Bir Röportaj
Merhaba,
Sel'den çıkan Queer Tahayyül isimli kitapta, BDSM'ye ayrılmış kısa bir makale var. Bu makalede alıntı yapılan röportajdan bir bölüm aktarıyorum (sa:296-297).
Michel Foucault, Advocate'te yayınlanmış bir röportajdan
Noel sabahıydı ve soğuktu. Hatun beni dün gece eve atıp sikmişti ve işimiz daha bitmemişti. Bana vurmak istiyor ve bu beni ıslatıyor. Her zaman bunun fantezisini kurmuşumdur, istemişimdir. Ne kadar ileri gideceğimizi görmek istiyor, ben de - limitlerimi daha önce hiç keşfedememiştim ve nereye kadar olduklarını görmek istiyordum. Bana yeni binici kırbacını gösteriyor ve denemek isteyip istemediğimi soruyor... İstiyorum. Böylece başlıyoruz. Beşinci dakikanın sonunda tırnaklarıyla hala göğsümü çiziyor ve ben titriyorum... Çoktan korkmuş bir haldeyim ve bunu da söylüyorum... Gülümsüyor... kırbaçla bana tekrar tekrar vurmaya başlıyor. Acıyor, acıyor... olacağını düşündüğüm şey bu değildi. Daha fazla kaldıramayacağımı düşündüğümde acı içinde bağırıyorum, ağlamaya başlıyorum. Durmuyor. İşler böyle yürümüyor diyor. Sırtıma, kıçıma, kollarıma, kalçalarıma tekrar tekrar vuruyor... o kadar fazla acıyor ki, durmak istiyorum, dayanamayacağım... ama dayanıyorum. Kendim için değil onun için dayanmak istiyorum. Aklımdaki tek şey acı ve güvenlik kelimesi. Bir saniye içinde güvenlik kelimesini söylemeye hazırım, dayanamıyorum ve bunu durdurmam gerekiyor, ama durdurmuyorum... neredeyse bir saat kadar sonra duruyor. Yarım saattir ağlıyorum, salya sümük yüzümden akıyor, darmadağınığım... ve duramıyorum. Yere kapaklanıyorum ve o bana sarılırken ağlamaya devam ediyorum.
Tarumar hissediyorum, bütün savunmalarım çöktü.
Öyle güzel öyle samimiydi ki... Kendimi benimle ilgilenilmiş hissettim. Beni döverek kalbime giden bir yol bulmuştu. Günlerce huzur içindeydim. İki hafta boyunca bedenim siyah ve maviydi, çürükler ve kırbaç izleriyle dolu. Onları bir kahramanın yaralarıymışçasına onurla taşıdım, bir aşığın yadigarı...
Ortak rızaya dayalı olmayan sadomazoşizmi her gün uygulayan bir toplumda yaşıyoruz. Bizim kültürel mirasımız erkek egemenliği, tacizkar ilişkiler, otoriter iş yaşamları, okullar, kiliseler ve yoldan çıkanı cezalandırma tehditi ile baskılayan bir hukuk sistemi. Bununla beraber, SM bize kültürel koşullanmadan bilinçli bir özgürleşme yolu sunabilir. Bu şekilde SM, kültürümüzde hayata ilişkin bir parodi ve yorum haline gelir.
Bu röportajda anlatılanları kendim de yakından deneyimlediğim için paylaşmak istedim. İlgi çekerse ileride başka alıntılar da yaparım. Semiramiss.
Ortak rızaya dayalı olmayan sadomazoşizmi her gün uygulayan bir toplumda yaşıyoruz. Bizim kültürel mirasımız erkek egemenliği, tacizkar ilişkiler, otoriter iş yaşamları, okullar, kiliseler ve yoldan çıkanı cezalandırma tehditi ile baskılayan bir hukuk sistemi. Bununla beraber, SM bize kültürel koşullanmadan bilinçli bir özgürleşme yolu sunabilir
fena halde katılıyorum lütfen bizimle devamını da paylaşın
slave of a "real" Master
Madem öyle devam:)
Aynı kitap sa:301
Michel Foucault, Advocate'den
"SM'in derin bir şiddet duygusuyla ilişkilendirildiği ve SM pratiklerinin bu şiddeti, bu saldırganlığı bir serbest bırakma yolu olduğu fikri çok saçmadır. Tüm bu insanların yapıyor oldukları şeyin saldırganlık olmadığını çok iyi biliyoruz; bedenlerinin tuhaf parçalarını erotikleştirme yoluyla hazzın yeni olasılıklarını keşfediyorlar. Bence bu bir tür yaratıcılık, sahip olduğu temel özelliklerinden birini hazzın cinsiyetsizleştirilmesi olarak ifade ettiğim yaratıcı bir girişimdir... Bedenlerimizi, sayısız hazların olası bir kaynağı olarak kullanabilme imkanı önemli bir şeydir. Örneğin hazzın geleneksel inşaasına bakarsanız, bedensel hazzın ya da etin hazlarının her zaman içmek, yemek ve sikişmek olduğunu görürsünüz. Ve bedenlerimizi, hazlarımızı kavrayışımızın sınırı bu gibi görünüyor."
Burada bence, bedenin cinsel organlar dışındaki bölümlerini erotikleştirmeye dair yaptığı vurgu çok önemli. Bunu en çok fetişlerde görüyoruz. Ayak fetişizmi en yaygını mesela. Ya da bir köle-efendi ilişkisinde, arada cinsel birleşme olmasa bile yaşanan anların içerdiği erotik haz, cinsel birleşmeden alınan hazdan çok daha yoğun ve üstün olabilir. Ya da şöyle ifade edeyim, "cinsel birleşme içermiyor" diye bir köle-efendi ilişkisinin "cinsellik" de içermediğini söylemek abesle iştigal olurdu. Bu açıdan BDSM'i, cinselliğin geleneksel sınırlarını zorlayan, bir çeşit cinselliği özgürleştirme pratiği olarak da düşünebiliriz.
İyi pazarlar...
Devam...
Sa:297
J.M.
Ben sub'lara saygı duyarım, benim yapamayacağım şeyleri yaparlar, kendilerini açarlar, kendilerini yara alabilir hale getirirler, o tamamen kendini koyverme ve bir başkasının fiziksel ve duygusal alanına girmesine izin verme yeteneği. Bir başkasının kontrolü ele almasına ve sınırlarını zorlamasına izin vermek. Ne zaman bir bottom'ı acıyı duyarken, bir başkası için gerçekten kendini kaybedebildiğini görsem huşuya kapılırım. Yapabildikleri şeye inanamıyorum, büyüleniyorum.
Bu dinamik beni azdırıyor... vermek istediğim her ne ise almaları... denge, akış, iktidarın karmaşıklığı... dinamik her zaman aramızda yer değiştirir, bazen bakıcı olurum, bazen sadistimdir. Bazen ilgilenilmeye, tapınılmaya, sevilmeye, kırılganlığımın kabul edilmesine ve saygı duyulmasına ihtiyacım olur. İktidar dinamiği her zaman yer değiştirir, hiç basit değildir.
Kendi cinsel pratiğimde sıkça ve açıkça iktidarın farkındayım. Rollerin inşası ve dominant ve submissive'in işlerliği her zaman düzenlenmiştir ve rollerin içine girebilmemiz ve onları icra edebilmemiz için kendi yeteneklerimize dair karmaşık bir kavrayıştır. Bunun vesilesiyle etrafımda olup bitene ilişkin daha uyanık hale geldim. İktidarın manipülasyonu ve gerçek diye adlandırdığımız bu bilinçli halüsinasyonun, ortak rızaya bağlı olmayan bir dünya bağlamında nasıl hala iflas etmeden devam edebildiğine dair şimdi daha net bir analizim var. Bu karşılıklı alıp vermenin inşa edilmiş doğasını görüyorum. SM'in iktidar dinamiğini sorgulayın tabii. Ama ayrıca hemen her şeyin de iktidar dinamiğini sorgulamalısınız. Heteroseksüelliğin, kadın ve erkek arasındaki ilişkilerin, cinsiyetler arasındakinin, devlet ve yurttaşlar arasındakinin, polis ve ordunun işlevlerini. Bir zamanlar bana "normallik", "dünyanın düzeni" olarak gözüken ne varsa şimdi bir iktidar oyunları ve rolleri sahnesidir. İktidarın yapmacıklığı ve tahakküm apaçık görünüyor.
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,004 Üyeler