Hiçliğin Hazinesi
İnsanlar arasında muhakkak yer bulmak gerekli mi? Bunun yanıtını ömrümce aradım. Gördüğüm o ki, herkes aynı geçerli yöntemlerle mutlu olmuyor. Ben de olmuyorum. Bdsm denen yapıyla tanışana kadar kendime yeni bir evren yaratabileceğimi aklımdan bile geçiremezdim.
Fazlasıyla içedönük bir çocuktum hep, kiloluydum da o zamanlar. İnsanların, kendi çizdikleri çerçevenin dışındaki insanlara ne kadar acımasız davranabileceğine dair ilk ipuçlarını, o yıllarda ağlayarak eve kaçışlarımda gördüm. Oyunlarda istenmezdim, kız kıza sohbetlere pek çağırılmazdım, diğerlerinin arasındaki arkadaşlık bağlarına hiçbir zaman sahip olamadım doğup büyüdüğüm sokakta. Eksiktim, yanlıştım, çirkindim ve bu sebeplerle kimse gerçekten kabul etmedi beni. Dünyada annemiz dışında hiç kimsenin gözünde kusurlarımızla değerli olamayacağımıza dair ipuçlarını da bahçede tek başıma çubukla toprağı karıştırırken gördüm.
Sonrası daha parlak zamanlardı, kilolarımı verdim ve gençliğin de verdiği saflıkla güzel denilebilecek bir genç kız oldum. Hemcinslerim arasında kabul gördüm, hiç fark etmemiş olsanız dahi bir kısmımızın en büyük korkusu erkekler değil, hemcinslerimizdir. Konuşmayı çok sevmeyen bir kızdım, yalnızlık beni çoktan ve geri dönüşsüz bir şekilde kitapların arkadaşlığına inandırmıştı. Hala da inanırım. Diğer kızlarla, olmam gerektiği için arkadaş oldum. Onlarla çıktım dolaştım, evlerine gittim, evimize çağırdım, birlikte kekler börekler yedim, erkeklerden konuştum... Etrafıma sıradan bir genç kız izlenimi verebilmek için harcadığım çabayla bugün sanıyorum sıfırdan meslek değiştirebilir, hatta uzmanlaşabilirdim. Sonra akşam oldu, gittiler evlerine. 'Oh' dedim. İnsanın bütün bir hayatı bu kadar yalan olabilir mi? Ergenlikte kabul görme arzusu, insanı etrafa kendini kanıtlayabilmek için müthiş büyük çabalara itiyormuş, kendi olmaktan alıkoyabiliyormuş. Bunu da, sahte arkadaşlarımla sahte parklarda sahte kahkahalar atarken gördüm.
Üniversite yıllarım da oldukça parlak geçti, hayatımdaki en gerçek arkadaşları burada edindim. Gerçekten mutlu oldum, gerçekten güldüm ve gerçekten özledim. Gerçekten sevdim de onları. Sevgilim de oldu. İnsan ilişkilerinde epey acemi olduğumdan, sevdiğim tarafından gerçek bir suistimale ve ağır bir psikolojik şiddete maruz bırakıldığımı, 3 yıl sonra gözyaşlarıyla eşyalarımı toplarken fark ettim. İlkti, uzunca bir zaman için son da oldu. Her şeyi içimde şekillendirdim bunun ardından. Yıllar boyunca bir yandan onun yasını tuttum, diğer yandan zihnimde yarattığım dünyanın mutluluğuyla beslendim. O dünya giderek büyüdü ve kimi anlarda gerçeğin yerini aldı.
Büyük, çok büyük bir adam. avuçlarının içindeyim, bir bebek kadar kaygısız. Kendimi ispat etmeye mecbur değilim, kendimi sevdirmeye mecbur değilim, o beni öylece, kırık kanatlarımla bulup sahiplenmiş. Bir gün düşerken elimden tutmuş mesela. Yağmur altında kıpırtısız dururken bulup kaldırmış, kurutup ısıtmış. O da benim gibi başkaymış, herkeslerin bilmediği karanlıkları varmış onun da. Beni kendinin aksi gibi bilmiş, kollarına almış hem direncimi kırarak... Katıymış, ama yumuşacıkmış da. Hep mutlu etmezmiş, bazen ağlatırmış ve ben onun lutfunu da, kahrını da severmişim. Vururmuş bazen, bazen de okşayıp sararmış sıkıca. Onunmuşum çünkü kuşkusuz şekilde. Kıskanır, sakınır, sever ve hırpalarmış.
Yıllarca büyüttüm ben bu düşü içimde. Yıllarca görünmez bir sevgilim oldu benim, sevip saydığım, çekindiğim, ama herkeslerden öte güvendiğim. Hiç kopmadım ondan. Gerçekleri yaşarken de kopmadım. Sevgilimi aldattım onunla, çok bunalınca ona kaçtım, yanlışlar yapınca onun şiddeti altında ağladım. Başımı sakındım, yüzümü, dizlerinin dibinde yusyuvarlak kapanıp cezamı çektim. Sonra suçumdan arınınca beni kaldırıp öptü yaraladığı yerleri... Cidden bilmiyordum. Bdsm adında bir disiplinin var olduğunu ve orada insanların bunun gibi şeyler yaşadıklarını hiç bilmiyordum. Benim için bir erkek demek bu demekti. Mutlak güç demekti. Düşündüklerimi hep sapkınca buldum. Başkaları gibi, görünürde eşitlik içinde süren ilişkilerde iktidar kavgası vermeliydim ben de. Çağın bir kadını olarak benim de sözüm geçmeliydi. Çocuğumdan söz eder gibi kraliçe arı tavrıyla söz etmeliydim yanımdaki adamdan, onu nasıl evcilleştirdiğimden. Bende de o eşlerden, o sevgililerden bir tane olmalıydı. Güçlü bir kadın olacaktım ben. Hem kendi paramı da kazanacaktım, bağımsızlık, özgürlük, erkeklerden neyimiz eksik, köle miyiz ki biz?
Köleydim evet. İliklerime dek köleydim. Sırılsıklam köleydim. Kuduz bir köpek uluyordu etimin içinde, ben medeniyet nedir bilmiyordum. İlkeldim, sosyal yaşamın kurallarından bağımsızdım, beni gücüyle büken erkeğe tabiydim... Efendimin ayaklarına kapandığım gün kalbimde küçücük kafesinde sıkışan kuş nefes aldı. Gökyüzü gördü ilk defa. İlk defa özgür oldum. İlk defa neysem oydum, ilk defa oynamadım. Sahte gülüşler, kendinden emin tavırlar gitti, laf cambazlıkları yüzüme inen tokatla sona erdi. Kendimi O'nun ayakları dibinde, her yeri mumlarla yakılmış ağlarken buldum. Ağlamayı severim. Acıdan ya da çaresizlikten ağlamayı çok severim, bunu hissettiren efendimse eğer. Kahrımdan değil, bayram günü gülüşmeleri kadar şenlikle ağlarım. Ait olduğum gücü kutsarım o aciz gözyaşlarımla. Bana 'sevimli ol, neşeli ol, güzel ol, çekici ol' demeyen engin kabulü kutsarım. Dağınık saçlarımdan utanmam. Bir animatör gibi, kendimi ilginç ve ilişkiyi canlı tutacağım diye sürekli çırpınmam çünkü efendimin huzurunda ağlarken. Orada ilişkiyi ilginç kılmak gibi bir görevim yoktur. Tek görevim vardır; sadakatle itaat etmek. İşte orada, o yüklerimden kurtulduğumda özgür oldum ben. Bileklerimi morartana dek sıkan ellerin altında özgür oldum. Bedenim bir milim kıpırdayamazken tattım özgürlüğü. Bütün gökyüzü ve yeryüzü efendiminse, benimdi de artık. Kaygı yok, statü beklentisi yok, iktidar savaşı yok, bitimsiz bir huzur var ancak. Herkesten kaçsam yine de ona aşikarım hep. Yalnız onun sırrıyım, o benim sırrım.
Bugün olduğum noktada, kendime dair en küçük bir eksiklik, yanlışlık, herhangi bir hastalık, görmüyorum asla. Herkesi aynı geçmiş yaratmıyor, herkesin zihin yapısı da birbirinin tıpkısı değil. Nasıl mutlu olabildiğimi öğrendiğim günden beri kendimi çoğunlukla da kıyaslamıyorum. Ben mutlu oldukça, ister eşcinsel olurum, ister köle, istersem bir başka şey. Hayatımın en mutlu zamanlarını, kendimi problemli bir insan olarak algılamadığım zamanlarda yaşadım. Bu benim duygu dünyamın renkliliği, başkalığı, bu benim kendime özgü yolum.
Ömrümde hiç olmadığım kadar köleyim ve ömrümde hiç olmadığım kadar güvendeyim şimdi.
Öylesine duru, öylesine içten ve öylesine kendinden emin bir yazı ki, bunca zamanlık sessizliğimi bu yazıyı yorumlayarak bozmak istedim.
Esasında yorumlayacak hiçbir şey yok. Zira böylesine farkındalığı yüksek bir zihin, önünde kainat dursa, yine de "kendi" doğrusunu yaşamakta tereddüt etmez.
Tebrikler.
payıma düşen hazineyi buldum, kusurumu aramak yerine cevherimi aramaya çıktığım zaman.
Üvercinka, başılğın içeriğine Surrenderrr ve AgathoN ' nun da söylediği gibi yorumlanacak, eklenecek hiç birşey yok. İçtenlikle, harika bir edebi metinle, kişiliğindeki altyapı zenginliğinin [ hiçliğin hazinesi de denebilir ] şiirsel bir melodisini sunmuşsun bizlere.
Bu güzelliğe ulaşmak için başlangıcın anahtarını da yukarıya aldığım cevabında vermişsin.
Teşekkürler .....
Uvercinka , paylaşım dediğin böyle olur dedirten bir üslup ve içerikle okuyanlara gerçek bir keyif yaşattın. Bir insanın kendini tanıdığında , anlamaya başladığında nasıl bir dünyası olabileceğini , ne istediğini farkettiğinde sahip olsun olmasın ne kadar mutlu olabiliceğini hissettirdin. Yaşamını , kendini bize bu kadar güzel aktardığın için , aidiyet yolundaki adımlarını bizlerle paylaştığın için teşekkürler. Okurken senin adına gerçekten mutlu oldum.
sevgiyle kal ,
Bia!
A mediocre Dominant tells, a good Dominant teaches, an excellent Dominant explains, but a True Dominant inspires!
Bu güne kadar forumda okuduğum en güzel, en akıcı, en saf, en harika paylaşım bu. Ellerine, yüreğine sağlık. +++
Ben uzun yazıları okuyamıyorum. Dikkatim çabuk dağılıyor. Ama şu an bu yazının hangi paragrafında ne yazmışsın. O kadar net hatırlıyorum ki.
Senin adına çok mutlu oldum. Umarım herkese böyle bir mutluluk nasip olur.
İnsanın Sevgisi Ne Kadar Büyükse Vereceği Ceza da O Kadar Büyük Olur...
Bia Style!, Semiramiss, huytt; ayrı ayrı teşekkür ediyorum size, içtenlikle. Evet açıkyüreklilikle anlatmaya çalıştım anlatmak istediğimi, çünkü kendimi bunu yapabileceğim en doğru yerde hissediyorum. Ancak benzer özellikler taşıdığım insanlara anlatabilirdim bütün bunları. Dışardaysa ne gizlemek için özel bir çaba gösteririm, ne de içimi dökebilirim bir başkasına.
Sırdaşlığınızla onurlandırdınız.
Hiç olmak yok olmaktan iyidir üvercinka
Yazınıza bugün tesadüf ettim okudun ve sonra tekrar okudum çok güzel akıllı uslu tertipli mantıklı bir yazıydı sonra kelime kelime bir daha okudum hani bir şarabı ıönce tadarsınız beğenirseniz tadını çıkararak yudumlarsınız ya işte öyle .
Siz de biliyorsunuz ki en özgür olduğunuz an son özgür kararınızı verip itaat ettiğiniz andır. Bu sizde de böyle olmuş ne mutlu size .Bu arada içinizde uluduğunu söylediğiniz kuduz köpek köpek değil Biz ona içiniz deki köle ateşi diyruz
siz kıvılcımı uyandırmış onu bir ateş haline getirmişsiniz bu ateş sizi hem ısıtacak hem de yakacak ve Efendinizin bir parçası olacaksınız hiç olacaksınız ki bu da sizin en büyük gücünüz olacak.
size iyilikler dilerim
EVERY WOMAN HAS A SLAVE IN HER BELLY
LORD PETERPEINE; söz ettiğiniz ateşi uyandırdığımdan beri yaşadığım her dakika kelimesi kelimesine doğruluyorum söylediklerinizi. Çok teşekkür ederim, mesajınızda hem bir olumlu eleştiri, hem bir rehberlik gördüm ve buna çok mutlu oldum.
İyilikler diliyorum size.
Herkesin okuması gereken çok güzel bir yazı olmuş tebrik ederim öncelikle Üvercinka Aslında her kelimede,her cümlede,her yorumda pek çoklarına göre "hastalıklı eğilim" olarak görülen bdsm'in aslında ne kadar güzel,anlamlı ve kişinin hayat felsefesine ne kadar uygun olduğu kanıtlanıyor bence.İyi ki varsınız,iyi ki varız.Yaşasın bdsm
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,004 Üyeler