GÖZ GÖZÜ TANIR-1-
Küçüktü!
Hatta küçücüktü.
1.50m lik fidanlardan dı!
Yaşı da pek küçüktü.
İlkbahar akşamı serinliğin de;"ne bitirebildiği ne de sürdürebildiği ilişkinin"muhabesini yaparken,yaklaştı yanına.
-Ateşiniz var mı?
-Talebiniz kaç kişilik?
-...?????
-İhtiyaç duyanlar için fazlasını taşırım yanımda.
-Rahatsız ettim.
Mahcup ve bir o kadar da mazlum bir yüz ifadesi ile oturduğu masaya döndü.
Üzüldüğünü anlamak için gayret sarfetmeye gerek yoktu.Yüzünde ağlamaklı bir ifade ile Mogan gölünün sazlıklarına bakmaya başladı.
"Yine eşekliğin tuttu"dedi kendine yazar.Kararını veremediği ilişkinin öfkesini küçük, masum bir kızdan çıkarmaya çalışmasından utanmıştı.
RIZASIZ EZİYET etmekten rahatsız olmuştu.Özür dileyip, gönül almalıydı.
Fakat bu özür zülf-ü yare de dokunmamalıydı.
Mütereddit hatta ikircikli bir duygu yoğunluğu ile yaklaştı masasına.
-Sanırım sigaranız için ateş istediniz?
Yürek yakan,yürek burkan bir yüz!
Ağlamaklı sesiyle:
-İçesim kalmadı.
-Sigara isteğinizi nasıl tekrar depreştirebilirim?
-Rahatsız etmeyerek!
Bu küçücük kadın;hayal kırıkları içinde,alay edilmenin kırgınlığına rağmen meydan okuyordu!
Yazar, bu gücün kaynağını öğrenmek VE O ANDA "bu vasatın altında güzelliğe"ve fakat "sık rastlanılamayacak büyüklükte yüreğe" sahip kadını tanımak arzusuyla kavruldu.
Anlamını tam olarak tanımlayamadığı yakıcı bir arzu duymaya başlamıştı yazar.
1.50m lik fidan boylu ZAVALLI KADIN bir ARZU TOPU olmuş yakmaya başlamıştı bütün benliğini..
ÖZRÜNÜ BİLMEYEN ÖZÜNÜ BİLEMEZ!
(H.Bektaş Veli)
Amansız bir arzu duymaya başlamıştı.O korunmaya muhtaç,kırık kanatlı "yavru kuş"gibi görünüyordu.Koruma,kanat germe, bağrına basma gibi şefkat duyguları uyandırıyordu Yazar da.
Yukarıdan bakınca;göğüs dekoltesinden görünen kısım ise SAHİP OLMA isteğini kamçılıyordu!
Şimşek hızıyla beyninden geçen düşüncelerinde,karşısında ki "ürkek serçeye"onlarca kez, yüzlerce şekilde sahip olmuş ve hatta SAHİBİ OLMUŞTU!
Resimli roman okuyanlar bilir:"Fantom orman da 10 kaplan gücündedir".Yazar, o anda 20 kaplan(!) gücünde hissediyordu kendini.
İzin alma gereği duymadan oturdu karşısına.Ve çakmağını yakarak uzattı Bayan Serçe'ye:
-İnşallah elim yanmadan yakarsınız sigaranızı.
-Lütfen kalkın masamdan!
Yazar, kararlı ve emreden bir ses tonuyla:
-Zamanınız azalıyor.Canımın yanmasından hoşlanmam!Önce sigaranızı yakın!!
Bayan Serçe sinirden titreyen parmaklarının arasına aldığı sigarasını yine titreyen dudakları arasına götürerek yanan çakmağa doğru uzandı ve sigarasını yaktı.Gözlerini kapatarak derin bir nefes çekti sigarasından.Güç topladığı anlaşılıyordu.Gözlerini açtı ve Yazar'ın gözlerine daha doğrusu ruhunun derinliklerine bakarak:
-"Şimdi kalkın masamdan" dedi.
-Hanımefendi HİÇ BİR GÜÇ beni buradan kaldıramaz.Varlığım sizi rahatsız ediyorsa siz kalkın.
Sigarasının yarısını dumana dönüştüren güçlü bir nefes çekti.Öncekinden daha yumuşak bir sesle:
-Benden ne istiyorsunuz?
-Öncelikle az önceki kabalığımdan dolayı özürlerimi kabul etmelisiniz.
-Sonra?
-Sonrası bir çaylık süreye sığıdırılamıyacak kadar önemli ve detaylıdır.
-Sizin için önemli olabilir.Benim için önemi olduğunu sanmıyorum sonrasının.
Bu sefer Yazar,gözlerinin derinliklerinden ruhuna ve aklına bakarak:
-Belki önemi yoktur.Belki de vardır.BEN denemeye değer olduğunu düşünüyorum.
Çok da uzun sayılamayacak bir süre düşündükten sonra:
-"Teklifiniz nedir?"diye sordu Yazar'a.
-2 saatlık bir yemek.Ancak 1.saatın sonunda ikimizin de "iyi akşamlar" deme hakkının olması kaydıyla geçerlidir bu teklif.
Elini (toka yapmak için) uzatarak:
-"Anlaştık"dedi.
Yazar garsonu çağırdı.Yemek siparişleri verildi.Bayan Serçe rakı seviyordu.Güneş,rakı vaktinin geldiğini söyleyerek Mogan Gölüne veda ederken rakılardan ilk yudumlar alınıyordu.
ÖZRÜNÜ BİLMEYEN ÖZÜNÜ BİLEMEZ!
(H.Bektaş Veli)
Çekingen ve aşırı mesafeli bir sohbete başlamışlardı.Yazar bütün nezaketini takınmaya çalışsa da içinde ki"emreden,hakim olmaya alışkın dürtüyü"engelleyemiyordu.
Bayan Serçe bu duruma alışkın gibi davranıyordu.Eğitimsiz belki de adı konulmamış arzuların sahibi bir "slave aday adayı"diye düşündü.Bayan Serçe'yi eğitmenin güçlüğü ve keyfi aklından geçiyordu.
Tuvalete gitmek için kalktığında bu sefer "olası partneri" gözüyle inceledi Bayan Serçe'nin endamını.İçinde yanan, yanardağa dönüşen tutkunun nedeni bu küçük ve hatta küçücük kadının olmasını almıyordu aklı.Bir süre kafa yorduktan sonra "nedeni boşver,uzun zamandır yaşamadığın duygularını değerlendir"diye düşündü.
Bazen nedeni belirsiz sonuçlar değilmidir; en büyük sevinç yada üzüntülerimizin kaynağı?Neden sorunsalını aştığı an rahatladı.Sigarasını yaktı.Gözleri Serçe'nin yolunda, kallavi bir yudum aldı rakısından.Tek tarafta yanan ateşin yanardağa dönüşemeyeceğini bilecek kadar deneyimi vardı.Eskilerin "mütekabiliyet",yeni kuşakların ise "elektrik alma"diyerek az yakalanan bir duygu yoğunluğuna yakışmayan bir deyimle tarif ettikleri durumu yaşadığını düşündü.Daha doğrusu "mütekabiliyet=karşılıklılık"olduğunu umdu,istedi.
Bayan Serçe karşıdan görünüp salınarak yaklaşmaya başlayınca;Karacaoğlan geldi Yazar'ın aklına.
Güvercin duruşlu keklik sekişli
Kıl ördek boyunlu ceran bakışlı
Tavus kuşu gibi göğsü nakışlı
Şöyle bir güzel ver gönlüm eğleyim.
Gülümsedi Yazar.Karacaoğlan'ın dürüst ve sade tarzını oldum olası severdi.
Ve bu akşamın başrol oyuncusunu da bulmanın sevinciyle daha keyifli gülmeye başladı.
Bayan Serçe yerine oturur oturmaz:
-"Sizi bu kadar mutlu eden nedir?"diye sordu.
-Niyetim.Daha doğrusu hayallerim.Bilmek istermisiniz?
-Anlatırsanız keyif alırım.
Yazar,(bu kez gözlerinin derinliklerinden ruhunu görüp aklını fethetmek isteğiyle) gözlerine bakarak Karacaoğlan'dan bir dörtlük okudu:
Dilber at kolların dola boynuma
Ölüm endişesi gelmez aynıma
Bir gece misafir eyle koynuna
Sabah oldu deyi kaldırma beni
Bayan Serçe yüzünde önce hayret sonra rahatlamış bir ifade ile dinlemişti dörtlüğü.Artık bakışlarında ki ürkeklik ve merak, yerini rahat, araştıran ifadeye bırakmıştı.Vücut dili tanıma merağını giderme arzusunda olduğunu söylüyordu.Gülümseyerek:
-"Ooooo Karşımda bir şair var"dedi.
-Dizelerin sahibi karşınızda olabilse eminim daha ayrıntılı vurgular yapardı.
-Kimin bu dizeler?
-Karacaoğlan'ın.Severmisin şiiri?
-Sevmem!Ama bu çok hoşuma gitti.
-İlgilenipte mi sevmedin?
-Hiç işim olmaz şiirle.
-Hoşuna gittiğini söyledin.
-Şiir güzeldi evet.Ama hoşuma asıl giden tarzındı.
Karacaoğlan bir anda resmiyeti ortadan kaldırmış masada samimi, protokoler hitapların olmadığı bir sohbete neden olmuştu.
ÖZRÜNÜ BİLMEYEN ÖZÜNÜ BİLEMEZ!
(H.Bektaş Veli)
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler