Aşağıdaki yazı bir köşe yazarının bu günkü yazısından alınmıştır.

Tanakazi usta ile ilgilenenler şu linke bakabilirler.

Tanazaki

Tanazaki’nin romanlarında irdelenen ana tema, insan ruhunun loşluklarıdır. Bir kadına tutkuyla bağlanan erkeğin, o tutkusunun içinde kendi kendisini yok etmesini anlatır. Bu konudaki ilk çalışmalarından bir tanesi olan ‘Tatooer’ kitabında bağlandığı kadının derisine kendisini bir örümcek olarak çizip, o kadının ağının tuzağına ilelebet düşmek için çalışan adamın hikayesini anlatır.

‘Tuzağa düşmek için çırpınan adam’ lafını olayı tam anlatmak için ettim, çünkü bu romanlarda erkekler mağdur değil ama kendilerini köleleştirmekten aşağılanmaktan mutluluk duyan özgür tercihli bireylerdir. Örneğin Tanazaki’nin Batı’da en çok bilinen romanı Naomi’de kendisinden çok küçük bir kıza tamamen bağlanan adamın köleleşme ve birey olarak yok olması anlatılır. Romanın erkek kahramanı Joji, kadını (Naomi’yi) yıkamaktan büyük mutluluk duyar. Naomi 15 yaşındadır ve bu nedenle bu kitaptaki tema Nobokov’un Lolita romanına benzerlikler tabii ki taşımaktadır. Lolita romanında ve daha sonra filminde aşık olduğu genç kızın ayaklarına pedikür yapan yaşlı adamın imajı literatürün kolektif zihnine damgalanmıştır. Bu ayak fetişizmi konusu sado-mazoşistik seksin irdelendiği edebiyatta sıkça anlatılan bir konudur. Tanazaki de ‘Diary of A Mad Old Man’ adlı kitabında sadece kimonosunun altından ayağını gördüğü kadına çılgın bir şekilde aşık olan adamın hikayesini anlatır.

Görüldüğü üzere insan beyninin loş alanlarını cesur bir şekilde irdeleyen Tanazaki hem erotik şaheserler yaratmış hem de kaleminin gücüyle Batı kantonunun içinde yer almıştır.