Shop
Bildirimler
Tümünü temizle

NEDEN?

19 Gönderiler
16 Üyeler
0 Reactions
754 Görüntüleme
LADY SADE
(@lady-sade)
Gönderiler: 2901
BDSM Ustası
Konu başlatıcı
 

Neden bir insan,başka bir insanın sorumlulugunu alıp ona hükmederek ona boyun eğdirerek varlığına varlık katar?

Neden bir insan bir başkasının önünde diz çöküp boyun eğmek ona hizmet etmek ve bu ruh haliyle doruklardaki zevke ulaşmayı seçer.Nedir onu buna iten şey?

Evet arkadaşlar bu nedenlerin cevaplarını paylaşmaya nedersınız?

NEDEN??

Sınırların sınır olmaktan çıkıp gerçek oldugu an,
Ruhunun Ruhuma DİZ ÇÖKTÜGÜ ANDIR..!!

 
Gönderildi : 15 Ağustos 2007 11:55
(@amantr)
Gönderiler: 44
Canıyla Üye
 

İlk olarak şunu belirterek giriş yapmak istiyorum. İnsanoğlu ilginç bir canlı. Beyninin kıvrımları arasında milyonlarca olasılığı, duyguyu, dürtüyü, arzuları, düşünceleri barındırabiliyor, bunlardan bazılarını geliştirip, ileri boyutlara taşıyabiliyor.

Şimdi haddimi aşıp, işte ayak fetişistleri şu nedenle ayak fetişistidir, kölelik duygularına sahip kişinin nedeni şudur, birisine hükmetme arzusunun temelinde şu yatar filan diye ukalalık yapmak istemiyorum.

Psikoloji konusunda fikirleri bazı çevrelerce kabul edilmiş olan Freud'un bu konulardaki tespitlerine katılmıyorum mesela.

Eee şimdi bu konuda ister herkesçe kabul edilsin, ister edilmesin, yada bu konuya ömrünü vakfetsin yahut da yüzlerce araştırma yapsın, uzman olduğu söylenen bir kişinin tespitine katılmak zorunda değilim belki ama oturduğum yerden de bu konularda ahkam kesmekte çok doğru olmaz.

Bu giriş bölümünü özellikle yaptım ki, bundan sonraki yazacaklarımın sadece biraz eğlence amaçlı yazılmış yazılar olduğunu belirtmiş olayım. Yoksa kesin tespitler filan değil.

"Teslimiyet" Ne kadar büyülü bir kelime. Teslimiyet. Hele hele bunu zorunluluktan veya güçsüzlükten değilde, seçerek kabul eden birisinin yüceliğini düşünebiliyor musunuz? Artı bu durumun huzurunu, mutluluğunu.

"Aşk" Dünya onun peşinden koşuyor ama o herkesin avcuna konmuyor. En büyük aşklar hangileridir? Tabi ki karşılıksız olanlar yada en azından karşısında dengeyi sağlayacak bir yoğunluk bulamayanlar. Ve düşünün ki, karşılığını aynı ağırlıkta bulamayan şekilde birisine aşıksınız, bırakın Onunla sevgili olmayı, bırakın Ona yakın olmayı, Onu uzaktan bir kez görmek bile ne kadar heyecan vericidir. Şimdi, Onun mutluluğu için bir şeyler yapma şansınız var. Bundan daha büyük bir mutluluk, Onun mutluluğunda pay sahibi olabildikçe elde edilebilecek bir huzurdan daha güzeli var mı?

Hem de bu aşk öyle bir aşk ki, günümüz aşk kavramında olduğu gibi "Sahiplenmeye" bağlı bir aşk değil. Karşılık bulma arzusuna, inadına sahip bir aşk değil. Tam tersine, sahiplenme, kendi duygularınız ve davranışlarınızla benzer bir karşılık bulma gibi bir arzunuz hiç yok. Onun için bu beslenen duyguları ve yapılanları daha da saygı duyulur bir hale sokuyor.

Daha belki bu kavramlara eklenecek farklı kavramlar olabilir ama sadece bunlar bile doğru kişiye teslim olmanın ve hizmet etmenin ne kadar kutsal bir eylem olduğunu gösteriyor diye düşünüyorum.

Bunun yanında yönetmenin cazibesine kapılmamak mümkün mü?

Çocukluğumuzdan beri deneyler yaparız. Atıyorum... Karıncanın bacağını koparırız, sineğin kanadını keseriz, gözlemleriz. Bunlar bize yanlış diye öğretilene kadar, bunları yaparken vicdan azabıda duymayız çocukken. Sonra sonra bunların hayvan haklarına aykırı olduğunu öğrenir, bu eylemlerden uzak dururuz. Yani iç güdüsel olarak bu tür eylemler bir çocuk iç güdüsü için için yanlıştır diyemeyiz. Ama bunların yanlış olduğu öğretildikten sonra bu sefer oyuncaklarımızla deneyler yapmaya başlarız. Arabanın tekerlerini sökeriz, alınan en güzel oyuncaklarla oynar, biraz sıkılmaya başlayınca içini açar bakarız vs vs.

İnceleme, eğlenme huyumuz tatmin edildiğinde en mutlu günler olarak görülen çocukluk günlerimize dönme şansımız olabilir. İşte, hükmederkende bu şansı elde ediyoruz. Oyuncağımız ile oynama imkanımız oluyor. Onu inceliyoruz. Sonuçta her oyuncağın (kölenin) birbirinden farkları var. Onları tanıyoruz. Nasıl kullanacağımızı öğreniyoruz. Hangi şekilde bize daha fazla keyif vereceğini anlamaya çalışıyoruz. Zaten her oyuncakla aynı şekilde oynamayız. Belki en sevdiğimiz oyun şekli vardır ama her oyuncak o oyun şekline uygun değildir. O nedenle oyuncağın özelliklerine göre farklı oyunlar oynarız. Köleden köleyede farklı oyunlar oynanabilir.

Ne demişler "Bir elin nesi var, iki elin sesi var". Şimdi insanın iki kişi olduğu zaman yapabileceklerine eklenen seçeneklerin bolluğuda insanı diğer insanlarla iletişime geçmeye daha sıcak baktırmıştır. Yanınızda, oyun oynayabileceğiniz, inceleyebileceğiniz, üzerinde deneyler yapabileceğiniz birisi var. Ayrıca bir oyuncağı yerde sürüdüğünüz zaman ne hissettiğini bilemezsiniz ama bir köleyi ayaklarınız altına aldığınızda ne hissettiğini, aldığı hazzı veya acıyı yüzünden, mimiklerinden, tavırlarından anlayabilirsiniz. Yani hem oyun oynuyor hemde karşılıklı bir etkileşim içerisinde oluyorsunuz. Kulağa çekici gelmiyor mu?

(Arkadaşlar dediğim gibi biraz eğlencelik bir yazıydı. İş yerinde, bu konuya kafamı vererek düşündüğümde aklıma gelenleri, sesli düşünür gibi sizinle paylaştım. İlk giriş bölümünde bahsettiğim gibi bunlar kesin tespitler değil.)

 
Gönderildi : 15 Ağustos 2007 12:37
(@tornado)
Gönderiler: 3626
BDSM Ustası
 

Bu konuyu bende çok merak ediyorum ve araştırmalarım oldu.
Daha öncede sitede yayınlamıştık.
Ama bir sonuça varamadık.
Normalde insanların ayak fetişizmi ve Sado-mazo egilimlerini açıklıyan yazılarını onaylamıyorum.
Sado-mazo egiliminde olan kişiler çocuklukta şiddet görmüş,ezilmiş kişiler olarak gösteriyorlar ve bunun üstüne bu egilimlerin oldugunu savunuyorlar ama bende MDP de bunu söyledi.Bende çok iyi bir ailenin çocugu olarak bu güne kadar hiç şiddet görmedim.
Bunun böyle olmadıgını sizlerde biliyorsunuz...

Acaba ruhumuza eskiden kraliyet dönemindeki kral ve efendilerin ruhlarımı girdi (: İnanmam ama bu olaylara inanan vardır.

 
Gönderildi : 15 Ağustos 2007 17:55
(@anonymous)
Gönderiler: 617
BDSM Felsefik
 

Çünkü insan ruhu doğuştan tapmaya tapılmaya hizmet edilmeye etmeye programlanmış gibidir.yani hizmet ettiğiniz insanın karşılğında mutlu olması sizide mutlu eder.bunun tam terside geçerlidir.
Yani minimuma indiğimizde mutlu etmek veya etttirmak karşılıklarında.boyun eğmek veya eğdirmek.
Yani burdaki olay acı çekmekten hoşlanmak gibi düşünmek değildir tabiki.sahiplenmek veya sahip olmak.

 
Gönderildi : 15 Ağustos 2007 21:20
(@yakari)
Gönderiler: 296
BDSM Ruhlu
 

Nedenini anlatmak için belkide doğru kelimeleri bulamıyacağım belkide bilimsel bir açıklama getiremiyeceğim ama hissettiklerimi ve düşüncelerimi yazmak istiyorum tüm benliğimle o kişiye ait olmak onun gücünü üzerimde hissetmek o an kaçamak bakışlarla gözlerine bakarak o parıltıyı görmek ve içimde hissetmek o kişi sevinince sevinmek üzülünce üzülmek mutlu edebilmek için neyapabileceğini şaşırarak birşeyler yapmaya çalışmak o gücü üzerimde hissettiğim anda mutluluğun doruklarındaki zevke ulaşmamın nedenini ne doğrusu bende bilmiyorum ama biliyorumki bundan gerçekten hoşlanıyorum ve şanslıyımki neyden hoşlandığımın farkındayım. belkide bazı hayvanlar gibi hissediyorum ve sadece yaşıyorum.

Bütün kadınlar melektir aslında. Sadece kanatları kırıldığında süpürgelerine binerler. Hepsi bu...

 
Gönderildi : 15 Ağustos 2007 23:04
(@wenom)
Gönderiler: 500
BDSM Tutkunu
 

bilemiyorum valla.ben bi efendiyim.bunun sebebinide bilmiyorum.efendiliğe bir zevk diyebilirim ama köleliğe bu söz konusu değil.gerçekten araştırmaya değer bi konu

SEVDAN BİR NEFES GİBİ ÇEKERSEM ÖLÜRÜM!!!

 
Gönderildi : 16 Ağustos 2007 01:14
(@batman)
Gönderiler: 311
BDSM Ruhlu
 

Bu yazıyı okudugumda aklıma ılk gelen nedenlerın cevabı olarak cevre unsurları yada aıle dıye dusundum ancak kardesımle ben hemen hemen aynı sartlarda buyuduk aynı kısıler ebebeyınlerımızdı ancak onda BDSM ruhundan eser yok bu yuzden bu noktada eledım bunu.Bu benım gorusum ruhumuzda olan ıcsel bır durum belırlı yaslara geldıkten sonra ıc gıdıklayı yasamdan bır parcanın eksıklıgı gıbı bır durum bu yuzden bu NEDEN kavramının cevabı DNA larda yıne kısıler dogdugu andan ıtıbaren programlıdır.

Baska bır boyutuda ıs hayatını ornek alırsak bazı kısıler gorev adamıdır bazıları Lider kısılıklıdır.Nedendenlerden sıyrılıp bırde olumlu dusunmek lazım benım
kolem efendım sız hayatıma gırdıgınız andan ıtıbaren huzurum ruhum yuceldı dıyebılıyor ıse bu neden degıl sonuc kısmı oluyor.Dunyadakı var olan tum sıstemler nedenlerden olusuyor.Gecenın bır vaktı bıraz dusuk olduysa yazım artık uykulu halıme verın arkadaslar Smile

BDSM de acı yoksa zevkte yoktur...

 
Gönderildi : 18 Nisan 2009 05:47
(@biddable_boss)
Gönderiler: 56
Kanıyla Üye
 

Bu sorunun yanıtını kendi fikirlerime göre, kendimden yola çıkarak vermeye çalışacağım. Bu nedenle de kısmen kendimden bahsetmiş olacağım. Sizleri sıkacak olursam lütfen beni affedin...

"Neden bir insan,başka bir insanın sorumlulugunu alıp ona hükmederek ona boyun eğdirerek varlığına varlık katar?"

Önceliği bu soruya vermek istiyorum. Bence insanlar bunu insanların çocuk yapmasıyla (üreme ve soyunu devam ettirme ihtiyacını saymazsak), diğer insanları istekleri doğrultusunda yönlendirmesi ve onlara nasihatlar vermesiyle, akrabalarına ya da yakın dostlarına, aslında kendilerinin istedikleri ama yapamadıkları, güzel olduğuna inandıkları şeyler tavsiye etmeleriyle aynı nedenden dolayı yapıyorlar.
Bunu biraz daha açalım. Şöyle ki:

İnsanlar çocuk yapıyorlar. Sürekli ürüyorlar. Mümkün olduğunca çok çocuk sahibi olmak istiyorlar. İmkanlar elverdiğince çok. Bunun nedeniyse kendilerinin gerçekleştiremediği bir şeyi, belki bir hayali, çocukları aracılığıyla gerçekleştirebilmek.
Tekrar belirtmeliyim ki bu açıklamada insanların "üreme ve soyunu devam ettirme" ihtiyacını, bu temel ihtiyacı önemsemiyorum çünkü dikkatinizi çekmek istediğim başka bir nokta var.
Çok çocuk sahibi oluyorlar (ya da en azından istiyorlar) çünkü ne kadar çok çocuk olursa olasılık o kadar yüksek olacak. Bu çocukları eğitiyorlar. Kendilerince. Kendi bilgi ve tecrübelerine dayanarak. Ve - işte dikkatinizi çekmek istediğim nokta burada - kendi zevklerince. Örneğin; "Benim çocuğum bir enstrünman kullansın" ya da "Benim çocuğum bir yarışçı olsun" ya da "Benim çocuğum tıp okusun" ya da "Benim çocuğum zengin olsun" ya da "Benim çocuğum hayallerinin peşinden koşsun" ya da "Benim çocuğum hep mutlu olsun" gibi... Örnekler çoğaltılabilir. Burada söylemek istediğim şey şu:
İnsanlar daha önce kendileri için isteyip de yapamadıkları şeyleri çocuklarının yapmasını, yapabilmesini, bunu başarabilmesini istiyorlar, bunu umuyorlar. Çünkü, çocukları, onların yetiştirdiği, onların var ettiği bir parça ve en önemlisi onların bir parçası. Ve onlara bunca emek harcıyorlar çünkü bir yargıç olmayı hayal etmiş ama başaramamış olan bir anne/baba çocuğunu "Benim çocuğum yargıç olsun" diye yetiştirip, çocuğa hep bu yönde telkinler vererek sonunda çocuğunun bir yargıç olduğunu gördüğünde aslında kendi hayalini gerçekleştirmiş oluyor. Kendisi yargıç olmuş oluyor. Çünkü, o çocuk, onun bir parçası. Onun emeği. Ve o çocuğu oraya kendisi getirdi. Anne/baba böyle düşünmeyi seviyor ve "hayalini gerçekleştirebilmiş" olmanın verdiği tatmin ve mutluluk duygusunun tadını çıkarıyor. Hayalini yaşıyor...

Benzer şekilde; insanlar, diğer insanları kendi istekleri doğrultusunda yönlendirerek veya onlara kendilerince doğru buldukları nasihatler vererek kendi isteklerini gerçekleştirmiş oluyorlar bir ölçüde. Çünkü yönlendirdikleri kişinin başarısını bir sebeple kendilerine bağlıyorlar. İnsanlar böyle düşünmeyi seviyor ve böyle hareket ediyorlar.

Ve yine benzer şekilde; insanlar, güzel ve doğru olduğuna inandıkları şeyleri diğer insanlara tavsiye ediyorlar. Çünkü tavsiye verilen kişi - kendilerince - başarılı ve mutlu olacak, bu sayede tavsiyeyi veren kişi de mutlu olmuş olacak çünkü gene bu başarıda tavsiyeyi verenin kendi payı, kendi doğrusu ve daha da önemlisi kendi ideali var. Kişi bir ölçüde burada kendi hayalini yaşıyor.

Tüm bunları bağlamak istediğim nokta şu:
Bir insanın başka bir insana söz geçirebilmesinin en önemli ön koşullarından biri, sözkonusu insanın sorumluluğunu alıp ona hükmetmesi, boyun eğdirebilmesidir. Böylece o insan artık isteklerine boyun eğecek, söylediklerini itaatkarca yerine getirecektir. Bu da hükmeden kişinin isteklerinin, yani, hayallerinin gerçekleşmesi demektir. Çünkü insanlar her zaman kendierini dizginleyebilmek, ruhlarını kontrol altında tutabilmek, acıya tahammül edebilmek veya zevke dur diyebilmek istemişlerdir. Ve hükmeden kişi, hükmedilen kişiye bunları (ve daha fazlasını) yavaş yavaş, teker teker öğreterek kendisini hayallerine götürecek yolda ilerlemeye başlar. Burada fazladan bir artı yön vardır; bu da hükmeden kişinin hükmedilen kişiye tüm bu öğretiyi benimsetirken aynı zamanda kendisini de eğitmesidir. İlişkinin en başından beri bir çok yeni şey keşfedip bunları (bilinçli veya bilinçsiz olarak) hayatına geçirir ve kendini eğitir. Böylece "gizli" hayalini hem bir başkası üzerinde gerçekleştirmiş hem de kendisi yaşamış olur.
Yani; hayallerine yeni hayaller katar...
Yani; mutluluğuna mutluluk katar...
Yani; varlığına varlık katar...

Bence hükmedişin ve hükmedişin verdiği zevkin, mutluluğun nedeni budur...

Belki daha sonra, izninizle, diğer soruya da değinme fırsatım olur... Şimdilik sadece bu fikirlerimi sizlerin değerli görüşüne sunmakla yetineceğim...
İlgilendiğiniz için teşekkürler, benim için bir zevkti...

BB

Bazıları benim korkunç biri olduğumu düşünüyor... Hiç bile! Bende bir çocuğun kalbi var; masamda ve bir kavanozun içinde...

 
Gönderildi : 7 Temmuz 2009 06:40
yessboss
(@yessboss)
Gönderiler: 63
Kanıyla Üye
 

Bu sorunun özü yaşadığımız dünyanın koşullarına dayanıyor diye düşünüyorum. Switch/değişken bir ruh haline sahip olduğum için iki soruya da verecek yanıtım var..
Uzun süre itaatkar olarak D/s bir ilişki yaşadım. Bunu neden yaşadım ?

1- mevcut egolarımdan kurtulmak istedim

2- tam aidiyeti hissederek gelişmeyi ve kendimi daha da iyi tanıyabilmeyi istedim.

3- yaşamda hergün karşımıza çıkan ''fake'' saygıdan kurtulup gerçek saygıyı hissetmek istedim. Bunu hissedebilmenin en doğru yolu önce saygı göstermek olduğu için kendimi önce bu yolda eğitmek istedim.

4- çocukluğumdan beri varolan ve anlayamadığım mazoşist duygularımı sadece kendime zarar vererek değil yaşadığım acıların öğrettiklerini kavrayarak yaşayabilmek istedim.

5- ruhumun partnerim tarafından eğitilebilmesini , bedenimin de ruhumun etkisinde kalarak istemsiz boyun eğebilmesini istedim.

6- e pek tabii bu duyguların temelini oluşturan bondage-spank-whipping-vs nin büyüsünü es geçmemek gerekiyor... :+1: :hang: :redass:

Bunları nasıl farkettim ?
işte en keyifli yanı burası...
benden güçlü olduğuna inandığım partnerim bunlara ihtiyacım olduğunu hissettirdi...inandığım otoriteye karşı koyamadım..:)

ve neden dominasyon ?

yukarıda sıraladığım ölçütler neden dominasyon olduğunu da açıklıyor aslında...

bilgi ve deneyim birikir, sıkışır , akmak ister ve aktıkça yoğunlaşır... Beyin boş bir kap görünce bu sıkışmadan istemsiz olarak kurtulmak ister ve dominasyon başlar...

Bir çok detayı ve inceliği olmasına rağmen ana hatlarıyla kendi yaşadığım duygular bunlar. İtaat yoluyla deneyimlediğim D/s duygularım kendi adıma belli bir kalıp içerisinde gelişmiyor... Bu duyguları itaatkar olarak mı dominant olarak mı yaşayacağımı karşıma çıkan bünyenin bütünü , dış etkenler ve deneyimler belirliyor. Bir göz vardır önünde eğilirsin bir göz vardır önünde eğilmesini istersin. Ben kendimi bu noktada şanslı hissediyorum. BDSM in her yönünü içimde yaşıyorum. Bir çok görüş bunu desteklemese de hem itaatkar hem de dominanat yönümün bilincinde olarak yaşadığım bu dünya sub da olsam dom da olsam öğretilerle dolu.

sevgiler,

yessboss

 
Gönderildi : 10 Ocak 2010 20:32
(@sadistboy)
Gönderiler: 730
BDSM Felsefik
 

3- yaşamda hergün karşımıza çıkan ''fake'' saygıdan kurtulup gerçek saygıyı hissetmek istedim. Bunu hissedebilmenin en doğru yolu önce saygı göstermek olduğu için kendimi önce bu yolda eğitmek istedim..

güzel yorum diye buna derim..bravo yesboss..lakin ben hiç bir şekilde bir master olarak kölelik duygularına sahip olmasamda saygının sadece efendiler için olmadığı kanaaitindeyim...bir sub veya slave veya herneyse bu yolda yürüyen herkesin saygıyı hakettiğini düşünüyorum...

BEŞİKTAŞ BİR GERİLLANIN HAYATA İTİRAZIDIR.SUSARSA ÇATIŞMA KONUŞURSA SAVAŞ YAZARSA DESTAN SEVERSE DEVRİM OLUR.....

SİNCE 1903

 
Gönderildi : 11 Ocak 2010 01:37
yessboss
(@yessboss)
Gönderiler: 63
Kanıyla Üye
 

böyle olması zaten kaçınılmaz sevgili sadistboy...Bu lafım sadece itaatkarlara değildi elbette...bdsm yolculuğumda önce itaati öğrendiğim için cümle bu şekilde gelişti. Eğer D/s düşüncede saygı tek taraflı olsa idi bu yaşadığımız dünyadaki sahtelikten bir farkı kalmazdı diye düşünüyorum.

güzel yorumun için teşekkür ederim

sevgiler,
yessboss

 
Gönderildi : 11 Ocak 2010 02:08
(@slavegirll)
Gönderiler: 34
Canıyla Üye
 

gecen aksam Efendımle telefonda konusurken kendısı de bana neden ıtaat etmek ıstıyosun neden yonetılmek ıstıyosun ve bu ugurda her turlu fızıksel ve ruhsal egıtımı acıyı goze alıyosun diye sordu.. o anda bunu daha once hıc sorgulamadıgımı fark ettım...
evet bunu hıc sorgulamamıstım ama sorguladıgımdada verıcek cok fazla cevap bulamadım... sadece sunu soyleyebılırımkı hayatımın eksık yanı Efendım ruhumun dınlendıgı tek yer onun huzuru

:jail:

 
Gönderildi : 11 Ocak 2010 20:27
(@huytt)
Gönderiler: 813
BDSM Felsefik
 

sanırım insanoğlu hayatta ölüm ve sakatlık dışında başına gelebilecek en kötü şeyleri bilmek ve öğrenmek istiyor.

İnsanın Sevgisi Ne Kadar Büyükse Vereceği Ceza da O Kadar Büyük Olur...

 
Gönderildi : 17 Ocak 2010 00:26
(@aphones)
Gönderiler: 23
Canıyla Üye
 

Acaba ne olacağını bilmeden, içindeki asi kişiliği terbiye etmek olabilir mi.

Bu üyeni imzası gizlidir

 
Gönderildi : 17 Ocak 2010 02:23
(@sadistboy)
Gönderiler: 730
BDSM Felsefik
 

Acaba ne olacağını bilmeden, içindeki asi kişiliği terbiye etmek olabilir mi.

ben bir efendiyim ve asiyim..beni terbiye edebilecek biri varmı..bence yok..olamazda..böylelikle senin tezini çürütmüş oldum..asilikle bence alakası yok...

BEŞİKTAŞ BİR GERİLLANIN HAYATA İTİRAZIDIR.SUSARSA ÇATIŞMA KONUŞURSA SAVAŞ YAZARSA DESTAN SEVERSE DEVRİM OLUR.....

SİNCE 1903

 
Gönderildi : 17 Ocak 2010 06:09
Sayfa 1 / 2
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL