AYAK DEME BANA...Penguen Dergisi 17 Haziran 2004-Altay Öktem
Ayak,gündelik hayat içerisinde fazlasıyla dilimize dolanan bir sözcük. Ayakçılık gibi tuhaf iş kollarından tutun da"bırak bu ayakları"gibi deyimlere kadar bir ayak lafıdır gidiyor konuşma balonlarımızın içinde.
Ayağın, hiç konuşmadığımız halde dilimize dolandığı bazı durumlar,muhtelif pozisyonlar da var tabii:bunlar,konumuzun dışında;ayıp en azından!
Ayağa olan ilgim,geçen senenin karlı bir kış gününde başladı.Her zaman neşeli,hayat dolu olan bir arkadaşı,çökmüş,dibe batmış bir halde çıktı karşıma."Hayırdır ya sen batmazdın böyle...Söylesene ne ayak bu?" diyerek felsefi ağırlığı olan bir soru yönelttiğimde, tuhaf tuhaf yüzüme baktı ve "sen nerden biliyorsun?" diye sordu.
Doğal olarak "Neyi nerden biliyorum?" dedim. O da doğal olarak "ayak mevzuunu,demin söz ettin ya"dedi.
"Ayaktan haberim yok"dedim."Moralin bozuk gibi geldi de...Hani ne ayak bu,merak ettim."
Birdenbire "Ayak deme bana...ayak deme bana"diye ağlamaya başlamaz mı koca adam..."
Meğer "kış sendromu"diye bir şey varmış.Meğer arkadaşım dediğim adam yılların ayak manyağıymış da haberim yokmuş.
Tabii sardırdık ayak konusuna.Öyle az buz bir takıntı değilmiş bu.Ayak deyip geçmemek gerek;yeri geldiğinde insanın hayatını altüst edebiliyor.
Ayak fetişistlerinin en çok ayakkabı mağazalarında tezgahtar olmaya can attıklarını,kışın hepsinin depresyona girdiğini,yazın ayaklara baka baka sokaklarda sürtmekten işini gücünü ihmal edenlere,iflas edenlere sıklıkla rastladığını da ondan öğrendim. Konunun ilgimi çektiğini fark edince,uzattı durdu mevzuu.Bir ara bir havaalanındaki free shop mağazasında çalışmış mesela. Müdürü, müşterilerin ayaklarını dikizlediğini fark edince odasına çağırmış bunu. İşten atılacağım diye korku içerisinde müdürün odasına bir girmiş ki,karşısında bir sürü ekran,ekranlarda da bir sürü ayak...Mağazanın bütün güvenlik kameraları yere çevrilmiş,müdür de koltuğunda oturup müşterilerin ayaklarını seyrediyormuş meğer.
Arkadaşımı teselli edip"üzülme,bu kış da geçer...bahar yakında...güzel günler göreceğiz,güneşli günler" dedikten sonra, yeni ve tehlikeli görevimin başına döndüm.Bilimsel çalışma metodunu bırakmamalıydım. Porno dergileri,internetteki"pedal pumping" sitelerini incelemeden,bu konuda ihtisas yapmış kişilerin tecrübelerine başvurmadan önce ayağın anatomik yapısını,kaslarını,kemiklerini,damar yapısını tekrar gözden geçirdim.Bununla da yetinmedim,ayağın fizyolojisini,patolojisini,kılını,tüyünü(laf olsun diye söylemiyorum,sahiden kılını tüyünü)inceledim.Sonra da tanıdığım bütün yayıncıları arayıp"abi süper bir konu buldum,araştırma yapıyorum...Ayapın anatomik yapısından başlayan,fetişistlerin gözüyle ayağı ele alan,ayakla iligili bütün incelikleri,hatta bütün pozisyonları,bilemedin uzak doğu seksinde ayağın yerini ve önemini uzun uzun anlatan bir kitap hazırlıyorum,var mısınız benimle coşmaya..."diye sordum.
Sanki yayınevi değil de SSK dispanseri hepsi! Önümüzdeki birkaç ayları tamamen dolu. ne güzel bir konuymuş,dört ay sonra gel,hemen görüşelim diyorlar.İçlerinden biri dürüst çıktı "Altay,bu hassas bir konu,çevremizde çok ayak fetişisti var,arkadaşları rencide etmeyelim.Sen Türk şiirinde ritim konusunu incele,bak hemen yayınlarım"dedi.Ağar ağır konuşuyor,cümlelerin sonunu zor getiriyordu."Ne o abi,rahatsız mısın,bak grip falansan..."demeye kalmadı,"İyiyim,iyiyim.Kış aylarında keyifsiz olurum biraz"diye sözümü kesti.
"Abi yoksa sen demi..."diyordum ki,çat diye yüzüme kapattı telefonu.Benim kitap projesi de yattı tabii.Geçenlerden Haydarpaşa Gar Lokantası'nda haftalık alkol depolamasını yaparken,yayıncı bir arkadaş gelip oturmaz mı masaya...Havalar da ısındı ya,sandaleti çekmiş ayağına.Ayakları da bir düzgün ki...
"Hayırdır Altay"dedi."Dost başa düşman ayağa bakar.Bir saattir gözünü ayırmıyorsun ayaklarımdan"
"Yok"dedim"Eski bir projem aklıma geldi de"
"Benim ayağımla ne işin,yani ne projen var senin"diye sordu. Ben de anlattım."Belki el değmemiş bir ayak yoktur yeryüzünde,ama ayak konusu,el değmemiş bir konu"dedim.
"Çok demode"dedi."Fetişistler,erkeklerin birbirine duyduğu aşk,iki kadının yiyişmesi,yaşlı adamın genç kızı götürmesi,bunlar artık klişe konular.bana uçuk kaçık,marjinal bir konu lazım.Meselea aynı yaştaki bir delikanlıyla bir kızın aşkını,gidip ailelerinden kızı istemelerini,derken söz takıp nişan yapmalarını dalan anlatan bir roman yaz.Piyasayı altüst ederiz.
Ne zaman ilginç bir konu bulsam,bir bakıyorum benim bulduğum konu çoktan ayağa düşmüş."Olur"dedim."Söz,nişan falan, onları yazarım"İçmeye devam ettim.............
Valla Penguen'in eski sayılarının toptan satıldığı 12'lik ansiklopedi gibi dergiler var. Zaten biraz da şansına buldum. O adamın yazılarını hiç okumam ama tam sayfayı çevirirlken gözüme fetişist lafı çarptı. Ondan sonra tabii adamın bütün yazılarını tek tek okudum.
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,004 Üyeler