Shop
EFENDI - KOLE DIYAL...
 
Bildirimler
Tümünü temizle

EFENDI - KOLE DIYALEKTI

6 Gönderiler
3 Üyeler
0 Reactions
182 Görüntüleme
(@batman)
Gönderiler: 311
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

Psikolojik bir yazı biraz agır olabilir belki,ama paylasmak ıstedım sızlerle

Hegel tarafindan güç iliikilerini analiz için ortaya atilan efendi-köle diyalektiii, psikolojide (Mead, Wallon, Zazzo, Lacan, vb.) kimliiin oluiumu konusunda aynayla ve diier insanlarla iliikinin önemini vurgulamak için kullanilmaktadir. Aynayla iliiki, çocukluk yillarinda çocuiun aynada yansiyan görüntüsüyle, daha sonraki yillarda ise diier insanlarin bireye iliikin deierlendirmelerinde yansiyan görüntüyle iliiki biçimini almaktadir.

Bilincin oluiumunda kendini bir obje olarak ele alma kapasitesi önemli bir noktadir. Genetik bir perspektifte, Wallon'un (1959) iiaret ettiii üzere, benlik bilincinin oluiumunda ben-diieri iliikisi önem taiimakta ve bu iliiki ben ve diieri arasi farklilaima sürecinde katedilen geliiim evrelerine göre deiiimektedir.

Wallon'dan sonra Lacan, ayna aiamasini (miror stage), 'kimlik arayiiini oluituran' en önemli an olarak nitelemiitir; O'na göre çocuk, aynadaki görüntüsünü, çoiu kez, bir tür hayranlikla ve zevkle seyretmektedir; bu görüntü, "ben'in (Je, I) diieriyle Özdeileimenin diyalektiiinde objeleimeden önce temel bir biçime girdiii sembolik bir matristir". Çocuk, bu biçim vasitasiyla, bireyselliiini ve bedensel birliiini keifeder ve yavai yavai kendini tanimayi ve dolayisiyla özdeileimeyi öirenir.

Ayna aiamasi, çocuiun psiiik geliiiminde önemli bir evredir. 'Ben' (ego), imajiner temsil deierini diieri sayesinde ve diierinin bakiiinda bulur. Ayna aiamasi, bu diyalektiii bailatan süreçtir. Çocuiun görüntüsel imgesiyle özdeileimesi, diierinin (Anne) bunu tanimasiyla/kabulüyle desteklendiii ölçüde mümkündür; çocuk kendi öz imgesinde, diieri onu böyle tanidiii için kendini tanir, yani diierinin gözünde, bu imgenin kendine ait olduiunun tasdikini bulur.

Ayna aiamasinda gerçekleien bu temel özdeileime, Hegel'in bilincin diyalektiii kavramina gönderir. Bu düiüncelerin kaynaii, Kojev'in ve daha sonra Lacan'in vurguladiii üzere Hegel'e kadar uzanmaktadir.

Söz konusu diyalektiii ve yorumunu Kojev'den aktaralim: Hegel, Efendi ve Köle Diyalektiii adli eserinde, kariilikli tanimanin bütünsel bir analizini yapar. Bailangiçta, insan, ancak yaiayan hayvan statüsünde insandir. Bu haliyle ancak bir ihtiyaç varliiidir. Kimliiim kazanmasi için, arzunun varliii, yani arzulayan bilinç ya da kendilik/benlik bilinci haline gelmesi gerekir.

Yaiayan hayvan kendilik bilincine ulaimak için, yaiayan hayvan olarak diierini yok etme mecburiyetindedir, zira kendilik bilincinin ortaya çikiii, diierinde kendini taniyabilmeyi gerektirir. Fakat tersine, bunu yapabilmesi için, diierinin de onda (kendilik bilinci) kendini taniyabilmesi gerekir... Zorunlu olarak birinin diierinde arzulayan bir baika bilinç bulmasi gereklidir.

Burada kaçinilmaz olarak ölümüne bir mücadele bailar ve bu kavgada her biri, diierinde arzulayan bir bilinç bulabilmek için, yaiayan hayvan olarak diierini yok etmeyi arzular. Kojev'in (1991) yorumuyla "insanin gerçekten insan olmasi için, hayvandan özsel olarak ayrilmasi için, onda, insani Arzunun, hayvani Arzuyu yenmesi gereklidir. Oysa her Arzu, bir delerin arzusudur. Hayvanin bütün arzulari, son çözümlemede onun hayatini koruma isteiinin sonuçlaridir.

O halde insani arzu, bu korunma Arzusunu yenmek durumundadir. Baika bir deyiile, insan hayvani yaiamini insani Arzusunun sonucu olarak tehlikeye atarsa, insan olarak 'kendini ortaya koyar'. Bu tehlikede ve bu tehlike araciliiiyladir ki, insan gerçekliii, gerçeklik olarak kendini yaratir ve açimlar".

Bu ölüm savaiinin bir tek çikii noktasi vardir: Madem ki, taraflardan biri boyun eimek zorundadir, öyleyse iii prestij savaiina döndürmek gerekir. Bir diier deyiile ölüm savaii, bir kölelik iliikisini kurmaktan baika bir uç noktaya sahip deiildir.

Savaianlardan biri, yaiayan hayvan olarak ölümden çekindiiini ve kendilik bilinci olarak taninmaktan vazgeçtiiini diierine göstererek savaii birakir. Efendi, bu iekilde köle tarafindan taninir ve onun tarafindan tanindiiini kendi kendine bilir. Bu andan itibaren, süreç, kölece bilincin diyalektiiine girerek tersine döner.

Efendinin köle tarafindan taninmasi tek yönlüdür. Bu nedenle, etkisizdir. Efendi, köle tarafindan kendilik bilinci olarak taninmiitir, ama kölede kendilik bilinci olarak hiç bulunmaz. Yani Efendi, kendilik bilinci olmayan bir bilinç tarafindan kendilik bilinci olarak taninmiitir. Benzer fakat tersine nedenlerden ötürü, köle Efendi'de kendini tanimaz.

Oysa, bilinç olarak, köle de taninmak ister; korku O'nu bundan vazgeçirir, ama otantik bir kendilik bilinci olma isteii yok olmaz; demek ki köle kendisinde-kendisi için bir bilinçtir, yani geliimesi, sahte bilinç aiamasinda durmui bir bilinçtir. Bu kendinde kendi için bilinç, bu kendinde kendisi içini objektif olarak kendisi için konumlamamiitir ve bu kendinde kendisi içini sübjektif olarak kendinde ortaya koymamiitir.

Köle için, taninma, hizmet etmesiyle gerçekleiir. Gerçekten de Efendi'nin arzusu, arzulayan bilinç olarak deiil, kölece bilinç olarak taninan bir bilinç vasitasiyla tatmin olur. Bu nedenle, Efendi'nin arzusu, kölenin bilincine yabancilaimiitir. Sadece köle, Efendi tarafindan arzulanan objeye insani bir biçim verebilir. Bu böyleyse, köle objektifliie sübjektif bir anlam verir ve dolayisiyla, ayni zamanda kendi öz sübjektifliiine objektif bir anlam verir. Bu koiullarda, kendisi için kendinde ve kendinde kendisi için haline gelir. Oysa, bizzat buradan, otantik olarak kendilik bilincine ulaiir.

Sonuç olarak, her biri, diieri ona kariit bilinç olarak var olduiu için kendilik bilinci olarak vardir. Birey, ancak diierinin vasitasiyla kendilik bilinci olarak kendini tanir. Ancak, kendilik bilinci olarak var olmak için, arzulayan bilinç olarak diierini inkIM¢r etmek gerekir. Arzulayan öznenin bilinçlenmesi, taninmak isteyen bir baika arzulayan bilince karii olduiu ölçüde anlam taiir.

BDSM de acı yoksa zevkte yoktur...

 
Gönderildi : 16 Eylül 2009 20:36
(@agathon)
Gönderiler: 262
BDSM Ruhlu
 

Keşke yayınlamadan önce yazım denetimi yapıp eksik türkçe karakterleri tamamlasaydınız...

nemo est liber qui corpori servit
bedenine hizmet eden kişi özgür olamaz...

 
Gönderildi : 16 Eylül 2009 21:29
(@aleda)
Gönderiler: 573
BDSM Tutkunu
 

yazım denetimi yapılırsa merakla okunacak bir paylaşım

 
Gönderildi : 16 Eylül 2009 21:46
(@batman)
Gönderiler: 311
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

Eksık yok sanırım sımdı.

Hegel tarafından güç ilişkilerini analiz için ortaya atılan efendi-köle diyalektiği, psikolojide (Mead, Wallon, Zazzo, Lacan, vb.) kimliğin oluşumu konusunda aynayla ve diğer insanlarla ilişkinin önemini vurgulamak için kullanılmaktadır. Aynayla ilişki, çocukluk yıllarında çocuğun aynada yansıyan görüntüsüyle, daha sonraki yıllarda ise diğer insanların bireye ilişkin değerlendirmelerinde yansıyan görüntüyle ilişki biçimini almaktadır.

Bilincin oluşumunda kendini bir obje olarak ele alma kapasitesi önemli bir noktadır. Genetik bir perspektifte, Wallon'un (1959) işaret ettiği üzere, benlik bilincinin oluşumunda ben-diğeri ilişkisi önem taşımakta ve bu ilişki ben ve diğeri arası farklılaşma sürecinde katedilen gelişim evrelerine göre değişmektedir.

Wallon'dan sonra Lacan, ayna aşamasını (miror stage), 'kimlik arayışını oluşturan' en önemli an olarak nitelemiştir; O'na göre çocuk, aynadaki görüntüsünü, çoğu kez, bir tür hayranlıkla ve zevkle seyretmektedir; bu görüntü, "ben'in (Je, I) diğeriyle Özdeşleşmenin diyalektiğinde objeleşmeden önce temel bir biçime girdiği sembolik bir matristir". Çocuk, bu biçim vasıtasıyla, bireyselliğini ve bedensel birliğini keşfeder ve yavaş yavaş kendini tanımayı ve dolayısıyla özdeşleşmeyi öğrenir.

Ayna aşaması, çocuğun psişik gelişiminde önemli bir evredir. 'Ben' (ego), imajiner temsil değerini diğeri sayesinde ve diğerinin bakışında bulur. Ayna aşaması, bu diyalektiği başlatan süreçtir. Çocuğun görüntüsel imgesiyle özdeşleşmesi, diğerinin (Anne) bunu tanımasıyla/kabulüyle desteklendiği ölçüde mümkündür; çocuk kendi öz imgesinde, diğeri onu böyle tanıdığı için kendini tanır, yani diğerinin gözünde, bu imgenin kendine ait olduğunun tasdikini bulur.

Ayna aşamasında gerçekleşen bu temel özdeşleşme, Hegel'in bilincin diyalektiği kavramına gönderir. Bu düşüncelerin kaynağı, Kojev'in ve daha sonra Lacan'ın vurguladığı üzere Hegel'e kadar uzanmaktadır.

Söz konusu diyalektiği ve yorumunu Kojev'den aktaralım: Hegel, Efendi ve Köle Diyalektiği adlı eserinde, karşılıklı tanımanın bütünsel bir analizini yapar. Başlangıçta, insan, ancak yaşayan hayvan statüsünde insandır. Bu haliyle ancak bir ihtiyaç varlığıdır. Kimliğim kazanması için, arzunun varlığı, yani arzulayan bilinç ya da kendilik/benlik bilinci haline gelmesi gerekir.

Yaşayan hayvan kendilik bilincine ulaşmak için, yaşayan hayvan olarak diğerini yok etme mecburiyetindedir, zira kendilik bilincinin ortaya çıkışı, diğerinde kendini tanıyabilmeyi gerektirir. Fakat tersine, bunu yapabilmesi için, diğerinin de onda (kendilik bilinci) kendini tanıyabilmesi gerekir... Zorunlu olarak birinin diğerinde arzulayan bir başka bilinç bulması gereklidir.

Burada kaçınılmaz olarak ölümüne bir mücadele başlar ve bu kavgada her biri, diğerinde arzulayan bir bilinç bulabilmek için, yaşayan hayvan olarak diğerini yok etmeyi arzular. Kojev'in (1991) yorumuyla "insanın gerçekten insan olması için, hayvandan özsel olarak ayrılması için, onda, insani Arzunun, hayvani Arzuyu yenmesi gereklidir. Oysa her Arzu, bir delerin arzusudur. Hayvanın bütün arzuları, son çözümlemede onun hayatını koruma isteğinin sonuçlarıdır.

O halde insani arzu, bu korunma Arzusunu yenmek durumundadır. Başka bir deyişle, insan hayvani yaşamını insani Arzusunun sonucu olarak tehlikeye atarsa, insan olarak 'kendini ortaya koyar'. Bu tehlikede ve bu tehlike aracılığıyladır ki, insan gerçekliği, gerçeklik olarak kendini yaratır ve açımlar".

Bu ölüm savaşının bir tek çıkış noktası vardır: Madem ki, taraflardan biri boyun eğmek zorundadır, öyleyse işi prestij savaşına döndürmek gerekir. Bir diğer deyişle ölüm savaşı, bir kölelik ilişkisini kurmaktan başka bir uç noktaya sahip değildir.

Savaşanlardan biri, yaşayan hayvan olarak ölümden çekindiğini ve kendilik bilinci olarak tanınmaktan vazgeçtiğini diğerine göstererek savaşı bırakır. Efendi, bu şekilde köle tarafından tanınır ve onun tarafından tanındığını kendi kendine bilir. Bu andan itibaren, süreç, kölece bilincin diyalektiğine girerek tersine döner.

Efendinin köle tarafından tanınması tek yönlüdür. Bu nedenle, etkisizdir. Efendi, köle tarafından kendilik bilinci olarak tanınmıştır, ama kölede kendilik bilinci olarak hiç bulunmaz. Yani Efendi, kendilik bilinci olmayan bir bilinç tarafından kendilik bilinci olarak tanınmıştır. Benzer fakat tersine nedenlerden ötürü, köle Efendi'de kendini tanımaz.

Oysa, bilinç olarak, köle de tanınmak ister; korku O'nu bundan vazgeçirir, ama otantik bir kendilik bilinci olma isteği yok olmaz; demek ki köle kendisinde-kendisi için bir bilinçtir, yani gelişmesi, sahte bilinç aşamasında durmuş bir bilinçtir. Bu kendinde kendi için bilinç, bu kendinde kendisi içini objektif olarak kendisi için konumlamamıştır ve bu kendinde kendisi içini sübjektif olarak kendinde ortaya koymamıştır.

Köle için, tanınma, hizmet etmesiyle gerçekleşir. Gerçekten de Efendi'nin arzusu, arzulayan bilinç olarak değil, kölece bilinç olarak tanınan bir bilinç vasıtasıyla tatmin olur. Bu nedenle, Efendi'nin arzusu, kölenin bilincine yabancılaşmıştır. Sadece köle, Efendi tarafından arzulanan objeye insani bir biçim verebilir. Bu böyleyse, köle objektifliğe sübjektif bir anlam verir ve dolayısıyla, aynı zamanda kendi öz sübjektifliğine objektif bir anlam verir. Bu koşullarda, kendisi için kendinde ve kendinde kendisi IM

BDSM de acı yoksa zevkte yoktur...

 
Gönderildi : 16 Eylül 2009 22:27
(@batman)
Gönderiler: 311
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

Efendi-köle diyalektiği
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Git ve: kullan, ara

Efendi-köle diyalektiği (Almanca Herrschaft und Knechtschaft) Hegel'in felsefesinde anahtar öğelerden biridir. Bu, Hegel'in, özbilinçliliğin nesnel bilince zıt olarak nasıl oluştuğunu açıklamak için yazdığı bir hikâye ya da mittir. Bu, en önemli eseri olan Tinin Görüngübilimi'nde yer almaktadır. Egemenlik-esirlik diyalektiği olarak da bilinmektedir.
Konu başlıkları
[gizle]

* 1 Tanıma
* 2 Hegel'in Miti
o 2.1 İlk Karşılaşma
o 2.2 Tepki
o 2.3 Ölüm Çelişkisi
o 2.4 Dengesizlik
* 3 Kaynak

Tanıma [değiştir]

Hegel için, çok önemli bir nokta olarak özbilinçlilik, ilk olarak başkasının özbilinçliliği kabul edilmeden tanınamaz. Felsefe tarihi boyunca böyle bir fikir; sonuçları aynı zamanda Avrupa Felsefesi için bir sınır olacak, daha önce hiç ifade edilmemişti.

Hegel'in Miti [değiştir]

Bu mitin nasıl işlediğini açıklamak için iki insanın ( yarı-insandır bunlar çünkü henüz özbilinçli değillerdir ) karşılaşması örneğini kullanır. Hegel'in özbilinçlilik düşüncesi doğal bilimlerin tanımladığı beyin değil, kendini fark etmeden önce özgürlüğü için mücadeleden geçmiş olan; bir tarihi olandır.

Hegel'in kullandığı soyut dil hiç kimsenin bu miti hiç bir zaman yalın bir şekilde ifade etmesine izin vermez. Bu bir çocuğun ya da yetişkinin gelişimi sırasında yaşadığı özbilinçlilik, insanlık tarihinin başlagıcından itibaren oluşan özbilinçlilik ya da bir ulus ya da toplumun özgürlüğü fark etmesi olarak okunabilir.

Mit belli sayıdaki aşamalarda gerçekleşir, Hegel'in sublasyon (İngilizce Sublation /Almanca Aufhebung: bir varlığı veya kavramı daha üst bir seviyeye yükselterek onu hem engelleyen hem de koruyan değişim ) kavramı ekseninde; iki çelişkili momenti daha üstün bir birlikteliğe yükselterek yürütülür.

İlk Karşılaşma [değiştir]

İlk olarak iki "bilinçlilik" karşı karşıya gelir ve başka birini görmekten şaşkındır. Birbirlerini görmezden gelmeyi tercih edebilirler;bu durumda hiç bir şekilde özbilinçlilik biçimlenmez ve her biri diğerini sırf bir nesne olarak görür. Ya da aynada kendisini görmesi gibi hipnotize olur ve , daha önce kendi vücutlarıyla yaşadıkları ilişki gibi, kendilerini teyit etmek için denemelere girişir.

Hegel'e göre,

"İnsan ötekine yaklaşırken kendi öznesini yitirir, çünkü kendi varlığını başka bir canlıda bulur; ikinci olarak, öteki ile beraber, ötekini asıl gerçek olarak dikkate almadığından [burada,yarı öz bilinçlilik açısından gerçek anlayışı olarak düşünülmeli] bu yolla sublasyona uğrar,ancak kendini karşısındakinde bulur."

Tepki [değiştir]

"Ben" başka bir "Ben"i görür ve üzerinde uzlaşılan kendi üstünlük ve kontrol noktalarını bulur. Ötekini görmezden gelir ya da kendisi için bir tehdit olarak algılar. Kendi öz belirliliği ve gerçekliği daima örtülü kalmıştır. Özbilinçliliğe doğru ilerlemek için kendini yeniden bulmanın tek yolu üstünlük için bir mücadeleye girmektir.

Ölüm Çelişkisi [değiştir]

Ölüme kadar bir mücadele devam eder. Eğer ikisinden biri ölmek zorundaysa özbilinçliliğin etkinliği başarısızlığa uğrar. Hegel, bu başarısızlık durumuna, yoksullaşma veya sublasyona gerek duymayan "eksi yoksullaşma" der. Bu ölümden kölelik anlaşması, görüşmesi veya köleliğin kabullenilmesiyle sakınılabilir.

BDSM de acı yoksa zevkte yoktur...

 
Gönderildi : 16 Eylül 2009 22:28
(@aleda)
Gönderiler: 573
BDSM Tutkunu
 

teşekkürler

 
Gönderildi : 16 Eylül 2009 23:16
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL