Önce biraz okuyalım sonra tartışmaya açalım..

------

Öteki...

Onlar her şeyleriyle vaatkar ve çekicidir; bakışlarıyla, kokularıyla, duruşlarıyla, “Sev Beni” derler, “sev beni, kimse benim gibi sevişemez, benim gibi öpüşemez kimse, kimin dudaklarında böyle karadut tadı var, kim bu kadar güzel kokuyor; ayışığında çırılçıplak dolaşırım, yağmurlarda gülerim; dokun saçlarıma, hiç bu kadar parlağını gördün mü, seni öyle çok severim ki kimse benim gibi sevemez.”
Kleopatra’dır onlar, Mara Hari’dir, Messelina’dır, Hürrem Sultan’dır.
‘Muse’ler gibi her yolcuyu şarkılarıyla sarhoş eder, yolundan döndürürler; her gemi onların sesini dinleyebilmek için felaketlere uğramaya razı olur.
Her yerdedirler, her yanda; başınızı çevirdiğinizde bir ışık bulutunun içinden çıkıverirler.
Onlar göründüğü andan itibaren bütün duygular, bilinen ne kadar duygu varsa hepsi, saklandıkları köşelerden kuytulardan çıkarak size doğru çılgın bir koşu tutturur; hepsini tadarsınız, en yakıcı olanları, en baharatlıları, en lezzetlileri.
Ve, onlar gözyaşı demektir.
Acı çektirir ve acı çekerler.
Kadınlar için, onlar, bir gün bir yerde mutlaka karşılaşacaklarını bildikleri, bu karşılaşmayı yürek çarpıntılarıyla, korkarak bekledikleri karanlık ve uğursuz hayaletlerdir.
‘Öteki kadın’ın çeşit çeşit kılıklara girebileceğini bilir kadınlar; en yakın arkadaş, komşu, bir başka erkeğin sevgilisi, iş arkadaşı, bir davetteki misafir kılığında yaklaşabilirler; bütün kadınlar diğer bütün kadınlara kuşkuyla, ‘acaba bu mu, bu en yakınımda duran mı öteki kadın çıkacak’ diye diye bakar, bu meşum ihtimale karşı daima hazır bekler, gizlice silahlanır, her kadının rastladığı diğer bütün kadınlar için yaptığı küçük yorumlar, eksikliklerinin yada fazlalıklarının altını usulca çizip her an olabilecek bir çatışmaya karşı biriktirilen cephane olarak tutulur bir yanda.
Kadınların en yakın arkadaşlarını bile hafifçe çekiştirmesi, minik alay oklarıyla daha sonra vurulacak yerleri önceden işaretlemesi, vefasızlıklarından, kötü kalpliliklerinden değildir; ‘öteki kadın’ ın hangi kisvenin altından aniden fırlayabileceğini bilemediklerinden ama her yerden çıkabileceğinden emin olmalarındandır.
Kızıl bir şeytan, kara bir büyücü, kötü kalpli bir orospudur ‘öteki kadın’ kadınlara göre; ‘öteki kadın’ ın hep güldüğünü, hep eğlendiğini, hep kurbanlarını aşağıladığını düşünürler; ‘öteki kadın’ ın nasıl ağladığını, erkeği gecenin bir vakti evine dönmek zorunda kaldığında kendini nasıl yenik hissettiğini, yalnızlığı nasıl bir yenilmişlik duygusuyla yaşadığını, kimsesiz gecelerde Kleopatra’ nın masum ve güçsüz bir kız çocuğuna nasıl döndüğünü bilmezler, bunu umursamazlar da.
Birisi onlara ‘öteki kadın’ ın acı çektiğini söylese, en iyi yetişmişi, en kibarı bile bir anda değişip, “Ne acı çekecek o orospu” deyiverir, “o amacına ulaşamadığı için ağlıyor yalnızca, müstehaktır ona.”
‘Öteki kadın’ ise herkese karşı dövüşür; sevdiği erkeğe, sevdiği erkeği seven kadına, o kadını destekleyen bütün kadınlara, kalabalıkların ahlakına, kendi çevresine, ailesine karşı tek başına vuruşmak ve bu olağanüstü savaştan galip çıkmak zorundadır; ‘öteki kadın’ ın yenilgisi çok acıdır çünkü, savaş meydanına bir kez çıktıktan sonra oradan yenilmiş olarak ayrılırsa ona bu meydana çıkmasını pahalıya ödetirler, laf dokundurmalarla, alaylarla, dedikodularla onu parçalar, bu savaşa girme cesaretini gösterdiğine pişman ederler.
O yüzden bu savaş çok şiddetli geçer.
Arthur Miller’ ın ‘Cadı Kazanı’ nda olduğu gibi yenileceğini düşünen ‘öteki kadın’ bütün bir kasabayı şeytanların istila ettiğini ve baş şeytanın da kendisinin yenilmesine yol açan erkek olduğunu söyleyebilir, Catherine de Medici gibi rakibelerinin yemeklerine zehir koydurabilir.
Hiçbir erkeğin anlayamadığı, bilemediği, inanılmaz yöntemlerle istihbarat faaliyetleri yürütülür, iki kadın birbiri hakkında neredeyse en mahrem bilgileri bile kimsenin anlayamayacağı kaynaklardan öğrenir, bu bilgileri değerlendirir, erkeğe ihbar eder, ihaneti, hatta cinayeti kışkırtır.
Eğer bu savaşta iki kadın yenişemeyeceğini anlarsa, erkek bir türlü karar veremez ve savaşın biri lehine bitmesini sağlayamazsa o zaman beklenmedik bir şey olur ve iki kadın birden o erkeği yok etmek için uğraşır; öyle hırpalarlar ki erkeği, onu öldürmekle kesin bir karar vermek arasında bir seçime bütün vahşetleri, bütün cazibeleri, bütün silahlarıyla zorlarlar.
‘Öteki kadın’ ın ortaya çıkmasıyla birlikte aslında herkes acı çeker.
Bir eğlencenin, bir isteğin, bir sevginin, bir bağlılığın bu kadar süratle acı ve kedere dönüşebildiği belki de hayatımızda başka hiçbir örnek yoktur.
VIII. Henry gibi hükümranlığını ve krallığın cakasını en pervasızca, en şımarıkça yaşamış bir kral bile Katolik karısı Catherine ile sevgilisi Anne Boleyn arasındaki savaşta sıkışıp yeni bir din icat etmek ve bütün memleketin dinini değiştirip yıllarca bitmeyecek kanlı bir din savaşının başlamasın neden olmak zorunda kalır.
Ama o, kral olduğu ve krallar da kadınlar kadar vahşileşebileceği için, kadınlar arasındaki savaşı kazanan Anne Boleyn’ i daha sonra o güzel başını vurdurarak cezalandırır.
Her türlü duygunun ayaklanıp ortaya çıktığı, bu yer yer çok zevkli, yer yer çok acı, şefkatle şiddetin iç içe geçtiği neredeyse ölümcül macerada, tanrıların ve kadınların erkeklere yaptığı en büyük şaka ise, aslında her kadının ‘öteki kadın’ olmasıdır.
Bütün kadınlar aynı zamanda ‘öteki kadın’ dır.
En sıradanı, en durağanı, en kibarı, en sadesi, en dürüstü, en güvenilir olanı bile bir anda ‘öteki kadın’ a dönüşebilir, hayattaki rolünü kendini bile şaşırtabilecek bir süratle değiştirir, bir savaşta kalabalıkları yanına alıp ‘öteki kadın’ a karşı savaşırken, bir başka savaşta kalabalıkları karşısına alıp herkesle savaşa girebilir; ‘öteki kadın’ olmanın fettanlığına, çekiciliğine, yalnızlığına ve acısına bir anda kendini bırakabilir, bakışı, konuşuşu, yürüyüşü, saçlarının kesimi, görünüşü, dudaklarına sürdüğü rujun rengi aniden değişebilir.
‘Öteki kadın’ her kadının içindeki ve belki de bu yüzden onu o kadar iyi tanıyıp ondan o kadar nefret eder.
Zevk denizlerinin ‘muse’leridir öteki kadınlar.
HER KADIN ‘ÖTEKİ KADIN’ A DÜŞMANDIR.
VE, HER KADIN ‘ÖTEKİ KADIN’ OLMAYI ÇILGINCA SEVER.

AHMET ALTAN.....

Herhalde hiçbir kadın kocasını öteki kadına kaptırmak istemez ama öteki kadın olmaya hazırlanan bir kadın, gün gelip de aynı şeyin kendi başına gelebileceğini hesaplamaz! Şimdi "çalma kapımı, çalarlar kapını" dediğinizi duyar gibiyim... Siritiyor

Ben olaya şöyle bakıyorum:
1) "Komşunun tavuğu, komşuya kaz görünür"Siritiyor
Başkasında olan, bizde olmayan bize daima çekici gelir. Kendi arabamızın kolay park etme, az benzin yakma vs. gibi özellikleri varken, komşunun kocaman arabasına imreniriz! Oysa arabalarınızı takas etseniz belki bin pişman olacaksınız.

Benzer şekilde, komşunun takım elbisesi içinde size çok yakışıklı görünen kocasını bir de karısından dinleseniz ya da görünmez pelerinle evlerine gitseniz, adamın pijamalarıyla şöyle kanepeye yayılmış, göbeğini kaşıyan, burnunu karıştıran, karısına küfreden biri olduğunu görüp 'len bu herife mi aşık oldum!" demeyeceğiniz ne malüm!Siritiyor

Ya da komşunuzun o makyajlı, süslü püslü, bol parfümlü, saçları fönlü güzel karısının evin içinde pasaklı, ter kokan, paçoz birisi olduğunu görseniz, dakkasında adamın karısını çalmaktan vaz geçmez misiniz?Siritiyor

Çocukken bir masal okumuştum, küçük bir çocuk evlerinin penceresinden bakarken çok uzakta penceresi altın gibi pırıl pırıl parlayan bir ev görmektedir, her gün o eve bakar, altın pencereli ev der ona...ve sonunda dayanamaz yola koyulur ve epey gittikten sonra eve ulaşır bir de ne görsün altın dediği aslında güneş ışınlarının bir oyunuymuş, pencere altın filan değilmiş.

Belki de 'komşunun tavuğunu/horozunu düşünen' evli kadınlar ve erkekler tekdüzeleşen, monotonlaşan hayatlarına heyecan katacaklarını düşünürler. Tamam diyelim ki, amacınıza ulaştınız, bir yıl sonra aynı tekdüzelik sizin de kapınızı çalmayacak mı? Ne yapacaksınız? Bu sefer de başka bir aşk mı? Bunun sonu yok ki! Masum

Ayrıca boşanmadan birisinin karısını/kocasını ayartmak etik değil.
Yine de, duygularınıza söz geçiremediniz ve evli birine aşık oldunuz veya evli birisi size aşık oldu....
Adama/kadına ' boşan öyle konuşalım' deyin.
Bakın çoğu zaten boşanmayacaktır! Yok, boşanırsa da o zaman hem etik olarak yanlış bir şey yapmamış olursunuz hem de yasal olarak rahat edersiniz.
Dahası yıllarca ' boşanacak' diye boşu boşuna beklemezsiniz!
Deli misiniz yaa, dünyada milyonlarca bekar insan varken,
niye ' bay/ bayan imkansız' ı bekleyeceksiniz? Acı çekmek hoşunuza mı gidiyor?
(Öteki kadın olmak da enaz birinci kadın kadar acı çekmek demektir çünkü...)
Ayrıca hep söylenir 'yuva yıkanın yuvası olmaz' ...

ÖTEKİ KADIN OLMAKTAN NASIL KURTULURSUNUZ?

Bir erkeğin hayatındaki ikinci kadın olmak toplum içinde saygı görülmeyen bir durumdur.
Başta her şey size güzel gözükebilir ama sonra işler sizi mutlu etmekten çok incitmeye başlar, öteki kadın olmaktan kurtulmak için işte size ipuçları:

1. - Neden evli bir erkekle birlikte olduğunuzu kendinize sorun, bazı kadınların ruhsal sebepleri vardır. Bunları ortaya çıkartın ve bir psikologdan yardım istemekten çekinmeyin.

2. - Kendinize evli bir adamdan daha iyisini hak ettiğinizi söyleyin.
3.

- Size öyle gelse de, onun ruh eşiniz, ruh ikiziniz olmadığını farkedin! O, halen başka bir kadınla evliyken nasıl olur da sizin ruh eşiniz olabilir ki ! Eğer daha sonra boşanır ve bekar duruma geçerse, o zaman onun gerçekten isteyip istemediğinize karar verebilirsiniz.
4.

- İnsanların neler düşüneceğini düşünün, aileniz, anne, babanız, büyükanneniz..onlara evli bir adamı sevdiğinizi söylerseniz sizinle gurur mu duyarlar?
5.

- Başka ve bekar erkeklerle çıkmaya başlayın, arkadaşlarınızla da bolbol vakit geçirin ve böylece ondan uzaklaşmaya bakın. Hayatınız boyunca boşuna onu beklemeyin.
6.

- Sizi sevdiğini söylese de o karısını da seviyordur, her şeye sahip, şefkatli bir eş, sevimli çocuklar, bir aile ve bir de metres! Sizin için karısını terk etse bile (ki, büyük ihtimalle terk etmeyecektir) sadık olmaya söz verdiği ve bir zamanlar sevdiği kadını aldatan, ona ihanet eden bir erkek var karşınızda! Daha önce aldatan her zaman aldatacaktır.

----

Konuyu sadece evlilik olarak mı degerlendırmek lazım?

Çok klasik ve oldukca sık gorulen bır durumken baslıgı okuyan en azından bayanların bu konuda soyleyecegı bıseylerın olmaması ılgınc geldı bana...

Bu konuyu ozellıkle bayan uyelerımızle konusmayı isterım.Ama şunuda unutmamak lazım erkek uyelerımızıde soyutlamak anlamına gelmıyor.Sızlerınde fıkırılerını gorelım beyler.Yasanan seyler kadın ve erkekler arasında..Yasamayalım demek degıl bu ..yasananları konusmak...kımseyle paylaşılamayan fıkırlerı konusmak amac..

Tamam diyelim ki, amacınıza ulaştınız, bir yıl sonra aynı tekdüzelik sizin de kapınızı çalmayacak mı? Ne yapacaksınız? Bu sefer de başka bir aşk mı? Bunun sonu yok ki!
Daha önce bu konuya cevap yazacaktım fakat pc'nin azizliğine uğramıştım yarım kalmıştı.
Bir kadına ikinci kadın olmayı kabul ettirebilecek en mantıklı şeyin aşk olabileceğini düşünüyorum.(Bunun dışındaki sebepler pek hoş olmayan sebeplerdir ki bunları konu mevzu bahis etmeyi bile gerek görmüyorum.)
Bu çeşit bir aşkada, ancak aşk kazası denilebilir.Bunun tedavisi çözümü her ne kadar güçlü duygular içersede öteki kadın olmayı gerektirecek bir ilişki içine girmek olmamalı bu, günü kurtarma çabasından ileri gitmez bu durum.Kişide kendisinde açılan ruhsal yaraları bir şekilde sarıp sarmaladı diyelim karşısındakinin ruhsal durumuna yön verebilir mi? Çok masum başlayan bir ilişki içinden çıkılmaz bir hal alabilir.İşin içine aile, çocuk vs girmişse de bu ruhsal bozukluk dairesinin yarıçapı artacaktır.
Bazılarının 'insan hayata bir defa geliyor' dediklerini duyar gibiyim, ancak bir kurumu oluşturmuşsak,bazı sorumlulukları almışsak bunların gereklerini yerine getirmek gerek; bunu beceremiyorsak su altından saman yürütmeye çalışılıyorsa kişi eninde sonunda o suda boğulacaktır...

LADY SADE demiş ki:

Öteki kadın olmak da en az birinci kadın kadar acı çekmek demektir çünkü...

İkinci kadın belki de birinci kadından daha çok acı çekecektir de..

Öteki kadın olan kişi için, gün gelir bir başka öteki kadın daha çıkabilir.Bunun sonu yok..

Bir kadının, başka bir kadına bu durumu yaşatması işin en vahim tarafı olsa gerek..

Ayrıca; bu tarz, sık karşılaştığımız,maneviyatı,insan olmamızın gereklerini bize hatırlatan konuları gündeme getirdiği için LADY SADE Hanımefendi'ye teşekkürler..

Öteki kadın......Öteki kadın kendine güvenen ama bu güveninde akıllı davranamayan zavallı kadındır...Öteki kadın herzaman aptaldır...Çünki evli erkeklerin söylediklerine inanır ve erkegini göge uçurmak için senelerce ugraşır....halbuki erkekler tembeldir. bir ilşkiyi bitirip digerine başlayacak kadar güçlü erkek parmakla gösterilecek kadar azdır....Öteki kadın safça senelerce 1. kadının ne kadar kötü nekadar çekilmez seks yapılamayacak kadın oldugunu dinler....ve bunları öteki kadın dinlerken adam 1. kadından yeni bir bebek dünyaya getirir....Öteki kadın erkeginin dertlerini ve mazeretlerini dinlemeye devam eder......hep bekler.Çünki kendini dayanılmaz kadın zanetmektedir....Eninde sonun da erkeginin kendine dönecegini saglayacaktır...Güzelya seksi ya...adam onun için ölüyorya......Ve Adamın o kötü ve işe yaramaz huysuz 1.kadını ne zaman kapı dışarı edecegini bekler...veeeee beklerken yorulur ve gerçeklerle burun buruna gelir......
Adam çocuklarımın annesi diyerek yaşamına devam ediyordur...Öteki kadın yaşamı ertelemektenten bogulmuştur....Ve psikolojisi bozulmuştur.....Bekleyen derviş muradına erememiştir...
Ve kendine acımaya başlar.....
Bu depresyonun ilk basamagıdır.....Hayatımı verdim diye isyan eder ama hayatını tekrardan elde edemez....
Eger biraz güçlüyse ayrılır....Ve yaşamı büyük bir kırıklıkla yaşamaya devam eder....Belkide adam seneler sonra yine karşısına çıkar onu ne kadar sevdgini söyler falan......kafa karıştırır....
Yani öteki kadın yanlışın neresinden dönecegine karar veremezse yazık bir yaşam surer gider.....Falcılar psikiyatristler dostlar dedikodular uzar gider mutsuz yaşam....
benim kadınlara tavsiyem kendinize luzumsuz güvenmeyim....Ben güzelim ben becerikliyim ben dayanılmaz seksiyim diyerek veya denilenleri dinliyerek vakıt kaybetmeyim...Yerinizi çizginizi bilin aşk yalandır....Yalan güzeldir.....
Aşkı yaşamak kadar aşk acısınıda yaşamak keyiflidir.....Korkmayın aşk acısından pek keyiflidir....Ezilmektense yok olmaktansa o güzel acıyı yaşayın daha güzel......
bla blaaaa bu sohbet uzar gider.......

Öteki kadın konusunu işlerken aynı zamanda şunu da merak ediyorum ben.Neden hayatında ilişki yaşayan erkekler kadınlar tarafından cazip görülüyor.

Bir arkadaş toplantısı eglence anı dusunun yanlız bekar erkeklerden çok nedense evli yada ilişki yaşayan erkekler ,oranı hiçte küçümsenmeyecek bir grup kadın tarafından oldukca ilgi görüyor.Bu durum bir kadına itaatini vermiş erkek içinde gecerli .Bazı Kadınefendicikler yada köleciklerin antenleri o erkekleri ayartmak için adeta uyarılıyorlar. Bunun nedeni kadınlar arası yaşanan gizli rekabetmidir acaba..Bu gözle ve elle görünmez ama hamuru hasbel kader kadın olarak yogurulmuş hemcinslerimizde görülüyor.Öyleki diğer kadının adeta gözünün içine baka baka bunu yapmaktan alıkoyamıyorlar kendilerini.

Bu durumda öteki kadın durumu sonucta..Gelip geçici bir anlık yaşanacak heycanla kendi iradesi ile yaşanmış bir öteki kadınlık...Burda erkek bu kadın için çok şey ifade etmiyor aslında hemcinsine atmış oldugu çelmedir onu tatmin edip nirvanaya kavusturan...Erkeginde hamurunda var olan tek eşli olamama durumu burda ortaya çıkmakta hiç gecikmiyor..Begenilme elde edilme için yapılan ataklarda okşanan erkeklik egosu..Ama acaba bu, kadın o erkek daha arkasını dönmeden başka bir kadını alt etmek için başka bir erkegin oltaya düşürme çabalarına engel mi...Fethedilen kale birkac heycan dolu andandan sonra cazibesini yitiriyor . Kalan atık poposuna baka baka kürkçü dükkanına dönüyor...

Not: Sevgili floem....konular sizlerin değerli yorumlarınız ile anlam kazanıyor..güzel sözleriniz için teşekkürler :rose:

LADY SADE üstteki mesajınızın ilk paragrafını ve ikinci paragrafın ilk iki satırını, bu ne muhteşem gözlem, bu ne tarafsız bir yaklaşım, bu ne gerçekçi bir tespit diyerek , katılarak, gözyaşları -memnuniyet- içerisinde okudum. Taakkkkiiii "Erkeginde hamurunda var olan tek eşli olamama durumu ........." kısmına gelene kadar.

Evet bu da doğrudur. Hiç itirazım yok. Lakin bu erkek milleti tek eşli olmama "durumunu" diğer erkelerle mi yapıyor? Karşısında bir kadın var. Eğer ki Venüs Mahallesi Muhtarlığından ikamet almış olanlar bu kadar rahatsız ise neden peki diyorlar? Erkelerin çok eşlilik arayışlarına ve ikinci kadın olmaya hayır !!!!! diyin olsun bitsin.

Hadi bir de tekere çomak sokayım. Yaşı müsait olanlar bilip hatırlayabilir belki. 1960 lı yıllardan sonrasına damga vurmuş bir akım acaba bu rahatsızlıklara çözüm olabilir mi? Kestirip atmak bir daha kafaya takmamak açısından. Open Marriage

Not 1) derli toplu bir kaynak bulamadığım için Türkçe bir link veremedim. Kusura bakmayın.

Not 2) İkinci kadın olmak illaki evlilikte olmaz ama muhtemelen daha acı vereni evlilikte olduğu için konuya kattım. Açık Evlilik = Açık İlişki diye de düşünebiliriz sanırım.

hımmm Sevgili Masternick kesinlikle erkekler erkeklerle de yasıyordur ama haklısınız bunu bır kadınla yapıyorlar buyukkkkkkk bir kısmı.E zaten konumuzda kadının ,kadın mutsuzlugunda ve mutsuzluk gölgesinden aldıgı tatmini anlatmaktı.Bu konuda kı herzamankı yerınde uyarınız için teşekkürler.. Konuyu salt evlilik olarak dar bir çerçevede görmeyerek üyelerimizin fikirlerini paylaşmalarını diliyorum.

Sevgili LADY SADE, her zamanki gibi doğruya doğru diyen yaklaşımınız için teşekkürler. [Kendime haklı çıktı payesi de verdim hadi gene ]

"buyukkkkkkk" kısmında gençlerin deyimi ile koptum. Siz çok yaşayın e mi? Bayrağı asla elden bırakmıyorsunuz.

Konunun evlilik ile sınırlanmaması için " Açık Evlilik = Açık İlişki " notunu düşmüştüm , sizin bir daha altını çizmeniz iyi olmuş.

..

.hep beraber iyi yaşayalım ki yaşam anlam kazansın efemmmmm..teşekkürler