Shop
Bildirimler
Tümünü temizle

BDSM ve siz

7 Gönderiler
7 Üyeler
0 Reactions
556 Görüntüleme
LADY SADE
(@lady-sade)
Gönderiler: 2901
BDSM Ustası
Konu başlatıcı
 

BDSM i bir şekilde keşfettiniz.

Sizin için ne ifade ediyor BDSM.Nedir BDSM fantazi mi? Yaşam tarzı mı?vs vs. nedir BDSM sizin için?

BDSM de ki rolünüzün size katkısı nedir hiç düşündünüz mü?

Gerçek hayattaki duruşunuz ve BDSM deki tercihiniz aynı cizgide mi yoksa farklı çizgilerde mi ? Farklı çizgide ise sizce nedenini nedir.Bizimle paylaşırmısınız.

Gelin hep birlikte kendimizi birbirimizle paylaşalım.

Sınırların sınır olmaktan çıkıp gerçek oldugu an,
Ruhunun Ruhuma DİZ ÇÖKTÜGÜ ANDIR..!!

 
Gönderildi : 4 Ağustos 2007 13:31
(@hellboy)
Gönderiler: 3795
BDSM Ustası
 

BDSM'nin benim için bir yaşam tarzı olduğunu söyleyemem. 7/24 olayı zaten hiiç bana göre değil. Daha çok fantazi diyebilirim.

 
Gönderildi : 4 Ağustos 2007 16:09
(@amantr)
Gönderiler: 44
Canıyla Üye
 

BDSM’i bir şekilde keşfettik. Ama öncelikle şunu belirtmek istiyorum. Ben kendimi kalıplara sokmayı çok sevmiyorum. Yani kölelik duygularım olsa da, buna isim verip, “ben köleyim” demek istemiyorum. Yahut, ben BDSM’i benimsedim diyerek, kendimi o, benim dışımda oluşturulmuş, genel kalıpları belirlenmiş bir formata kendimi uydurma zorunluluğu hissetmek istemiyorum. Siyasi görüş açısından bile düşüncelerim o kanada yakın olsa bile kendimi solcu yada sağcı olarak adlandırmayı sevmezdim. Çünkü, bir isim, başlık adı altında kendinizi sunduğunuzda, o başlığın gerektirdiğine inanılan düşünce ve tavır bekleniliyor sizden. Oysa, bir kalıpla %90 uyumlu olsam bile, uyumlu olmayacağım %10’luk kısmı nedeni ile ben başlıklardan bahsedip, kendimi de o başlıkların içerisine dahil göstermekten hoşlanmıyorum.

Sonuç olarak ben BDSM’in hayatımda ne ifade ettiğinden değil, çocukluğumdan beri içerimde hissettiğim duyguların benim için neler ifade ettiğinden bahsetmek istiyorum.

BDSM eğilimlerinizi ilk ne zaman keşfettiniz başlıklı mesaja cevap olarak yazdığım üzere, femdom'a ve fetishizme ilgim çok küçük yaşlarda başladı. (Bu yazının alıntısı aşağıdadır)

amantr demiş ki:
Kendimi bildim bileli bayan ayaklarına ve femdom'a karşı ilgim vardı. En eski hatırladığım anılar arasında tv'de izlediğim bir iki film var.

İkiside TRT'de oynamıştı.

Birisinde bir Prenses var. Sevdiği erkeği, adamlarına kaçırtıyor ve zindana bağlatıyor. Adam nişanlı ve kendisini çözmesini istiyor, Prenses ise çözmüyor. Odaya ilk girdiğinde de ayağını, bağlı adamın dudaklarına doğru uzatıyor. "Ne bu şimdi" filan diye bir soru sorunca adam: "Bir Prenses ayağını uzatınca öpülür" diyor. Adam öpmeyince de ayağı ile gıdıklıyor ve bir anlamda zorla öptürüyor. O sırada adamın nişanlısı kız geliyor. Nişanlısı adamı Prensesin ayaklarını öperken görüyor. Adam derdini anlatmaya çalıştıysada, nişanlı kız çekip gidiyor ve Prenses ayakları ile adamı gıdıklamaya ve dediklerini yaptırmaya devam ediyor.

Böyle anlatınca fetish bir filmmiş gibi geliyor ama Pazar sabahı, masum bir aile filmi olarak yayınlanmıştı.

Diğer bir anımsadığım filmde ise bir şarkıcı var. Bu şarkıcı bayanın yardımcısı bir adam var. İşte, kadının hazırlanmasına yardımcı oluyor, ayakkabısını giydiriyor filan. Kadın da teşekkür ediyor ama adam "teşekküre gerek yok, sana hizmet etmek çok güzel bir onur" filan diyerek kadının yoğunlukla bacaklarını olmak üzere, ayak&bacaklarını öpüyor.

Şimdi bir çocuk düşünün. Etrafta daha ufacık yaştan itibaren, "kızlarla aran nasıl" filan gibi sorulara muhattap oluyor. Böyle bir şeyin, yani kızlarla bir paylaşımda olmasını zorunluluk gibi hissediyor. Bunun yanında, gerçekten anlam veremesede, kızlara bir ilgi besliyor. Ama nasıl kızlara yaklaşacağı, bir paylaşıma gireceği yada o zamanın moda terimi ile "çıkılacağını" filan bilmiyor. Hatta belkide çıkmak kelimesini filanda bilmiyor, ihtiyaçta hissetmiyor. Ama bayanlara karşı bir ilgisi olduğu kesin. Gerek yaşıtı kız arkadaşları, gerekse annesinin arkadaşlarına karşı bir takım anlam veremediği duyguları olabiliyor.

Derken TV'de bir kadın karakteri görüyor. Bu kadın erkeği beğeniyor ve onu adamlarına kaçırtıp, kendisi ile olmasını sağlıyor. Erkeğin hiç bir şey yapmasına gerek yok. Sadece tek yapması gereken, dudaklarına uzatılan bir Prensesin ayaklarını öpmek. Şimdi böyle bir kadın karakterin hayalini kurmasında ne yapsın bu çocuk

Bu iki filmden, özellikle Prenses'li olanını, zevkdaş ve yaşıt arkadaşlarla konuşurken karşılıklı anımsadık. Yani bizim jenerasyonumudaki fetişist arkadaşların genelde denk gelip izlediği bir filmmiş sanırım. Tabi bu filmleri bir sürü kişi (o zamanın çocukları) izlemiştir ama hepimiz fetişist olmadık. Bizim ya bu yöndeki algımız açıktı izlerken yada zaten bu duyguyu besleyen başka anılara, yaşanmışlıklara yada başka bir şeylere sahiptik ve bu filmlerinde beslemesi ile çok küçük yaştan itibaren bu yönde duygulara sahip olduk ve zamanla da gelişerek bu günlere ulaştı.

Yine kaç yaşında olduğumdan emin olmaksızın, yaptığım çizelgeleri anımsıyorum. Komşu bayanların isimlerini yazdığım ve onların komutan olduğu bir yönetici-yönetilen şeması çizdiğimi, onların emrinde olduğumu, en alttan (sanırım en az beğendiğimden) başlayarak, en üstteki bayanın emrine girmek için çabaladığım kendimce bir oyunum vardı. O çizelgede de, kimin emrinde olduğumu takip ediyordum. Hatta bir kaç komutanım oluyordu, o gün kimin emrinde isem, onun evine gidip, onun emirlerini yerine getiriyordum. (tabi hayalimde)

Zamanla, eve gelen misafirler, hayatıma heyecan katan kişiler olmaya başladı. Bir bayan bize geldiği zaman, gözüm antrede olurdu. Eğer ayakkabısını çıkartıpta salona geçtiyse, kalbim küt küt atmaya başlar, bir yolunu bulup, mutlaka o ayakkabıyı, terliği öper, koklardım.

Zaman daha da ilerledikçe bu sefer bir yolunu bulup, kaşla göz arasında o terliği yada ayakkabıyı alıp, hızlı bir şekilde odamda, ayakakbıyı öpüp, koklayıp, yalayıp, onunla erkekliğimi ezdiğimi filan anımsarım.

Bunun yanında apartmandan komnşu kız arkadaşımla oynadığım oyunda, onun emrinde çalışmayı sevdiğimi anımsarım. Petrol şirketi çalışanı olurdum, o emir verirdi, bende onun dediği kadar, masa kalemtraşının sapını çevirir, böylece petrol çıkarmış olurdum. (sanırım Dallas dizisinden etkilenip, petrol çıkarıyorduk, emin değilim) Ama hata yaptığım zaman çok kızar, beni azarlardı. Ben normalde çok inatçı, asi bir yapıya sahip olan bir çocuk olmama rağmen (buna dair evde anlatıla gelen bir çok asilik anılarım vardır), kız arkadaşımın bu davranışları karşısında itaat etmekten ve boyun eğmekten başka bir şey yapmazdım. Hatta bir haz bile duyardım.

Bir gün, bu petrolcülük filan oynadığım kız arkadaş, annesi ile birlikte bize geldi. Kız arkadaşlada çok güzel oynuyoruz tamam, mesela doktor oluyorum ayağına masaj yapıyorum filan, muayene ediyorum filan ama annesinin yüksek topuklu ayakkabı seçimlerine de bayılıyorum ve yine muteşem bir ayakkabı ile gelmiş bize. Ne yapıp edip o ayakkabıyı öpmem, içinden nefes almam gerek ama kızı beni bir türlü rahat bırakmıyor. Yine de bir yolunu bulup, odadan çıkıp, antreye gidip, eğilip o ayakkabıyı elimde tutup, burun ve ağzımı dayayıp, o baş döndürücü, harika etkileyici ortamdan derin derin nefesler almaya başlamıştım ki, ayakkabıları ile ilgilendiğim komşu bayanın kızı, yani arkadaşım yanı başımda bitti ve "Ne yapıyorsun" filan demeye başladı. Yaw, öleceğim sanıyorum. Yapacak bir şey yok. İzah edecek bir şey yok. Ayakkabıyı bırakıp, ayağa kalkmaya bile cesaret edemeden, çömelmiş bir şekilde oradan uzaklaşmaya çalışıyorum. Kızda peşimde ve beni hala sorgularken, beni itti mi ne yaptıysa, zaten kendimi yakalanmış olmanın güçsüzlüğünde hissederken, yere uzanmış buldum ve o şekilde kaçmaya çalışırken, kızın ayağı ile beni dürtüklemesi, ittirmesi kendimi teslim olmaya itti. Ayağının temasını elbisemin üzerinden bile hissetmek beni çok etkilemişti ve devamını hissetmek istiyordum. O da beni hayal kırıklığına uğratmamıştı ve ayakları ile üzerime basıp, kaçmamı engellemeye çalışıyordu. Bende daha sert basması için yalancıktan sürünüp kaçmaya çalışıyor görünüyordum ve amacıma ulaşıyordum. Biz böyle bir süre, ben yerde kaçmaya çalışan görüntüde, o ise ayağı ile beni ezerek kaçmamı engelleyen kişi olarak oynadıktan sonra, annelerimizin seslerinin yaklaştığını duyunca oyunu bıraktık ve gittiler. Tabi annesinin ayakkabısını giyişinin manzarasını kaçırmamıştım.

İşte o ana kadar aldığım en büyük hazlardan birisini o yerde uzanmış şekilde iken almıştım. Haz duymanın adresi ise belli olmuştu benim için: "Bir kadının ayaklarının altında olmak, olabilmek..."

İlerleyen zamanlarda, kendimce şifreli bir şekilde hazırladığım takip listeleri vardı. Kimlerin ayaklarına dokundum, kimlerin ayakkabısını sadece kokladım, kimin ayakkabısını erkekliğime değdirdim, kimin ayakkabısı ile odamda yalnız kalıp seviştim vs vs diye kriterlere göre takip listem vardı.

Bir gün eve gelirken, komşumuzun çöpünün içerisinde gördüğüm terlik kalp atışlarımı hızlandırmıştı. Evin içerisinde bi o tarafa, bi bu tarafa gidip geliyorum. En sonunda ev halkının dip odada tv izlediği bir sırada, kapıyı açıp, hemen karşı dairenin kapısının önündeki çöpten terliği alıp döndüğümü, o terliği bir süre odamda büyük heyecanla sakladığımı anımsarım. Hatta, (bu yukarıda anlattığım olayların hangi kronolojik sıralamada gerçekleştiğini yüzde yüz anımsamıyorum, büyük olasılık bu anlatacağım, bazı ayrıntılardan önce de olmuş olabilir) ilk masturbasyonumu, o terlik ile yaşamıştım.

Artık kaç yaşında isem, masturbasyonun filan ne demek olduğunu bile bilmiyorum. Hem de biz, şimdi ki nesil gibi bilgisayar başında tek başımıza büyümedik, sokakta sürekli arkadaşlarla olur olmaz her konuda konuşarak büyüdük. Yani bu tür şeyleri erkeklerle çok konuştuğumuzu filan anımsarım. (gerçi şimdiki nesil internetten bizim çok geç tanıştığımız şeylerle bile tanışıyordur ya hadi neyse)... Neyse, yani demek ki o konuşmaları bile yapmamışız sokaktaki arkadaşlarla. Masturbasyondan (tabi halk arasındaki rakamsal ismi ile) bahsedilirken, yaşıtlarım bilmezken, mahallenin abilerinin bildiği bir şeyi bilmekten dolayı gurur duyduğumu filan anımsarım.

Yani ben daha masturbasyonun bile ne olduğunu bilmezken, o terliği erkekliğime bastırıp, oynarken aldığım zevkten mutlu mesut şekilde devam ederken ilk boşalmamı yaşadım. Acayip panik olduğumu anımsıyorum. Bunun, terliğin gücü olduğunu filan düşündüğümü, hatta vücudumun başka yerine de terlik ile bu şekilde bir masaj uyguladığımda, oradan da bir sıvının çıkacağını filan sandığımı anımsıyorum. Artık varın siz düşünün tahmini yaşımı.

Artık, başedilmez bir ayak fetişisti olmuştum. İlk okulda iken öğretmenimizin yüksek topuklu ayakkabısını oturduğu yerde parmaklarının ucunda salladığı görüntü şu anda bile gözümün önünde. Sanırım sınıfta benden başka kimsenin dikkatini çekmemiştir. Bunun yanında sıra arkadaşım kızın ayağının altına ayağımı soktuğumu, onunda ayağıma basarak ezdiğini anımsarım.

Dominant bayanlara olan ilgimden dolayı, sürekli yaşı benden büyük, komşu bayanlar ile ilgili hayaller kurduğumuda bilirim.

Anneannem namazında niyazında bir bayandı. Bir çok dini bilgiyi filan ondan öğrenmişimdir. Mesela boy abdesti nedir filan diye sormuştum. (Yine kaç yaşındayım anımsamıyorum) İşte nasıl boy abdesti alındığını anlatmıştı anneannem. "Peki niye alınır" diye sorduğumda, torununa söylenebilecek kadarı ile "bir bayan aklına gelirse filan alman gerekir" diye geçiştirmek isteyince, "oooo her aklıma bir bayan geldiğinde boy abdesti alacaksam, benim banyodan çıkmamam gerek" demiştim de, anneannem dakikalarca gülmüştü. Sanırım libidosu erken gelişmiş bir çocuktum.

Tabi sonra zamanla aşama, yaşın ilerlemesine ve kendi kız arkadaşlarım ile bu konuda bir şeyler yaşama çabalarıma ve hayal kırıklıkları dolu, bazı çok mutlu, heyecanlı şeylerle dolu anılara sıra geliyor ama bunlar, bu başlığın konusu değil. Zaten epey uzatmışım. Akşam akşam seneler seneler öncesine dönmüş oldum bu başlık sayesinde ama bu kadar yeter sanırım

Yukarıda ki alıntıyı yapmamın nedeni, isim vermek istemediğim duygularımın, kaynağından yola çıkarak, şekillenişini anlatarak neye benzediğini paylaşmak. Uzun alıntıyı okumaya gerek yok. Kısacası, femdom’a, ayak fetişizmine karşı küçük yaşlardan itibaren büyük ilgim vardı ve fantezilerimde kölelik ve ayak fetişistliği ile ilgili bir çok resimler var.

Şimdi ilk mesajdaki sorulara gelmek gerekirse (ancak gelebildim) 

BDSM isminden bahsetmeksizin, benim sahip olduğum duyguların genelinden bahsetmek istiyorum. Bir bayanın üstünlüğünü hissetmek, Onun mutluluğu için çalışmak, Onun mutluluğundan çok büyük haz alabilmek, hatta Onun mutluluğu benim sıkıntımı gerektiriyorsa, bunu bile büyük bir haz alarak yerine getirmek, O kişiye karşı aşk, itaat, hayranlık, teslimiyet hatta tapınma duygularına yaklaşan duygular beslemek bence çok hoş şeyler. Tabi burada sayılan güzellikleri yaşamak, O kişinin varlığına bağlı. Alınan hazın nedeni yapılan eylemler değil, O kişi ile alakalı olmasıdır.

Yaşam tarzı olup olmadığı konusuna gelince; femdom, ayak fetişistliği, kölelik gibi duygular, benim bir parçam. Söküp atabileceğim bir şey değil. Bu açıdan bakınca, bu duygular benim bir yaşam tarzım denilebilir. Sonuçta nerede ne yapıyorsam, bu duygularda her attığım adımda etkisi olan duygularım arasında yer alıyor. Ama bu söylemimden, karşımdaki her bayana karşı köle duygularımla yaklaşıp, 24 saat kölelik duygularımın etkisinde yaşadığım anlamı da çıkmasın. Tamam, femdom'a karşı ilgisi olan, dominant bir bayana karşı zaafları olabilecek, dominant bir bayan karşısında kölelik duygularım kolaylıkla ön plana çıkabilecek bir potansiyele sahibim ama karakterimin önemli bir parçası olan asiliği de, özgürlüğüme düşkünlüğü de kişiliğimde halen barındırıyorum.

Burada bu karşıtlıkları içerisinde barındıran beni, kontrolü altına alıp, hayranlık duygularımı ve ilerleyen aşamada aşk duygularımı ön plana çıkartıp, bu duygularımın itaat ederek uygulamaya ulaşmasını sağlamak biraz da “O” kişi ile ilgili. Her neyse…

Bu duygularımın bana kattığı önemli şeyler olduğunu düşünüyorum. İlk olarak aşırı bencillik yanımı, kendimi beğenmişliğimi, “ben bu dünyada başroldeyim, herkes figüran” tavrımı törpülememi sağladı. İnsanın, özel gördüğü bir şey için, karşısına çıkan zorluklardan bile keyif almasının mümkün olduğunu görmemi sağladı. Bu açıdan, bu duygularıma sahip olduğum için mutluyum. Zaten kimseye zararı olmayan, kimilerince sapıklık olarak değerlendirse de, bence en fazla “sapıklık” değil, “sapkınlık” olarak adlandırılabilecek bu eğilimlerin, “sapıklık” olarak değerlendiriliyor olsa bile, “ben sapıklığımı seviyorum” dedirtebilecek hoşlukları içerisinde barındıran duygular olduğunu düşünüyorum.

Gerçek hayatta, nazik olduğumu, efendi, sakin duruşa sahip olduğumu söylerler. Sanırım bu yanımı, bu duygularıma borçluyum. Ama ne zaman parlayıp, ne zaman asilik yapacağımı da sanırım iyi biliyorum. Yani efendi, nazik oluşum, hakkımı yedirtme aşamasına ulaşan bir “vur ensesine, al lokmasını” bir durum değil. Tabi, bir Sahibem olması durumunda enseme vurmasına bile gerek kalmadan, “ver” demesi yeterli olacaktır sanırım.

Evet kölelik duygularına sahibim ama bu beni aşağı seviyeye düşüren bir durum değil, tam tersine doğru insana bu duygularımı yönlendirebildiğimde, büyük huzur duymamı, yükseldiğimi hissetmemi sağlayan duygular.

 
Gönderildi : 8 Ağustos 2007 18:09
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
 

Çok önemli ve kimsenin dokunmasına yorum yapmasına çokta izin vermediğim değerli bir anlamı var benim için bu çok açık. Lakin ne denli Efendime güvenirim en fazla nereye kadar teslim ederim herşeyi bilemiyorum. Temkinli olmayı bıraktığım an tamamen ait olacağım fikrindeyim. Sadece seksi doruklara taşıyan bir fantazidir asla diyemem. İçinde hiç sek yok diyemem. Öyle herkesle olur hiç diyemem. Bir çok şeyi dediğim bir çoğunu diyemediğim ama içimdeki herşeyi dışarıdan saran bir dır gibi. Hem soguğa hem sıcağa dayanıklı bir koruyucu.

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 4 Aralık 2007 00:23
(@biddable_boss)
Gönderiler: 56
Kanıyla Üye
 

BDSM bir yaşam tarzıdır benim için. Ama aynen yaşamımda olduğu gibi, BDSM dünyamda da biraz garibimdir.. Yaşamım boyunca çevremdekilere ne yapmaları gerektiğini ben söylemişimdir, bir emir komuta zinciri varsa ya emir direk benden çıkıyordur, ya da emrin çıktığı ağız önce benim fikrimi soruyordur. Emir dedim de, genelde emir şeklinde olmaz bunlar, oldukça nazik bir insanımdır. Bazen istemesem bile nezaketi sürdürmekten vazgeçemem. Sanırım yetiştiriliş tarzından kaynaklanan bir şey. Lakin her ne kadar emir şeklinde olmasa da insanların dediğimi yapmalarını sağlayan bir şey var bende, hala çözemedim. Mütevazi görünmüyorsam affedin, sadece içten konuşuyorum..
Yaşamım böyle bir Yönetici ruhun yansımalarıyla sürerken, dişilerin erkeklerden üstün olduğunu söyleyen bir yaşam felsefesiyle, bayan arkadaşlarıma karşı çok özel bir yaklaşımım vardır. Onları elimden gelenin en iyisiyle ve büyük bir sabırla mutlu etmeye çalışırım. Bazılarının buna değmediğini fark ettiğimdeyse oldukça üzülürüm adeta felsefemi yanlışlamaya çalıştıkları için. Her zaman özel olduklarını hissettirmeye çalışırım. Karşılık beklemem buna, çoğu zaman da alamam zaten çünkü ilk tanıştığımız zamanlarda kendilerine asıldığımı sanarlar. Buna da üzülürüm, bir duygusuzluk hissi uyandırır bu bende.. Ama elimden gelenin en iyisini yaptığıma inandığım için ses etmem, "Daha ne diyeyim ki" diye düşünürüm...
Tüm bunların yanında, cinsel hayatımda şimdiye kadar hiç submussive rol almadım. Hep baskın rol oynadım ama fazla acı vermeyi de pek göze alamadım. Belki birkaçı hariç. Bunun nedeni gerçekte bunu isteyişim değil, henüz bana boyun eğdirecek bir Hanım'ın karşıma çıkmamış olması. Nick'im de buradan gelir, Biddable_boss (Uysal Patron); Patron'um, ama boyun eğdirebilecek birisi çıkarsa itaatkar biri olabilirim anlamında..
BDSM'deki rolümün bana şu an için pek katkısı olmadığı için bu sorunuzu pas geçeceğim. Bunun dışındaki tüm sorularınızı cevapladım sanırım: BDSM benim için bir yaşam tarzı ve şu an için BDSM çizgim ve yaşam çizgim birbirinden ayrılıyor...
Bu güzel konu için teşekkürlerimi sunarım, saygılarımla...

Bazıları benim korkunç biri olduğumu düşünüyor... Hiç bile! Bende bir çocuğun kalbi var; masamda ve bir kavanozun içinde...

 
Gönderildi : 5 Nisan 2008 20:59
(@sekerpare)
Gönderiler: 58
Kanıyla Üye
 

Bdsm insanin icinde olan bir sey olup kisinin tecrubelerine gore sanirim ortaya cikacak zamani kolluyor. Benim bdsm'ye gecisim ayak fetisizminden oluyor ve sanirim su an kendimi kesfetme ve ogrenme asamasindayim. Ayak fetisisti bir kisiyi kole olmaya daha yatkin goruyorum ben, en azindan ben de boyle oldu. Ayaklara ilgiden ayaklarin sahibine tapinma ve hizmete dogru yoneliyorum. Her gecen gun bu konular zihnimi daha cok mesgul etse de ve hayatimda daha onemli rol alsa da, 24/7 pek mumkun olmaz diye dusunuyorum.

 
Gönderildi : 6 Nisan 2008 22:53
(@batman)
Gönderiler: 311
BDSM Ruhlu
 

Kendımı tanıdıgımdan bu yana toplumda olan ılıskıler sıkıcı gelmıstır.Toplumdakı ılıskısler davranıslar vs.. Kısıler buyukce olgularda daha belırgın ve baskın olamaya baslıyor ve kısı kendını ogrenmeye tanımaya baslıyor.BDSM ruhu benım ıcımde zaten ılk andan ıtıbaren mevcuttu ama ben onun bır adını koyamıyordum.Arastırdıkca ve ogrendıkce BDSM nın ıcımde olanlarla aynı oldugunu farkettım.BDSM benım yasamımın bır parcası bunları yasayamadıgımda ıcımde bır aclık bır olgu gıbı kemırıyor bu duygular benı sosyal ılıskılerımde ve normal ılıskılerımdede boyle kız arkadaslarımla olan ılıskılerımde kendımı ruhsal anlamda mutlu gormuyordum bırseyler eksıktı yasayamıyordum ve bunları dısa vurdugumda hemen hemen butun sevgılılerım ıcın garıp gelen bır olaydı.ben buyum ıcımde olan duygularda bunlar kımı kısıler MASTER der ,kımı kısıler BDSM ruhu ben boyleyım ve boyle yasamayı sevıyorum.

BDSM de acı yoksa zevkte yoktur...

 
Gönderildi : 14 Nisan 2009 14:19
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL