi içmem gerektiği, ikramı geri çevirmemin kabalık olduğu söyleniyordu. Ben ise dinliyordum. Zeki olduğumu sanırdım ama beynim beni yolda bırakmıştı. Sıfırlanmış gibiydim. Düşünemiyordum da. Bana yardım edeceğini söylüyordu ara ara. Genelde aşağılarlardı Efendiler öyle biliyordum ama henüz böyle bir söz sarf edilmemişti bana. Bir tercih diye düşündüm. Tarz meselesiydi ya da tercih. O anda düşünmem gereken farklı şeyler vardı ama ben neleri düşünüyordum.

“Senden bir şey istendiğinde yapmalısın. Ha bilmeye bilirsin, o zaman öğretileni algılamalı ve bir daha istendiğinde eksiksiz yapmalısın. Olacak zamanla olacak.”dedi.

sustu.. çok uzun soluklu bir susuştu. Artık yerde hareketsiz yatmaktan buz kesmiştim. Hafif bir titreme almıştı. Korkuyordum. Başıma ne geleceğini bilmeden. Sırtımda ayakkabısını hissettiğim “Efendi’min”, yerdeki kölesiyim. Öyle miyim? Öyle mi? Diye düşünürken; acı bir çığlık attım.

Sırtımda acısını hissettin sıfatını koyamadığımın. Ardı artına inen kemeri sırtımda yankılanıyordu. Artık boğazım acımaya başladı, acıdan dişlerim limona geçmişti. Ağzımdan yanaklarımdan boyuma akıyordu. Başımı acıyla yere koydukça tekrar başladığı noktaya dönüyorlardı. Ben acıyla kıvranıp bağırdıkça, ağladıkça şiddeti artan bir tarzda devam ediyordu. Dayanamayacağımı söylediğimde duracağını söylediği halde, demiyordum. Bu daha da pahalıya mâl oluyordu.

“Lütfeeenn!!! Lütfen!!”dediğimde her şey durdu. Ağzımda parçalanmış bir limonla bağırtılar içinde ağlıyorum. O ise çok sakin .. geçip yerine oturuyor. Sigarasını yakıp bana bakıyor. Durduramıyorum ağlamamı. Çenem atmaya başlıyor kasılmam azaldıkça. Dişlerimden kontrol edilemez sesler çıkıyor. Durdurmaya çabaladığımı fark ediyor. Yapmamamı emrediyor. Gevşememi söylüyor. Kaslarım atıyor istemsiz şekilde yerde bir leş gibi yatarken.

Yerinden kalkıyor. İrkiliyorum. Bu defa nerde hata yaptım diyorum, nerede? Nefes alışım hızlanıyor. Kuş gibiyim.

-“Susadın mı?”diyor. başımı sallıyorum.
-“Sesini duyur!”diye emrediyor.
-“Evet susadım”diyorum.
-“Efendi sözüne takıntım yok. Ama senden duymak güzel olacak küçük şey”
-“…”
-“Bak tekilan seni bekliyor. Hazır limon var sıkılmış. Üstünde gözyaşların tuz niyetine. İçmemen haksızlık olur. Hem ev sahibi olarak alınabilirim bu duruma.”diyor. Birkaç adım atıp yerdeki tekila bardağıyla yanıma dönüyor.

-“Nasıldı? Önce tuz, tekila,limon.. Güzel üçlü..Zevkine hayran kaldım doğrusu. Hadi iç bakalım sevgili misafirim.”diyor.

Yerdeki limonu yalamaya başlıyorum. Kafi geldiğine inandığında:”Şimdi tekilanı iç bakalım..”diyip küçük kadehten ince ince dökmeye başlıyor içkiyi. Havada yakalamaya çalışıyorum . kimisi ağzımın tam içinde, bazıları da yüzü gelip süzülüyor.

-“Aferin sana. Afiyet olsun. Ama bak yerdekilere yazık ziyan etmeyelim. Onların suçu ne?”diyor. ben de kalanları temizliyorum. Olduğu yerde çömelerek saçlarımı okşuyor, tabağındaki mamasını yiyen bir köpeği seven şefkatli Sahip gibi..

yerdekilerde bittiğinde üst kata çıkıyoruz. “Bir duş al dinlen, yoruldun, uyu!”diyor.
duşa giriyorum. 5 dakika sonra banyonun kapısı açılıyor. Havlu getirmiş kurulanmam için. İrkilmeme sebep yokmuş. Kapıyı aralık bırakıp çıkıyor. İçimden derin bir nefes çekiyorum. Sesleniyor o anda bana:

-“Hatırlata raporunu uzatalım! İhtiyacın olacak istirahate!”

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 02:27
(@by_kole)
Gönderiler: 2301
BDSM Ustası Yönetici Admin
 

Şeker bir kaç kez okudum keyifli bir paylaşım içine çeken değer katan bir oluşum teşekkürler. Herkes gibi devamını bekliyoruz demeyeceğim en kısa zamanda devamı gelsin şekerim diyeceğim 😀

S.S.K. Emeklisi by_kole
BeLki Sandığın Kadar Ukala, BeLkide Tahmin Edemeyeceğin Kadar Mütevaziyim. Biraz SakLıyım Bazen YasakLıyım. Kimseyi Örnek ALmam. Kimseye Örnek OLmam. Arkama Bakmam. 'AsLa' Demem. 'Keşke'Leri Sevmem !! ELeştiri DinLerim Nasihat DinLemem !!

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 05:27
(@masternick)
Gönderiler: 7123
BDSM Evrimci
 

mephistophelique, ellerine ruhuna sağlık. Benim gibi bölük pörçük okumaktan haz etmeyenler için şu ana kadar yadıklarını topladım tek dosya haline getirdim. Sen ilave ettikçe bende bu dosyayı güncelleyeceğim. Herşey bittiğinde orasını burasını süsleriz bir de bir kapak çizen olursa matbaada bastırırız bile 😀

İlgilisi için not : Güncelleşen dosya hep burada olacak book mark koyup buradan alabilirsiniz ...

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 10:59
(@dirty-dog)
Gönderiler: 70
Kanıyla Üye
 

doktor doktor
ölüyorummmmmmmmm
süper hikayeee

Ruhum
hiçlik sınırında gezerken
o büyük acı ile hayat buluyor,
bedenim yerde kıvranırken,
yaralarım derin derin sızlarken,
yeniden canlanıyor ve dünyanın en şanslı ruhu doğuyor.

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 11:25
(@masternick)
Gönderiler: 7123
BDSM Evrimci
 

doktor civanım
doktor doktor civanım
ah neler istiyor canım
ne istersen alayım
doktor kölen olayım

Olayına giriliyor bakıyorum bu başlık altında :D:D

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 12:17
 NJ
(@_nj_)
Gönderiler: 860
BDSM Felsefik
 

Masternick güzel bir uygulama yapmışsınız.
Bu arada hikaye son süret gitsin lütfen Smile

 
Gönderildi : 22 Ocak 2008 16:50
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
Konu başlatıcı
 

Huzurla geçecek bir gece için aklımdan geçen bütün umutlarım bir anda kayboldu. Vucudumu sabunluyordum. Yine seslendi:
-”Sıcak suyu bitmek üzere haberin olsun!” demesiyle su değil buz taneleri yağmaya başlıyor üzerime. Titreyerek çıkıyorum. Üstüm yarı sabunlu, yarım temiz çıkıyorum. Getirdikleri havlu ile kurulanıyorum. Havlunun yanına konmuş bir not görüyorum.

“Konuş demeden sesini duymak istemiyorum. Odanı bul. Orada bir giysi var senin için.”

Ne demekti şimdi bu. Neden konuşmuyoruz? Sebep neydi şimdi? Ne için eğitiliyorum? Saçmalık olduğunu düşünmeye başladım bazı şeylerin ama şu kapıdan çıkacak küçücük bir cesaret parçası yoktu bedenimde. Havluyu sardım bedenime ve çıktı banyodan. Yavaşça kapıları açmaya başladım.
Çalışma odası.
Küçük bir sığınak.
Fotografları tab etmek için bir stüdyo.
Yatak odası ama benim için değil gibi kendisinin olabilir.
Kapalı bir kapı? (Neden diye düşünüyorum)
Hah buldum bu benim odam. Pespembe etrafında tüllerin sarktığı bir yer. Yerden kocaman bir puf. Sanırım kuş tüyü bir şey. Tavandan sarkan bir zincire asılmış bir elbise askısı. Askıda incecik bir beyaz bir tül elbise. Üzerime geçiriyorum. Oda boş ama sımsıcak içim.
Kapı açılıyor. Bulduğum için tebrik ediyor. Su aklımı başıma getirmiş. Akıllanıyormuşum. Öyle diyorlar.

Ben sadece gözlerine bakıyorum. Ses çıkartmadan. Çıplak ve hafif nemli ayaklarım tahta üzerinde tenimin sesini ve izini bırakarak ilerliyor. “Kokun”diyor. “Kokun güzel bir tercih. Hep yakından koklamak istemiştim. Efendi ruhu güçlü diye takıntıları arzuları olmayan değildir.”diyor. sırtı bana dönük ya görmez diye gülümsüyorum.
“Amaaa.. Bizde öyle bir güdü ve his vardır ki aitliğimize ne zaman dur dememiz gerektiğini biliriz,bilmem anladın mı?”.. başımı sallıyorum.

Merdivenlerden iniyoruz. Yemek yiyelim diyor. Seviniyorum. Mutfağa giriyoruz. Tek kişilik bir servis hazırlanmış. Tabakta makarna, yanında güzel kırmızı bir kadeh şarap. Kaliteli ve yıllanmış bir şişe. Kokusu buruk buruk.. içmek için sabırsızlanıyorum. Masaya oturuyor. Kafam sabit gözlerimle etrafı süzüyorum, benim tabağım nerde diye. Masanın altında olmalı diyorum. Hep öyle olur diye biliyorum. Evcil bir hayvan gibi mama kasemden yemeliyim diye düşünüyorum. Gururum inciniyor. Yapmaktan utanırım diye düşünüyorum.
“Sen duştasın yemeğin soğumasın dedim. O yüzden süzmedim makarnanı. Tencerenin içinde. Bu arada süzgeci kırmışım hay aksi. Evde başka çatal kaşıkta yok. Sana zahmet olacak ama ellerinle içinde alabilirsin diye düşündüm. Senin için düşündüm umarım kızmamışsındır küçük şey”diyor.

Spagetti makarna,sıcak su içinde ve ben elimle alıp yiyeceğim. Bunu benden bekliyordu. Yemesem diye düşündüm. Bir daha ne zaman yemek yiyeceğim belli değil. Belki yemeği red ettiğim içinde ceza alabilirdim. Ocağın başına gidiyorum. Tencerenin üzerine elimi yanaştırıyorum. Suyun sıcaklığını tahmin etmeye çabalıyorum. Yavaş yavaş yaklaştırıyorum ama buhar elimi haşlıyor. Aniden çekiyorum. Gülümsüyor. Birden sokup almaya kara veriyorum. Tencerenin kapağını elime alıyorum. Sağ elimi tencerenin içine deli gibi sokup alabildiğimi avuçlayıp kapağa fırlatıyorum. Ellerim kasık ve titrek. Sıcaktan kavruluyor. Kapağı sarsmadan tezgaha koyup yaşlara boğuluyorum. Sessimi çıkaramıyorum. Sol elimle sağ elimi alttan tutup ağar ağar dizlerimin üzerine çöküyorum. İleri geri sallanmaya başlıyorum acıdan. Pespembe kesiliyor elim bileğime kadar.

Dudaklarım acıdan kasılmış. Yaşlar boncuk boncuk akıyor. Yere dik ve sertçe düşüyorlar. Kalkıp sandalyesinden yanıma geliyor.

-“Küçük şey ah küçük şey. Sen hep böyle acele mi edeceksin? Ver bakalım elimi Efendi’ne” uzatıyorum.

Elinde bir sprey yanık tenime püskürtüyor. Derin bir serinlik oluyor. İyi olup olmadığımı soruyor. Beyaz tenimde bu pembelik çok hoş duruyormuş. Beni orada bırakıp gitti. Alkol getirip koluma dökmeye devam etti. Acım kesildi bir anda. Ama derim kabarmaya başlamıştı. Bunu sanırım durduramayacaktık.

-“Haz alıyorsun sanırım”
-“Biraz bilgisizsin ama seviyorum bu yanını.”
-“Hoşuma gidiyor saflığın.”ben sadece sessizce ağlıyorum. Isırdığım dudaklarım kabarmış epeyce. Elleriyle sıkıştırıp yanaklarımı bir gözlerime bir dudaklarıma bakıyor. Gözlerim ağlamaktan yanıyor. Solgun göründüğüme kanaat getiriyor. Elimden tutup kaldırıyor. Bir sağlam o anda sol elim kalmış, o da O’nun avucunun içindeydi. Yürüyoruz. Alt kata götürüyor beni. Çok soğuk bir oda. Dışarı verdiğim nefes bile buhar olup çıkıyor ağzımdan. Karanlıklaşıyor ilerledikçe ortam. Işığı yakıyor. Gözlerim yavaş yavaş objeleri seçmeye başlıyor.

Uzun bir masa, masanın uçlarında sırt kısımları upuzun iki sandalye bulunuyordu. Duvarlara montelenmiş ince çubuklar.. çubuklara dizilmiş mumlar, sayısını tahmin edemeyeceğim kadar çoklardı. Etrafı süzmeme izin vardı. Buna kızdığını sanmıyorum.
Beğenip, beğenmediğimi soruyor. Başımı sallıyorum. Mutluluk duyduğunu belirtiyor.

“Oturmaz mısın?”diyip sandalyeyi gösteriyor. Oturuyorum…

eğiliyor. Ellerimi ayak bileklerimde hissediyorum. Zincirleniyordum. Tepki gösterince, hayır der gibi, sert bir şaplak geliyor bacağıma. Daha hafif bir tepki veriyorum ama biliyorum ki bir anlamı olmayacak. Artık ayaklarım oturduğum bir kral tahtı görünümlü koltuğun bir parçası halinde. Bir çıra tutuşturuyor ve lambayı söndürüyor. Sırıklara eriyerek yapışan mumları tek tek büyük bir sabırla yakmaya başlıyor. Başıma gelecekleri anlar gibiyim.

Etraf kutsal mekan gibi aydınlık ve etkileyici. Gömme dolap açılınca fark ediliyor. İçinde daha önce sadece internette resimlerini gördüğüm aksesuarlar var. Kırbaçtan, değneğe, gag, ip vb. nasıl bir adamdı bu? Sağ çıkacağımdan artık umudum yoktu. Ciddi anlamda endişeleniyorum gitgide.

Elinde gag ile yaklaşıyor. Metal bir top ağzımın içinde. Soğuk içime iyice işliyor. Ağzımda salyam biriktikçe metal tadı yayılmaya başlıyor. İçimdeki kor ateş topuda sarıp sarmalıyor. Yere basan ayaklarımı parmaklarımın ucuna getirip tabanlarını yukarıya gelecek pozisyona getiriyor. Masanın üzerindeki zincir bana yaklaşıyor. Bileklerimden halkalar geçirilip sıkıştırılıyor. Su toplayan koluma biraz torpil geçiliyor, sol bileğim kadar sıkılmıyor. Hep böyle olacak sanırken bu umudumda kursağımda kalıyor. Aşağıya inen o zincir yukarıya çıkıyor şimdi. Korkuyla, acıyla inlemeye başlıyorum.
-“şşşşşş.”diyor. Katılmaya başlıyorum korkudan. Şefkatle yaklaşıyor. Korkmamamı söylüyor. Omuzlarıma öpücük konduruyor. Titriyorum. Durmaksızın titriyorum. Bu halimden haz alıyor. Biliyorum. Dokunmaya başlıyor vücuduma. Nefes alışım derinleşiyor. Tül üstünden dokunuşları var şimdi acının üstünde bir hazla ruhumu saran. Tam alışmaya başlamışken kesiliyor dokunuşları. Dolaba yürüyor. En yakınındaki mumu eline alıp içini aydınlatıyor. Birkaç seçenek arasında kararını veriyor. Yaklaşıyor yanıma. Arkama geçiyor. Tavana asılmış durumdayım. Onu göremiyorum. İtiraf ediyorum ki çok korkuyorum. Ne yapacağını bilememekten çok korkuyorum. Ensemde nefesini hissediyorum. Kokumu çekiyor içine. Gözlerimi yumuyorum o ânın tadını çıkartıyorum. Sessiz etraf. Biz susuyoruz. Sadece nefeslerimizin sesi var. Birden odada çığlığım yankılanıyor. Acım ayaklarımdan beliriyor. Elindeki mumun eriyen ne kadar her bir damlasını ayağıma boşaltışının acısının sesi yankılanıyor mahzende. Mumu masanın ortasına, sana acıyı tattıran bu dercesine yerleştiriyor. Şişmiş gözlerimden hafif bir nefretle muma bakıyorum. Onun yüzüne bakmaya cesaretim bile yok.

Zinciri biraz aşağıya indiriyor. Yaklaşıp ayaklarımı sandalyeye sabitleyen zincirleri çözüyor. Ağır sandalyeyi yavaşça çekiyor. Geriye kıvrılan ayaklarım tutulmuş, sol ayağımın tabanında soğumuş mumlar bastıkça üstüne eziliyorlar. Arkamdan yaklaşıyor. Sıcaklığını hissediyorum tül elbiseden. Gevşeyen zincirlerle belim hafif yay şeklini almış halde bana biçilen her şeye razı bekliyorum. Masaya doğru itilip yüzüm yapıştırılıyor. Belim kırılacak sanki. Gerginliğimin şiddetini bilemiyorum. Hangi acım bir diğerini bastırır halde bunu ayırt edemiyorum. Fark ediyorum ki artık sağlıklı düşünmüyorum. Kıpırdamamam söyleniyor. Yüzüm masaya sürterek onaylıyorum.

İtaatimin acı kırbacı sırtımda şahlanıyor. Hep istediğim bu değil miydi? İnsanlığımdan çıkmış bir şekilde bağırma ötesi bir ses çıkıyor. Bağırdıkça, inledikçe Efendimin kırbacı bedenimle birlikte ruhuma da değiyor. Artık arsızlaşıyorum acının acısını hissedemiyorum. Sesim çıkmaz hale gelmeye başlıyor. Duruyoruz.

Kırbacını mumun yanına fırlatıyor. Hala arkamda olmalı. Beni seyrediyor. Hafif vücut kasılmalarım var. Susuyoruz. Ne kadar sürüyor bu sessizlik bilmiyorum.

Ellerini hissediyorum. Sırtıma dokunuyor. Paramparça ettiği tenime dokunuyor. Kasıklarını hissediyorum kalçalarımda. Tepki vermeli miyim? Vermiyorum. Sanırım bu daha da hoşuna gidiyor. Elleri ile göğüslerime dokunmaya çalışıyor. Hafif masadan havalandırıyor bedenimi. Defterin bir sayfası gibi sağa sola çeviriyor beni. Nasıl isterse öyle şeklim. İsterse yazıyor, isterse siliyor. Bir gün canı sıkılıp koparıp atabilirdi de bir sayfa gibi. Çöpe fırlatılmış eskimiş bir sayfada olabilirdim. Bu gerçeğin altında eziliyorum.

Elleri bütün bedenimi tarıyor. Kalçalarıma ağır şaplaklar inmeye başlıyor. İndikçe acıyor, kasılıyorum. Biber sürülmüş bir dudak gibi yanıyorlar. Tül geceliğim sıyrılıyor usulca. Kalçalarımın üstünde bir dekor gibi duruyor. O şeklimle izleniyorum bir süre yine sükût içerisinde.

Uzunca bir süredir beklenen emir geliyor:”Konuş. Sesini duymak istiyorum.”

-“Efendim. Lütfen.Lütfen..”

şapşal bir köle için asla hak etmediği bir ödül veriliyor. Bunu hayatımın hiçbir anında yaşamadığıma eminim. Varolmak bu diye düşünüyorum. Acıyı veren, umutsuzluğu veren, koruyan, mutluluğu veren ve hazzın en büyüğünü yaşatan aynı kişi olabilir mi? Olabiliyormuş diye düşünüyorum. O gece dört saatlik bir uykuyu hak ediyorum pembe odada. Evet o puf kuş tüyünden yapılmış bunu öğreniyorum.

Sabah erkenden evime bırakılıyorum. Yaralarıma evde pansuman uygulanıyor. Raporumu uzatacağını ekleyerek, dudağıma küçük bir öpücük kondurup hastaneye gidiyor. Yatmak için odama gidiyorum, yatağın kenarına oturuyorum. Başımı kaldırıp gardrobumun aynasından kendime bakıyorum. “Ne yaptım ben” diyorum.

“Şimdi doktorum benim Efendi’m mi?”

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 23 Ocak 2008 00:41
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
Konu başlatıcı
 

Masternick, ince düşüncen için teşekkür ederim. Onca işinin arasında bizlere vakit ayırdığın içinde. Çok mutlu ettin, onure ettin beni. Kocaman öpüyorum yanaklarından ...

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 23 Ocak 2008 00:43
LADY SADE
(@lady-sade)
Gönderiler: 2901
BDSM Ustası
 

hıkayeyı henu okuyabılme fırsatı buldum...damakta yaşanmışlık tadı bırakan uslubun cok guzel meph...insanı ıcıne alıyor

" Master’lik ruhunun aslında sadece acı çektiren değil, aslında kölesine köleliğini yaşama hakkı veren yeğane bir ruh olduğunu anlamıştım. Herkesin Efendi olamayacağını anlamıştım." :+1:

Sınırların sınır olmaktan çıkıp gerçek oldugu an,
Ruhunun Ruhuma DİZ ÇÖKTÜGÜ ANDIR..!!

 
Gönderildi : 23 Ocak 2008 01:25
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
Konu başlatıcı
 

Teşekkür ederim Lady'm beğenmenize çok sevindim. Siz bir de benim 12 yıldır günlük tuttuğumu düşünürseniz daha anlatacak çok şey olduğunu sanırım az çok tahmin edersiniz. Smile

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 23 Ocak 2008 01:50
LADY SADE
(@lady-sade)
Gönderiler: 2901
BDSM Ustası
 

oyyy oyyyy oyyy dıyıp susar ve devamını bekleyen ordunun ıcıne bende katılırım Smile

Sınırların sınır olmaktan çıkıp gerçek oldugu an,
Ruhunun Ruhuma DİZ ÇÖKTÜGÜ ANDIR..!!

 
Gönderildi : 23 Ocak 2008 01:59
(@tagteamdog)
Gönderiler: 320
BDSM Ruhlu
 

ben de sesimi kesip pdfi beklyicem o zaman walla, zaten bağımlı kişiliğim var, hepsini birden okumak istiyorum roman gibi

 
Gönderildi : 23 Ocak 2008 02:36
(@ponytrainer)
Gönderiler: 30
Canıyla Üye
 

gercekten hasrika gidiyor okudukça insan sabırsızlanıyor mefisto ama tagteamdog dediği gibi hepsini birden okumak daha zevkli olucak dye düşünüyorum bende senin gibi beklemeye başladım tagteamdog

 
Gönderildi : 23 Ocak 2008 03:04
Sayfa 2 / 7
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL