Shop
Ayakkabı Müzesi
 
Bildirimler
Tümünü temizle

Ayakkabı Müzesi

14 Gönderiler
5 Üyeler
0 Reactions
618 Görüntüleme
(@solemaster)
Gönderiler: 30
Canıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Aşağıdaki makale Gökhan Onur Akkuşundur. Değindiği konu ise çok ilgimi çekti. Burada paylaşmak istedim.

Bir gün ansızın O geldi ve ülkede ayakkabı giyilmesini yasakladı. Artık herkes yalınayak dolaşacaktı. Bu mutlak bir emirdi ve uymayanlar için verilen ceza, şimdiye kadar verilmiş cezaların en korkuncu idi. Herhangi birinin ayakkabı ya da onun işlevini görecek birşey giydiği, O’nun kimliği gizli adamları tarafından görülür ya da haber alınırsa, bu suçu işleyenin evinin kapısı geceleyin çalınır, her iki ayağı da kesilip ayak mezarlığına gömülürdü.

Suçlunun giydiği ayakkabılar ise başkentteki Ayakkabı Müzesi’ne gönderilir, suçun işlendiği tarihin yazılı olduğu küçük bir camekanın içinde sergilenirdi. Ayağı kesik olanlar ise işledikleri bu çok büyük suçun ömür boyu kalacak izini taşıdıkları için kimileri tarafından horlanır, kimilerince ise saygı dolu sessiz bir acıma duygusu ile selamlanırdı.

Gücü bir kere ele geçirmişti ve yapılacak birşey yoktu. Artık korku nedeniyle taraftarları da artıyor ve O’nun getirdiği kurallara uyulmasının sıkı bir denetimi için işbirliği içinde yer alıyorlardı. Ayaklarını kaybetmektense sokaklarda yalınayak yürümek tabiki tercih edilir hale gelmişti insanlar için.

Direnenler de vardı fakat. Hem de ayaklarını kaybetme pahasına kırsal alanlarda ayakkabı ile yürüyenlerdi bunlar. Ancak artık eskisi kadar rahat bir direniş sergilenemiyordu. Çünkü O’nun kurduğu gizli teşkilat ülke genelinde o kadar büyük bir ağ haline gelmişti ve gönüllü işbirlikçilerin sayısı o kadar çok artmıştı ki artık babanın oğluna, çocuğun arkadaşına güveni kalmamıştı.

Her şeye rağmen çıplak ayakla dolaşmayı reddedip ayakkabı ile dolaşan ve bu yüzden anneleri ve babaları kavga eden gençler vardı. Ayakkabı giymek; bir tercih, bir bağlanış, bir direniş belki de bir inanış meselesi haline geldiği için gereklilikti gençlere göre ve kınanılacak ya da utanılacak birşey olmadığı için en sevdiği siyah, kahverengi ayakkabılarını giyerek dolaşıyorlardı sokaklarda.

O’nun ülkede işbaşına gelişinden önce gençlerden birinin dedesi iyi bir ayakkabı imalatçısı idi. Sadece kasabanın değil, ülkenin en tanınmış ayakkabıcılarından biriydi. Öyle ki her yıl kasabada geleneksel ayakkabı fuarı tertip edilir ve bu fuar bir hafta boyunca ülke dışından katılanların bile görüldüğü, çeşit çeşit ayakkabıların sergilendiği bir şenliğe dönüşürdü.

Gerçi ülkede çıplak ayakla dolaşma zorunluluğu birden bire uygulanmamıştı. Şehirlerde zorunlu olsa da, kasaba ve köylerde önceleri “naylon patik” denilen, imalat tekniği ve görüntüsü açısından modern olmayan ayakkabıların giyilmesine yeni çıkarılan yasalara rağmen göz yumuluyordu.

Ancak naylon patik giyenlerin sayısının artması bir yana bunların çocukları ile beraber iş güç, eğitim öğretim için şehirlere akın etmesi ve şehirlerde özellikle O’nun bulunduğu başkentte naylon patiklilerin sayısının hızla çoğalması O’nun ve taraftarlarının dikkatini çekmiş ve artık naylon patik giyilmesinden de rahatsızlık duyulmaya başlanmıştı. Nihayet naylon patik ya da benzeri şeylerin giyilmesi de tamamen yasaklanmıştı. Bileklere kadar açıkta kalacak şekilde ülkedeki her ayak çıplak olacaktı.

Her baskı rejimlerinde uygulanan diğer yasaklar neyse ne de bu yasağın mantığı neydi diye sorgulayanların sayısı O’nun taraftarları da dahil olmak üzere çok fazlaydı. Zira neden bu kadar acımasızca ve tavizsizce cezalandırılıyordu bu insanlar? Bu dev ayakkabı müzesi daha nereye kadar büyütülecekti? Artık halk bıkmıştı ve açıklama isteyenlerin sesi daha bir yükselmeye başlamıştı. Daha güçlü olmak için her gün propaganda yapan ama hep bu soruyu izahatsız bırakan O, bir gün ülkenin tek televizyonuna çıktı ve nedenini şöyle izah etti: “İnsana hayat veren toprakla ayağın arasına ayakkabı gibi bir araç giremez.”

O günden sonra O ve taraftarları toprak ideolojisine mensup olmalarına atfen toprakçılar olarak anılmaya başladılar. “-mezler’in,-mazlar’ın” kutsallaştırıldığı, “-meliler’in, -malılar’ın” yoğunlaştırıldığı ve insanlarının çoğunluğunun değer verdiği şeylerin kolayca donuklaştırılmış gerekçelerle hiçe sayıldığı bir dönemdi.

Peki O kimdi? Her an içimizde büyüttüğümüz, sonra da gücüne taptığımız, ardından kendi ellerimizle yıkmaya çalıştığımız diktatörlerimizden sadece birisiydi. Bir çarşamba akşamı vefat etti. Cenazesi için oluşturulan kortej, Ayakkabı Müzesi’nin önünden hareket etti. Mezar taşına Mao yazmışız, Adolf yazmışız ne farkederdi?

Peki arkadaşlar size şimdi soruyorum,bu yasak Türkiye'de uygulansa ve uymayanlar falakaya yatırılsa nasıl bir ülke olurduk? Bizim forumdaki bütün falakacıların zevk aldığı bir ülke mi yoksa büyük bir topluluğun nefret ettiği bir suç ülkesi mi?

 
Gönderildi : 9 Nisan 2005 15:35
(@falakagirl)
Gönderiler: 273
BDSM Ruhlu
 

Ben söyleyeyim, bok gibi bir ülke olurduk...

Bastinado is a lifestyle...

 
Gönderildi : 9 Nisan 2005 16:31
(@solemaster)
Gönderiler: 30
Canıyla Üye
Konu başlatıcı
 

Yapma Sibel,falakanın gözünü çıkarmak için bundan daha iyi bir şans olamaz.Söyle bana ilk başta sen delmez miydin bu yasağı?

 
Gönderildi : 9 Nisan 2005 17:07
(@falakagirl)
Gönderiler: 273
BDSM Ruhlu
 

O yasağı çıkartan adamı asarlarken ipi çekeceklerden biri olmak isterdim. Bunun zevkle falan pek ilgisi yok.

Bastinado is a lifestyle...

 
Gönderildi : 9 Nisan 2005 22:04
(@falakacy)
Gönderiler: 1234
BDSM Onursal
 

dostum solemaster bu ülke demokratik bir ülke ve kimse kendi başına böyle kararlar koyamaz demokratik bir ülke olmasa bile senin anlattığın şeylerin olması imkansız gibi geliyor bana böyle birşey olmasınıda kesinlikle istemezdim bu arada hatta çıkaran kişiyi kendim bizzat falaka yatırırdım

Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz?
Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

 
Gönderildi : 9 Nisan 2005 23:10
MasterDaPain
(@masterdapain)
Gönderiler: 4045
BDSM Ustası Yönetici Admin
 

Iyiki böyle birsey yok...arkadaslar dikkat edin belki sizinde gözünüze carpar: bir Master ve bir slave uzun eytimin sonunda (deniyerek, kurs yada okuyarak olabilir) ve herseye ince ruhlu giriserek iyi bir SM dengesi yakaliya biliyorlar.
Eger ama ben su andaki sorumluluk tasiyan kisilere bakarsam ve onlara biz falaka yetkisi verirsek batmakdan beter oluruz.


Parox Dark - Gabriel Azrael

 
Gönderildi : 10 Nisan 2005 12:45
(@falakagirl)
Gönderiler: 273
BDSM Ruhlu
 

Ayynenn katılıyorum.

Bastinado is a lifestyle...

 
Gönderildi : 10 Nisan 2005 23:36
(@falakagirl)
Gönderiler: 273
BDSM Ruhlu
 

Bu arada Sm ile ilgili kurs derken her halde başta masterlardan almayı falan kastediyorsun değil mi yoksa öyle kurslar falan yok.

Bastinado is a lifestyle...

 
Gönderildi : 10 Nisan 2005 23:37
(@sallenaz)
Gönderiler: 1235
BDSM Onursal
 

arkadaslarin verdigi cevaplarin hepsine. bende katiliyorum.

 
Gönderildi : 15 Nisan 2005 19:05
(@falakagirl)
Gönderiler: 273
BDSM Ruhlu
 

arkadaslarin verdigi cevaplarin hepsine. bende katiliyorum.
E aklın yolu bir 😀

Bastinado is a lifestyle...

 
Gönderildi : 15 Nisan 2005 23:36
MasterDaPain
(@masterdapain)
Gönderiler: 4045
BDSM Ustası Yönetici Admin
 

@Falakagirl
Bati ülkelerin SM camialari organizeicinde calisiyor ve okulda ders aldigin gibi degisik kurslarda organize ediliyor.
Mesela Almanyada
- her sehirde SM gruplari var. Bu gruplar ayin belirli tarihlerinde bir bar da yada baska yerde bulusuyorlar.
- Imkani olan SM diskosu, parti yada eglence organize ediyor.
- Bazi gruplar dernek bile oluyorlar.

Bu sekilde SM bir toplumda kabul ediecek bir zevk oldukdan sonra kurslar, eglenceler ve bu konuda acikca konusmak cok normal birsey. Ama buraya kadar gelince onlarda bizim gibi basladilar. Ozamanlar internet yokdu ama insanlar yazi yazmakla ve birlik olmakla SMi topluma tanitdi.


Parox Dark - Gabriel Azrael

 
Gönderildi : 16 Nisan 2005 10:52
(@falakacy)
Gönderiler: 1234
BDSM Onursal
 

bu işler bizim türkiyede çok zor kardeş yani sm i yaymak o kadar çok tabu varki ülkemizde öncelikle bu tabuların yıkılması lazım ama ben inanıyorum bunlarıda yıkabilecek gücümüz olduğuna

Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz?
Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

 
Gönderildi : 16 Nisan 2005 10:58
MasterDaPain
(@masterdapain)
Gönderiler: 4045
BDSM Ustası Yönetici Admin
 

Kardes biliyorsun sonucda Türkiye her nekadar kültür acisinda bati kültüründen degisik olsada hep bir yetisme olayi var...


Parox Dark - Gabriel Azrael

 
Gönderildi : 16 Nisan 2005 10:59
(@falakacy)
Gönderiler: 1234
BDSM Onursal
 

Kardes biliyorsun sonucda Türkiye her nekadar kültür acisinda bati kültüründen degisik olsada hep bir yetisme olayi var...
ewet bu doğru öğrenme hırsı var bizlerde bu oldukça da bizler ve ülkemiz gelişecek

Cehaletle deha arasındaki gerçek fark nedir biliyor musunuz?
Dehanın sınırları var cehaletinse hiçbir sınırı yoktur.

 
Gönderildi : 16 Nisan 2005 11:04
Paylaş: