Kırık dökük zamanlarda,bölünmüş uykularda,bitmemiş rüyalara merak salıp,lanet okumak henüz başlamamış güne….yazgısı belirlenmiş gün birazdan başlar ve az birazdan söner güneş…ismi neydi, ne olmalıydı bilinmez günün….istenmez bazen an’ı unutmak,an’ı geçmişte bırakmak…istenmez bazen geleceğin izini sürmek,çünkü heyecansız kader,alın çizgisi şaşırtmaz…olacakların bir süprizi yoktur….sıradan veya anormal tıpkı sizler gibi,onlar gibi insan olup,insanlık görevini kuşanmak her şeyden arınıp…düşünülür bazen…..ve evet düşünülür bazen bu koca,anlamlı yalnızlığı bitirip keyifsizce en sıradan aşklarla buluşmak,maskeni takıp huzursuzca sosyal biri olmak, yada geç keşfetmişken kendini bu sular da debelenmeden yetiştirmek kendini,yetişebilmek tüm kaybolan zamanlara
Yetişmemiş,olgunlaşmamış bir meyve lezzetsizdir henüz…kendi lezzetimi acaba keşfedecekmiydim bu sular da.…işte ben olmamış bir meyvenin lezzetden yoksun haliyken…içimdeki yangınla yaşamayı beceremiyorken size rastladım…yangınıma kıvılcım oldunuz,körüklendi içim dışım,ateşli bağlandım size,bütün saçma gene de anlamlı yalnızlığım sizinle ödüllendirildi…sizle ol’dum,sizle yetiştim…olmamış meyveye ışık oldunuz,su oldunuz,toprak oldunuz…leziz bir tat bırakmaktı amacım o yüce ruhunuzda…gurur duymalı,göğsünüz kabarmalı,-işte o bana ait- demeliydi gözleriniz…bakışınızdaki anlam zenginliği,duruşunuz,tavrınız sizi öylesine benden üst bir insan yapıyordu ki…böyle bir gücün önünde çelik iradem eriyip bitiyordu…işte bu nedenle size layık olmalıydım bende…..Kendi uzak evrenimizde,kötülüklerden ırak,dostlarımızın takdiri ile sadakatimle,binlerce yıla sığdırabilmekti tüm gayem,o sonsuz,o adı yasak,o adı günah……………o adı kelimelere yakışmayanı!(olric-güçlü ses)