Shop
Kitap / K.Ü.R.K.L.Ü...
 
Bildirimler
Tümünü temizle

Kitap / K.Ü.R.K.L.Ü V.E.N.Ü.S (Orjinal_full_TÜRKÇE)

45 Gönderiler
4 Üyeler
0 Reactions
1,159 Görüntüleme
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

menfaatperest, ne kadar kötü niyetli olsa da, hep prensipli davranır, kadın ise her zaman hisleri ile hareket eder. Bunu hiç bir zaman unutma ve sevdiğin bir kadının yanında kendini hiç güvende hissetme.«
Arkadaşı gitti. Nihayet onunla başbaşa kaldığım bir akşam. Wanda, sanki bana vermediği tüm sevgisini bu akşama saklamış gibi, böylesine lütufkIM¢r, böylesine içten, böylesine merhamet dolu.
Dudaklarını öpmek, kollarında ölmek ne mutluluk ve, nasıl da böylesine kendisini bırakmış, bana teslim etmiş ve nasılda gözlerimiz mutluluktan sarhoş içiçe geçiyor.
Bu kadının benim, sadece benim olmadığına inanamıyorum.
»Bir noktada haklı o«, diye başladı Wanda, hareket etmeden, sadece uykudaymış gibi gözlerini açarak.
»Kim?«
Ses çıkarmadı.
»Kadın arkadaşın mı?«
Kafasını salladı. »Evet. Haklı, sen erkek değil, bir hayalperest, hoş bir tapıcısın, ve emsalsiz bir köle olurdun şüphesiz, ama seni zevç olarak düşünemiyorum.«
Ürperdim.
»Neyin var? titriyormusun?«
»Seni kaybedebileceğim düşüncesi beni sarsıyor.«, diye karşılık verdim.
»Ne oldu, şimdi daha mı az mutlusun?« diye karşılık verdi, »senden önce başkalarına ait olduğum, senden sonra da başkalarının bana sahip olacağı hoşnutluğundan bir şeyler mi alıyor, ve başka birisinin seninle aynı anda mutlu olmasından daha mı az zevk duyarsın?«
»Wanda!«
»Gördün mü«, diye devam etti, »bu bir çıkış yolu. Beni hiç kaybetmek istemiyorsun, beni seviyor ve ruhen de, seninle ebediyen yaşamak isteyeceği kadar beni çekiyorsun, senin yanında başka birini de ―«
»Bu ne düşünce!«, diye haykırdım, »beni dehşete düşürüyorsun.«
»Peki, beni daha az mı seviyorsun?«
»Tam tersine.«
Wanda sol koluna dayanarak kalkmıştı. »Öyle zannediyorum ki«, dedi, »bir erkeği ilelebet kendine bağlamak için, ona öncelikle sadık kalmamak gerekiyor. Hangi uslu kadına bir kurtizana tapıldığı gibi tapılmıştır ki?«
»Gerçekten de sevilen kadının sadakatsızlığında belirli acımsı bir heyecan yatmaktadır, şehvanIM®yetin en ulusu.«
»Senin için de mi?« diye sordu Wanda.
»Benim için de.«
»Sana bu iyiliği yaparsam?« diye alaylı bir şekilde konuştu Wanda.
»Böyle korkunç bir ıstırap çekeceğim, ama sana daha çok tapacağım«, diye karşılık verdim, »ama beni aldatmamalısın, sadece bana: tek seni seveceğim, ama hoşuma giden herkesi de mutlu edeceğim diyebilecek şeytanIM® büyüklüğü göstermelisin.«
Wanda kafasını salladı: »Aldatmaya karşıyım, dürüstüm, ancak hangi erkek gerçeğin ağırlığına dayanabilir. Sana: bu şehvanIM® neşeli hayat, bu kIM¢firlik benim idealim deseydim, dayanabilecek gücün olur muydu?«
»Mutlaka. Senden gelecek herşeye dayanabilirim, sadece seni kaybetmeye dayanamam. Bana karşı ne kadar duyarsız olduğunu da hissediyorum.«
»Ama Severin ―«
»Öyle değil mi«, dedim, »ve bu yüzden ―«
»Bu yüzden istiyorsun ki ―« muzipçe gülümsedi ― »nasıl tahmin ettim mi?«
»Kölen olmayı istiyorum!« diye haykırdım, »senin, istediğin gibi davranacağın ve sana hiç bir zaman yük olmayacak iradesiz, mutlak mülkiyetin. Sen yaşamı tüm doluluğu ile

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 24 Ocak 2008 19:05
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

yaşarken, bol lüks içerisinde neşeli mutluluğu, Olymp’in aşkını tadarken, sana hizmet etmek, ayakkabılarını giydirmek istiyorum.«
»Aslında haksız da değilsin«, diye karşılık verdi Wanda, »çünkü sadece kölem olarak başkalarını sevmeme tahammül edebilirsin, hem antik dünyanın zevkini tatma özgürlüğü esaretsiz düşünülemez. Oh! önünde insanların diz çökmesini, titremelerini görmek tanrıya benzerliğin duygusunu verir herhalde. Kölelerim olsun istiyorum, duydun mu, Severin?«
»Kölen değil miyim?«
»O zaman dinle beni«, diye heyecanlı heyecanlı elimi tutarak konuştu Wanda, »sevdiğim müddetçe senin olmak istiyorum.«
»Bir ay?«
»Belki de iki.«
»Ondan sonra?«
»Ondan sonra kölemsin.«
»Peki sen?«
»Ben mi? daha ne soruyorsun? ben bir tanrıçayım ve bazen sessizce, tamamen sessiz ve gizlice Olymp’imden yanına ineceğim.«
»Ama tüm bunlar«, diye başını ellerine dayamış ve bakışlarını uzaklara dikmiş bir vaziyette konuştu Wanda, » hiç bir zaman gerçekleşmeyecek olan altın bir hayal.« Ruhunun üzerinde korkunç bir kızgın hüzün akmıştı; onu böyle hiç görmemiştim.
»Neden gerçekleşemez?« diye başladım.
»Bu ülkede kölelik olmadığı için.«
»O zaman köleliğin olduğu bir ülkeye gideriz bizde, şarka, Türkiye’ye örneğin.«, dedim hararetle.
»Severin ― gerçekten de ― benim«, diye karşılık verdi Wanda. Gözleri yanıyordu.
»Evet, cidden kölen olmak istiyorum«, diye devam ettim, »üzerimdeki hükümranlığının yasalar tarafından kutsanmasını, yaşamımın elinde olmasını, bu dünyada hiç bir şeyin beni senden koruyamamasını veya kurtaramamasını arzuluyorum. Oh! bu ne şehvanîyettir öyle, yaşamım keyfiyetine, kaprisine, parmağının tek bir hareketine bağlı olursa. Ve, merhamet gösterip, kölenin, yaşamına ve ölümüne karar verecek olan dudaklarını öpmesine izin vermen ne mutluluk olacaktır!« Önüne diz çöktüm ve kızgın alnımı dizlerine dayadım.
»Ateşin var Severin«, dedi Wanda heyecanla, »beni gerçekten de sonsuz seviyor musun?« Bana sarıldı ve beni öpücüklere boğdu.
»İstiyor musun?« diye başladı tereddütlü bir şekilde.
»Sana tanrı önünde, onurum üzerine yemin ederim ki, ben senin kölenim, nerede ve ne zaman istersen, ne zaman emredersen« diye haykırdım kendime hâkim olamamış bir şekilde.
»Ya, gerçekten dediğini yaparsam?« dedi Wanda.
»Yap.«
»Bana tapan ve benim de içten sevdiğim bir erkeğin, kendisini bana böylesine teslim etmiş olduğunu, keyfime, o an ki hislerime bağlı olduğunu, benim kölem olduğunu bilmek, bana benzeri olmayan bir hoşnutluk veriyor«, dedi bunun üzerine, »ama ben ―«
Bana tuhaf bir şekilde baktı.
»Hayli hafifmeşrep olursam, kabahati sendedir ―« diye devam etti ― »daha şimdiden benden korktuğunu zannediyorum, ama bana yemin ettin.«
»Ve yeminimi tutacağım.«
»Bunu ben sağlarım, merak etme«, diye karşılık verdi. Şimdi böyle hoşuma gidiyor, tanrı adına artık sadece hayal görmeyeceğini söyleyebilirim. Kölem olacaksın, ve ben ― ben de ›K ü r k l ü V e n ü s‹ olmaya çalışacağım.
...

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 24 Ocak 2008 19:10
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

Bu kadını nihayet tanıdığımı, anladığımı zannediyordum, ve şimdi ise, yeniden baştan başlamak zorunda olduğumu görüyorum. Önceleri nasıl hayallerime karşı çıkmıştı ve şimdi nasıl hayallerimi ciddîyetle gerçekleştirmeye çalışıyor.
O istediği müddetçe kölesi kalacağıma namusum üzerine söz verdiğim ve yemin ettiğim bir sözleşme hazırladı.
Kolunu boynuma dolamış bir şekilde, bu duyulmamış, inanılmaz metni okuyor, her cümleyi bir öpücük noktalıyor.
»Ama sözleşme sadece benim görevlerimi içeriyor«, diyerek takıldım ona.
»Bittabii«, diye karşılık verdi büyük bir ciddîyetle, »artık sevgilim değilsin, ben de sana karşı olan bütün sorumluluktan ve dikkatten arındım. Sana olan teveccühümü bir merhamet olarak görmelisin, hiç bir hakkın yok ve hiç bir hak talep edemezsin. Senin üzerinde olan hükümranlığımın sınırı olamaz. Adam; köpekten iyi olmadığını, cansız bir şey olduğunu bil; sen benim malımsın, istediğim zaman eğlence olacağına inandığımda kırabileceğim oyuncağımsın. Sen hiç bir şeysin, ben herşey. Anladın mı?« Güldü ve beni tekrar öptü, gene de bir ürpertiye kapıldım.
»Bazı koşullar dayatmama izin vermeyecek misin ―« diye başladım.
»Koşullar mı?« kaşlarını çattı. »Bak sen! şimdiden korkmaya başladın veya pişmansın, ama tüm bunlar artık çok geç, yemin ettin ve namus sözü verdin. Peki, anlat bakalım.«
»Öncelikle sözleşmemize, beni hiç bir zaman terk etmeyeceğine dair bir madde alınmasını istiyorum, ve sonra, beni sana tapan birisinin vahşiliğine bırakmayacağını ―«
»Ama Severin« dedi Wanda titreyen bir ses tonuyla, gözlerinde yaşlar, »nasıl inanabilirsin, seni, beni böylesine seven, kendini böylesine elime teslim eden bir erkeği ―« sustu.
»Hayır, hayır!« dedim, ellerini öpücüklere boğarak, »senden gelecek ve namusumu lekeleyebilecek hiç bir şeyden korkmuyorum, bu çirkin ânı affet.«
Wanda mutlu bir şekilde gülümsedi, yanaklarını yanaklarıma dokundurdu ve derin derin düşünüyor gibiydi.
»Bir şeyi unuttun« diye yaramazca fısıldadı, »en önemlisini.«
»Bir koşul mu?«
»Evet, hep kürk giymek zorunda oluşumu«, dedi Wanda, »ama buna yazılı olmadan da söz veriyorum, bana despot olma hissini verdiği için hep kürk giyeceğim, ve sana karşı çok gaddar olacağım, anlıyor musun?«
»Sözleşmeyi imzalayayım mı?« diye sordum.
»Şimdi değil«, dedi Wanda, »önce senin getirdiğin koşullarını ekleyeceğim, hem sözleşmeyi zamanında ve yerinde imzalayacaksın.«
»Konstantinopel’de mi?«
»Hayır. Fikrimi değiştirdim. Herkesin kölesi olduğu bir yerde, benim de bir kölemin olmasının ne değeri var; burada, bu okumuş, soğukkanlı, darkafalı dünyamızda s a d e c e b e n i m b i r k ö l e m o l m a s ı n ı istiyorum, yasaların değil, hakkımın ya da kaba şiddetin değil, güzelliğimin ve ruhumun gücünün bana teslim ettiği bir kölem olmasını istiyorum. Bunu pikant buluyorum. Her şeye rağmen, tanınmadığımız bir ülkeye gideceğiz ve senin, hiç kimseye dikkat etmeden uşağım olarak hareket edebileceğin bir yere. Belki İtalya’ya, Roma’ya veya Napoli’ye gideriz.«
Wanda’nın Osmanlı’sı üzerinde oturuyorduk, üstünde kakımlı ceketi vardı, açık saçları sırtına aslan yelesi gibi düşmüştü ve dudaklarıma yapışmış, ruhumu emiyordu. Başım dönüyor, kanım kaynamaya başlamıştı, kalbim kalbi üzerinde şiddetli atıyordu.
»Tamamiyle elinde olmak istiyorum Wanda«, diye haykırdım aniden, düşünme yetimi kaybettiğim veya irademi kullanamadığım ihtirasımın girdaplarına kapılmış bir şekilde, »koşulsuz, engelsiz hükümranlığın altında, keyfinin merhametine ve merhametsizliğine kendimi teslim etmek istiyorum.« Bunları söylerken, Osmanlı’dan aşağıya ayaklarına kaymıştım ve mayhoş bir şekilde ona bakıyordum.

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 24 Ocak 2008 19:13
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

»Şu anda ne kadar güzelsin«, dedi, »cezbe kaymış gözlerin beni haza boğuyor, bayıltıyor, hele ölümüne kırbaçlandığında, ölmek üzereyken ne tatlı olurdu bakışların. Sende şehitlerin gözleri var.«
...
Bazen kendimi böylesine koşulsuz, tamamiyle bir kadının eline teslim edişim, beni korkutuyor. Ya ihtirasımı, hükümranlığını kötüye kullanırsa?
O zaman, çocukluğumdan beri hayallerimi belirleyen, içimi tatlı bir ürpertiye sokan şeyleri yaşayacağım. Ahmakça bir korku! Oynadığı oyun, yaramaz bir oyun, fazla bir şey değil. Beni de seviyor ve o kadar iyi ki bana, asil bir ruhu var, sadakatsızlık yapamayacak kadar; ama, her şey elinde ― i s t i y o r s a y a p a b i l i r ― bu şüphede, bu korkuda ne kadar cazibe var.
...
Şimdi Manon l’Escault’u ve, sevgilisini başkasının metresi olduğunda bile, hatta işkencede bile hâla seven zavallı Şövalyeyi daha iyi anlıyorum.
Aşk, meziyet, başarı tanımaz, seviyor ve affediyor ve her şeye tahammül ediyor, çünkü buna mecbur; bizi kararımız yönlendirmiyor, bulduğumuz iyi yanlar veya hatalar değil, bizi teslim olmaya itenler veya korkutanlar. Bizi iten, o tatlı, hüzünlü, gizemli şiddettir, ve biz de düşünmeyi, hissetmeyi, istemeyi bırakıyor, ve nereye itildiğimizi sormuyoruz bile.
...
Bugün gezintide ilk defa, atletik yapısı, güzel yapımlı yüzü ve ortaya çıkışındaki lüksle dikkat çeken bir Rus prens göründü. Bayanlar ona, vahşi bir hayvana bakar gibi hayranlıkla bakıyorlardı, ama o istifini bozmadan, hiç kimseyi dikkate almayan bir alımla, biri kırmızı atlas giymiş bir zenci olan, diğeri de parıldayan silahlarını kuşanmış bir Çerkes iki hizmetçinin eşliğinde yollarda yürüyordu. Aniden Wanda’yı gördü, o soğuk, insanın içine işleyen bakışlarını ona yöneltti, hatta başını çevirdi, ve Wanda yanından geçtikten sonra, durdu ve arkasından baka kaldı.
Ve Wanda ― onu o yanan yeşil gözleriyle neredeyse yedi bitirdi ― ve, onunla tekrar karşılaşmak için her gerekeni yaptı.
Yürüyüşündeki, hareketlerindeki, ona bakışındaki kurnaz koketlik karşısında yutkunamadım bile. Eve giderken, bununla ilgili bir şey söyledim. O sadece kaşlarını çattı.
»Ne istiyorsun«, dedi, »prens, hoşuma gidebilecek bir erkek, gözümü kamaştırıyor, ve ben özgürüm, istediğimi yapabilirim ―«
Korkarak, »Beni artık sevmiyor musun ―« diye kekeledim.
»Sadece seni seviyorum«, diye karşılık verdi, »ama, prensin bana kur yapmasına izin vereceğim.«
»Wanda!«
»Sen benim kölem değil misin?« dedi sakince. »Ben,Venüs değil miyim, kürkteki gaddar, Kuzey’li Venüs?«
Sustum; sözlerinin beni kelimenin tam anlamıyla parçaladığını hissediyordum, soğuk bakışları, kalbime giren bir hançer gibiydi.
»Hemen prensin ismini, kaldığı evi, bütün ilişkilerini öğreneceksin, anladın mı?« dedi.
»Ama ―«
»Ama yok. İtaat et!«, diye bağırdı Wanda, kendisinde olduğunu tahmin edemeyeceğim bir sertlikte. »Bütün sorularıma yanıt verebilecek durumda olmadan gözümün önüne gelme.«

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 24 Ocak 2008 19:15
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

Wanda’ya ancak öğleden sonra istediği yanıtları getirebildim. Koltuğuna yaslanmış gülümseyerek dinlerken, beni bir hizmetçi gibi ayakta bıraktı. Sonra başını salladı, hoşnut görünüyordu.
»Ayak taburesini ver!« diye kısaca emretti.
İtaat ettim ve, tabureyi önüne koyduktan ve o ayaklarını üzerine yasladıktan sonra, önüne diz çöktüm.
Kısa bir aradan sonra, üzgünce »Bunun sonu nereye varacak?« diye sordum.
Muzip bir kahkaha attı. »Daha başlamadı ki.«
»Düşündüğümden daha da kalbsizsin.« diye kırgın karşılık verdim.
»Severin«, diye başladı Wanda, »daha hiç bir şey yapmadım, hiç bir şey, ve sen şimdiden beni kalbsiz olmakla suçluyorsun. Hayallerini gerçekleştirdiğimde, neşeli, özgür bir yaşam sürdürdüğümde, bana tapanların etrafımda dolandıklarında ve, aynı idealin gibi, sana tekmeler attığımda ve seni kırbaçladığımda ne olacak?«
»Hayallerimi çok ciddîye alıyorsun.«
»Ciddîye mi? Gerçekleştirdiğimde şaka yapamam ya«, diye karşılık verdi, »oyundan, komediden ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun. Böyle olmasını sen istedin. Fikir benim miydi, senin mi? Ben mi seni baştan çıkardım, yoksa sen mi aklımdakileri körükledin? Şimdi ise gayet ciddîyim.«
»Wanda«, diye sevgi dolu karşılık verdim, »beni sakince dinle. Birbirimizi öylesine sonsuzca seviyoruz, öylesine mutluyuz, bütün geleceğimizi bir anlık keyfine mi kurban edeceksin?«
»Artık bu keyif değil!« diye haykırdı.
»Peki ne?« diye sordum dehşete kapılarak.
»Herhalde hep içimdeydi«, dedi sakince ve düşünceli, »belki hiç gün yüzüne çıkmazdı, ama sen uyandırdın, geliştirdin ve şimdi, beni dolduran, zevk aldığım, muhteşem bir güdüye dönüştüğü anda, başka türlü davranamayacak, davranmak istemediğim bir anda, sen geriye dönmek istiyorsun ― sen ― sen erkek misin?«
»Sevgili, değerli Wanda!« onu okşamaya, öpmeye başladım.
»Bırak beni ― sen erkek değilsin ―«
»Ve sen!« diye köpürdüm.
»Ben dikkafalıyım«, dedi, »bunu biliyorsun. Hayal kurmada pek güçlü değilim ve uygulamada da senin gibi zayıf değilim; bir şeyi yapmaya karar verdiğim zaman, onu yaparım, hem de ne kadar direnç görürsem o kadar itinayla. Bırak beni!«
Beni itti ve ayağa kalktı.
»Wanda!« Ben de ayağa kalktım ve onunla göz göze geldim.
»Beni şimdi tanıyorsun«, diye devam etti, »seni tekrar uyarıyorum. Hâla seçim hakkın var. Seni kölem olmaya zorlamıyorum.«
»Wanda«, dedim hissiyatla, gözlerime yaşlar dolmuştu, »seni ne kadar sevdiğimi bilmiyorsun.«
Aşağılayıcı bir şekilde dudaklarını büktü.
»Yanılıyorsun, olduğundan da çirkin yapıyorsun kendini, senin aslında iyi, asil bir doğan var ―«
»Doğamın nasıl olduğunu nereden biliyorsun«, diye hiddetle lafımı kesti, »daha beni tanıyacaksın.«
»Wanda!«
»Karar ver, boyun eğmeyi kesinlikle istiyor musun?«
»Peki, hayır dersem.«
»O zaman ―«
Soğuk ve alaylı bir eda ile bana yaklaştı, ve önümde, öyle kollarını bağlamış, dudaklarında kötü bir gülümsemeyle duruşu ile, gerçekten hayallerimdeki despotik kadındı ve yüz hatları katı, ve bakışlarında merhametin eseri yoktu. »İyi ―« nihayet konuştu.

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:26
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

»Kötüsün«, dedim, »beni kırbaçlayacaksın.«
»Hayır!« diye karşılık verdi, »seni bırakacağım. Özgürsün. Seni tutmayacağım.«
»Wanda ― beni, seni böylesine seven birisini ―«
»Evet, bana tapan siz beyefendiyi«, diye aşalağıyıcı bir şekilde konuştu, »bir korkağı, yalancıyı, sözünden döneni. Hemen beni terk edin ―«
»Wanda! ―«
»Yeter!«
Kan başıma toplanmıştı. Ayaklarına kapandım ve ağlamaya başladım.
»Bir de gözyaşları!« gülmeye başladı. Oh! bu gülüşler korkunçtu. »Gidin ― sizi artık görmek istemiyorum.«
»Aman tanrım!« diye haykırdım kendimde olmayarak, »emrettiğin her şeyi yerine getirmek istiyorum, kölen olmayı, istediğin gibi davranacağın eşyan olmayı ― yalnız beni bırakma ― mahv olurum ― sensiz yaşayamam«, dizlerine sarıldım ve eline öpücükler kondurdum.
»Evet, köle olmak zorundasın, kırbacı hissetmelisin ― çünkü bir erkek değilsin« diye sakince konuştu, ve böyle sinirlenmeden, hatta hiddetlenmeden, düşünerek benimle konuşması kalbimi sıkıştırıyordu. »Seni artık tanıyorum, tekme yediğine tapan ve eziyet ne kadar çok olursa o kadar fazla tapan köpek doğanı tanıyorum. Seni artık tanıyorum, ama sen beni daha yeni tanıyacaksın.«
Ben yıkılmış bir vaziyette diz çökmüş duruyorken, o geniş adımlarla gidip geliyordu, başım öne eğilmiş, gözlerimden yaşlar süzülüyordu.
Wanda Osmanlı’ya oturarak »Yanıma gel« diye emretti. Yanına gittim ve oturdum. Önce bana karanlık bir şekilde baktı, ama aniden gözlerinin içi parladı, beni gülümseyerek kendisine çekti ve gözlerimden akan yaşları öpmeye başladı.
􀂙 􀂙 􀂙
Durumumun en mizahIM® yanı, aynı Lili’nin parkındaki ayı gibi, kaçma olanağım olmasına rağmen, beni özgür bırakmakla tehdit ettiğinde kaçmayıp, her şeye tahammül ederek miraslanışımdır.
􀂙 􀂙 􀂙
Keşke kırbacı tekrar eline alsa! Bana karşı gösterdiği hatırşinaslıkta korkutucu bir şey var. Kendimi, güzel bir kedinin mini mini oynadığı, her an parçalayabileceği küçük ve tutsak bir sıçan gibi hissediyorum ve ufacık sıçan kalbim her an patlayacakmış gibi oluyor.
Ne yapmak istiyor? Bana neler yapacak?
􀂙 􀂙 􀂙
Sanki sözleşmeyi, köleliğimi tamamen unutmuş gibi görünüyor, yoksa sadece bir inat mıydı bu, ve bütün planları, ona karşı direnmekten vazgeçtiğim, hükümran kaprislerine boyun eğdiğim andan itibaren bıraktı mı?
Bana nasıl iyi davranıyor, böylesine lütufkIM¢r, böylesine sevgi dolu. Mutlu günler geçiriyoruz.
􀂙 􀂙 􀂙

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:28
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

Bugün bana Faust ve, gezgin öğrenci olarak görünen Mefistoteles arasında geçen sahneyi okuttu; bakışları, garip bir doyumlulukla üzerimdeydi.
»Anlamıyorum«, dedi, bitirdiğim zaman, »büyük ve güzel düşünceleri okurken böylesine hârika, böylesine açık, keskin, böylesine aklıselim tavzih edebilen bir adam, aynı anda nasıl böylesine hayalperest, böylesine doğaüstü bahtı kara olabiliyor.«
»Hoşuna gitti mi?«, dedim ve elini öptüm.
Nazikçe alnımı okşadı. »Seni seviyorum Severin«, diye fısıldadı, »başka bir erkeği sevebileceğimi düşünemiyorum. Aklıselim olmalıyız, istiyor musun?«
Yanıt vermek yerine, onu kollarıma aldım; göğsümü içtenlikli, kederli bir mutluluk doldurdu, gözlerim yaşlandı, eline bir damla yaş düştü.
»Nasıl ağlayabilirsin!« dedi, »çocuk gibisin.«
...
Bir araba gezintisinde rus prense rastladık. Görüldüğü kadarıyla benim Wanda ile beraber oluşuma rahatsız olacak şekilde şaşırmıştı ve Wanda’yı o elektrikli, gri bakışları ile delecek gibiydi, Wanda ise ― işte bu anda önünde diz çökmeyi ve ayaklarını öpmeyi isterdim ― onu görmemiş gibi davrandı, bakışlarını lâkayt bir şekilde, sanki bir cisme, sanki bir ağaca bakarmış gibi üzerinde gezdirdi, ve ardından cazibeli bir gülümsemeyle bana döndü.
...
Ona bugün iyi geceler dilediğimde, aniden gereksiz yere dalgın ve keyifsiz olduğunu fark ettim. Ne düşünüyordu acaba?
»Gitmene canım sıkılıyor«, dedi, ben kapı eşiğindeyken.
»İmtihanımın zor günlerini sen bitirebilirsin, bana eziyet etmekten artık vazgeç ―« diye yalvardım.
»Bu zorluğun benim içinde bir eziyet olduğunu düşünmüyorsun demek« dedi Wanda.
»O zaman bitir«, dedim ona sarılarak, »karım ol.«
»H i ç b i r z a m a n S e v e r i n«, dedi sakince ama müthiş bir kararlılıkla.
»Bu da ne oluyor?«
Ruhumun ta içine kadar ürpermiştim.
»S e n b e n i m i ç i n b i r e r k e k d e ğ i l s i n.«
Ona baka kaldım, beline doladığım kolumu yavaşça çektim ve dairesinden çıktım, ve o ― beni geri çağırmadı bile.
Uykusuz bir gece, o kadar çok karar aldım ve o kadar çok bu kararları bozdum. Sabah olduğunda, aramızdaki ilişkinin bittiğini açıkladığım bir mektup yazdım. Yazarken ellerim titriyordu ve zarfı mühürlerken, parmaklarımı yaktım.
Mektubu hizmetçi kıza vermek için merdivenleri yukarı çıkarken dizlerim titriyordu.
O anda kapı açıldı ve Wanda, bigudilerle dolu kafasını dışarı çıkardı.
Gülümseyerek »Daha saçlarım yapılmadı«, dedi, »elinizde ne var?«
»Bir mektup ―«
»Bana mı?« Başımı salladım.
»Ya! Benimle olan ilişkinizi bitirmek istiyorsunuz« dedi alaylı bir şekilde.
»Dün, size uygun bir erkek olmadığımı söylemediniz mi?«
»T e k r a r l a y a b i l i r i m« dedi.
»O halde«, bütün vücudum titriyordu, konuşamıyordum, mektubu ona verdim.
»Kalsın«, dedi, bana soğuk bir şekilde bakarak, »artık bana bir erkek olarak yeterli olup olmayacağınızın bahsinin geçmediğini unutuyorsunuz, ama bir k ö l e olabilirsiniz.«
»Hanımefendi!« diye haykırdım hiddetlenerek.

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:31
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

»Evet, bundan sonra bana böyle hitap edeceksiniz«, diye karşılık verdi Wanda, kafasını ifade edilemeyecek bir şekilde aşağılayıcılıkla yukarı kaldırarak, »yirmidört saat içerisinde bitirmeniz gereken işlerinizi hallediniz, öbürgün İtalya’ya seyahat edeceğim, ve siz bana hizmetçim olarak eşlik edeceksiniz.«
»Wanda ―«
»Sizi her türlü samimiyetten men ederim«, dedi, sözümü sertçe keserek, »aynı, ben sizi çağırmadan veya zili çalmadan yanıma gelmekten ve izin vermeden konuşmaktan men ettiğim gibi. Bu andan itibaren isminiz Severin değil, G r e g o r’dur.«
Sinirden titriyordum, ama ― maalesef yalanlayamayacağım ― zevkten ve iç gıdıklayan heyecandan dolayı da titriyordum.
»Ama, maddî durumumu biliyorsunuz hanımefendi« diye şaşkın bir şekilde konuşmaya başladım, »hâlen babamın eline bakıyorum ve böylesi bir seyahat için gerekli olan meblağı bana vereceğinden şüpheliyim―«
»Yani Gregor, parasızsın«, dedi Wanda eğlenceli bir şekilde, »bu iyi, demek ki tamamen bana bağımlısın ve gerçekten de kölemsin.«
»Herhalde«, diye karşı çıkmaya çalıştım, »benim onurlu bir erkek olarak ―«
»Onurlu bir erkek olarak«, diye emirane bir ses tonuyla karşılık verdi, »nereye istersem oraya kölem olarak peşimden geleceğinize ve bana itaat edeceğinize dair verdiğiniz sözü yerine getireceğinizi biliyorum. Şimdi git, Gregor!«
Kapıya yöneldim.
»Hemen değil ― önce elimi öpebilirsin«, diyerek gururlu bir kibirle elini öpmem için uzattı, ve ben ― o diletant ― o eşek ― o sefil köle ― elini, sıcaktan ve ihtirastan kurumuş dudaklarıma bastırdım.
Bir kez daha kafasını lütukârca eğdi. Ardından gitmeme müsaade edildi.
...
Akşamın geç saatlerine kadar ışıkları yakmıştım, büyük yeşil sobada ateş yanıyordu, çünkü hayli mektup ve dokümanı toparlamam gerekiyordu, ve sonbahar, bizim oralarda her zaman olduğu gibi, bütün şiddetiyle başlamıştı.
Aniden pencereme kırbacın sapıyla vurdu.
Pencereyi açtım ve onu, kakımlı ceketiyle ve, büyük Katharina’nın giydiğine benzer yüksek, yuvarlak bir Kazak şapkasını giymiş halde dışarıda duruyor gördüm.
»Hazır mısın, Gregor?« diye sordu kaşları çatık.
»Daha bitmedi sahibem«, diye karşılık verdim.
»Bu kelime hoşuma gitti«, dedi, »bundan sonra bana her zaman sahibem diyebilirsin, anladın mı? Yarın sabah, saat dokuzda yola çıkıyoruz. Kasabaya kadar yol arkadaşım, dostum olabilirsin, vagona bindiğimiz andan itibaren ― kölem, hizmetçimsin. Şimdi pencereyi kapat ve kapıyı aç.«
Emrini yerine getirmemden ve içeri girmesinden sonra, kaşlarını alaylı bir şekilde çatmış bir halde sordu, »nasıl, hoşuna gidiyor muyum?«
»Sen ―«
»Buna kim izin verdi sana?«, kırbaçla bir kere vurdu.
»Harikulâde bir güzelliktesiniz, sahibem.«
Wanda gülümsedi ve sandalyeme oturdu. »Gel buraya diz çök ― sandalyemin hemen yanına.«
İtaat ettim.
»Elimi öp.«
O küçük soğuk elini tuttum ve öptüm.
»Ve dudaklarımı ―«

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:33
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

»Evet, bundan sonra bana böyle hitap edeceksiniz«, diye karşılık verdi Wanda, kafasını ifade edilemeyecek bir şekilde aşağılayıcılıkla yukarı kaldırarak, »yirmidört saat içerisinde bitirmeniz gereken işlerinizi hallediniz, öbürgün İtalya’ya seyahat edeceğim, ve siz bana hizmetçim olarak eşlik edeceksiniz.«
»Wanda ―«
»Sizi her türlü samimiyetten men ederim«, dedi, sözümü sertçe keserek, »aynı, ben sizi çağırmadan veya zili çalmadan yanıma gelmekten ve izin vermeden konuşmaktan men ettiğim gibi. Bu andan itibaren isminiz Severin değil, G r e g o r’dur.«
Sinirden titriyordum, ama ― maalesef yalanlayamayacağım ― zevkten ve iç gıdıklayan heyecandan dolayı da titriyordum.
»Ama, maddî durumumu biliyorsunuz hanımefendi« diye şaşkın bir şekilde konuşmaya başladım, »hâlen babamın eline bakıyorum ve böylesi bir seyahat için gerekli olan meblağı bana vereceğinden şüpheliyim―«
»Yani Gregor, parasızsın«, dedi Wanda eğlenceli bir şekilde, »bu iyi, demek ki tamamen bana bağımlısın ve gerçekten de kölemsin.«
»Herhalde«, diye karşı çıkmaya çalıştım, »benim onurlu bir erkek olarak ―«
»Onurlu bir erkek olarak«, diye emirane bir ses tonuyla karşılık verdi, »nereye istersem oraya kölem olarak peşimden geleceğinize ve bana itaat edeceğinize dair verdiğiniz sözü yerine getireceğinizi biliyorum. Şimdi git, Gregor!«
Kapıya yöneldim.
»Hemen değil ― önce elimi öpebilirsin«, diyerek gururlu bir kibirle elini öpmem için uzattı, ve ben ― o diletant ― o eşek ― o sefil köle ― elini, sıcaktan ve ihtirastan kurumuş dudaklarıma bastırdım.
Bir kez daha kafasını lütukârca eğdi. Ardından gitmeme müsaade edildi.
...
Akşamın geç saatlerine kadar ışıkları yakmıştım, büyük yeşil sobada ateş yanıyordu, çünkü hayli mektup ve dokümanı toparlamam gerekiyordu, ve sonbahar, bizim oralarda her zaman olduğu gibi, bütün şiddetiyle başlamıştı.
Aniden pencereme kırbacın sapıyla vurdu.
Pencereyi açtım ve onu, kakımlı ceketiyle ve, büyük Katharina’nın giydiğine benzer yüksek, yuvarlak bir Kazak şapkasını giymiş halde dışarıda duruyor gördüm.
»Hazır mısın, Gregor?« diye sordu kaşları çatık.
»Daha bitmedi sahibem«, diye karşılık verdim.
»Bu kelime hoşuma gitti«, dedi, »bundan sonra bana her zaman sahibem diyebilirsin, anladın mı? Yarın sabah, saat dokuzda yola çıkıyoruz. Kasabaya kadar yol arkadaşım, dostum olabilirsin, vagona bindiğimiz andan itibaren ― kölem, hizmetçimsin. Şimdi pencereyi kapat ve kapıyı aç.«
Emrini yerine getirmemden ve içeri girmesinden sonra, kaşlarını alaylı bir şekilde çatmış bir halde sordu, »nasıl, hoşuna gidiyor muyum?«
»Sen ―«
»Buna kim izin verdi sana?«, kırbaçla bir kere vurdu.
»Harikulâde bir güzelliktesiniz, sahibem.«
Wanda gülümsedi ve sandalyeme oturdu. »Gel buraya diz çök ― sandalyemin hemen yanına.«
İtaat ettim.
»Elimi öp.«
O küçük soğuk elini tuttum ve öptüm.
»Ve dudaklarımı ―«

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:36
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

postları örtünmüş yatıyor, şarklı bir despot kadın gibi ve beyefendiler ise, Hintli tanrılar misali, duvara dik yaslanmış duruyorlar ve nefes almaya dahi cesaret edemiyorlar.
...
Alışveriş yapmak ve özellikle lüks kıyafetler satın almak için bir gün kaldığı Viyana’da, bana hizmetçisiymişim gibi davranmaya devam ediyor. Arkasında yürüyorum, saygı ile on adım gerisinde, o, yüzüme bile bakmadan paketleri bana veriyor ve sonunda beni, aynı yüklenmiş bir eşek gibi arkasından soluk soluğa yürütüyor.
Hareket etmeden önce bütün elbiselerimi otelin garsonuna hediye etmek üzere benden alıyor ve bana, uşak kıyafetini giymemi emrediyor, onun renklerinde bana pek te yakışan bir krakus kostümü, açık mavi kırmızı röverli ve, tavus kuşu tüyleri takılı dört köşe kırmızı bir şapkalı.
Gümüş düğmelerde onun arması var. Satılmışım ya da ruhum şeytana teslim edilmiş duygusuna kapılıyorum.
...
Güzel şeytanım beni Viyana’dan Florensa’ya kadar gezdiriyor, şimdi ise keten giymiş Mazuryalılar ve yağlı saçlı yahudiler yerine kıvırcık saçlı Kontadini, İtalya birinci kumbaracı alayından şatafatlı bir üsçavuş ve fakir bir Alman ressam bana eşlik ediyorlar. Tütün dumanı artık soğan değil, salam ve peynir kokuyor.
Tekrar gece oldu. Tahta yatağımda işkencede gibiyim, ayaklarım ve kollarım kırılmış gibi ağrıyor. Gene de hikâye şiirsel, etrafta yıldızlar parlıyor ve üsçavuşun Belveder’li Apollo’ya benzer bir yüzü var ve Alman ressam harikulâde bir Alman liedi söylüyor:
»Şimdi tüm gölgeler karanlık,
Ve peşpeşe yıldızlar uyanmış,
Sımsıcak hasretin esintisi,
Nasılda dolduruyor geceyi!«
»Rüyaların denizinden,
Durmadan gidiyor,
Gidiyor ruhum,
Ruhuna doğru.«
Ve ben, yumuşak kürkleri üzerinde hükümdarane bir şekilde uyuyan o güzel kadını düşünüyorum.
...
Florensa! Kargaşa, yaygara, fachiniler ve faytoncular. Wanda bir araba seçiyor ve hamalları başından savıyor.
»Niye uşağım var ki«, diyor, »Gregor ― belge burada ― bavulları al.«
Ben ağır bavulları teker teker taşırken, o kürküne sarınıp, sakince arabada oturuyor. Son bavulun ağırlığı altında bir an tökezliyorum, zeki yüzlü nazik bir Karabinyer yardım ediyor. O ise gülüyor.
»O bavul ağır olmalı«, dedi, »çünkü bütün kürklerim onun içinde.«

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:39
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

Faytoncunun yanına oturuyor ve alnımdaki terleri siliyorum. Otelin adını söylüyor, faytoncu atını hareket ettiriyor. Bir kaç dakika sonra parıldayan ışıklarla aydınlanmış girişin önünde duruyoruz.
»Boş oda var mı« diye kapıcıya soruyor.
»Evet Madam.«
»Bana iki oda, bir tane de uşağıma, hepsi sobalı olsun.«
»İki tane şık oda, Madam, ikisi de şömineli«, diye karşılık veriyor hemen yanımıza koşan garson, »ve uşağınız için ısıtmasız bir oda.«
»Bana odaları gösterin.«
Odaları teftiş ediyor, ardından hemencecik: »İyi. Hoşuma gitti, hemen ateşi yakın, uşak soğuk odada yatabilir.«
Sadece ona bakıyorum.
»Gregor, bavulları yukarı getir«, diye bakışlarıma dikkat etmeden emrediyor, »Bu arada ben süslenip, yemeğe ineceğim. Sen de sonra bir şeyler yersin.«
O yan odaya girerken, bavulları yukarı taşıyorum, »hanımefendim« hakkında kötü Fransızcası ile bana sorular soran garsona yatak odasındaki şömineyi yakmaya yardım ediyorum ve bir an sessiz bir kıskançlıkla şöminenin alevlerini, güzel kokan beyaz kubbeli yatağı, yerlere serilmiş halıları seyrediyorum. Ardından yorgun ve aç bir şekilde bir merdiveni iniyor ve yiyecek bir şeyler istiyorum. Avusturya’da askerlik yapmış olan ve benimle Almanca konuşmak için gayret eden iyi kalpli bir garson beni yemek salonuna götürüyor ve yemek veriyor. Otuzaltı saat sonrasında daha ilk yudumu içtiğimde, ilk sıcak lokmayı çatalıma aldığımda, içeri giriyor.
Ayağa kalkıyorum.
»Beni nasıl uşağımın yemek yediği bir yemek odasına getirebilirsiniz«, diye hiddetlenerek garsona bağırıyor, dönüyor ve dışarı çıkıyor.
Ben de bunun üzerine tanrıya, en azından sakince yemeğimi yemeye devam edebileceğim için teşekkür ediyorum. Ardından dört merdiveni tırmanıp, küçük bavulumun bulunduğu ve kirli bir yağ lambasının yandığı odama çıkıyorum, şöminesiz dar bir oda, penceresiz, küçük bir hava deliği var. Bu oda ― böylesine soğuk olmasaydı ― bana Venedik’teki kurşun odaları hatırlatırdı. İrademin dışında öylesine sesli bir kahkaha atıyorum ki, oda yankılanıyor ve kendi kahkaham beni ürpertiyor.
Aniden kapı açılıyor ve garson, teatral bir hareketle, İtalyanca: »Madamın yanına gitmeniz isteniyor, hemen!« diyor. Şapkamı alıyorum, bir kaç basamakta tökezliyerek nihayet mutlu bir şekilde birinci kata iniyor ve kapısını çalıyorum.
»Girin!«
...
İçeri giriyor, kapıyı kapatıyor ve kapının önünde duruyorum.
Wanda rahat bir şekilde, üstünde beyaz köpüklü ve dantelalı bir neglije, kırmızı kadife divan üzerinde oturuyor, ayakları aynı kumaştan bir yastığın üzerinde ve sırtına bir kürk atmış, onu aşk tanrıçası olarak ilk gördüğüm gün giydiği kürk.
Pencere direkleri üzerindeki kollu şamdanların sarı ışıklarının büyük aynadaki yansımaları ve şömine ateşinin kızıl alevleri yeşil kadife üzerinde, mantonun koyu kahverengi samurunda, aydınlık ama soğuk yüzünü bana dönmüş ve soğuk, yeşil gözleri ile bana bakan güzel kadının beyaz, pürüzsüz teninde ve kızıl, alevli saçları üzerinde hârika bir oyun oynuyorlardı.
»Senden hoşnut kaldım, Gregor«, diye başladı.
Reverans yaptım.
»Yaklaş.«
İtaat ettim.

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:41
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

»Daha yaklaş«, aşağıya baktı ve eliyle samur kürkünü okşadı. »Kürklü Venüs kölesini huzura kabul ediyor. Gördüğüm kadarıyla, sahiden de sıradan bir hayalperest değilsiniz. En azından rüyalarınızın gerisinde kalmıyorsunuz, ne hayal ederse etsin, isterse en delice şeyleri hayal etsin, bunları yerine getiren bir erkeksiniz; itiraf etmeliyim ki, bu hoşuma gidiyor ve hayranlığımı uyandırıyor. Tavrınızda bir güç var, ve sadece güce saygınlık gösterilir. Hatta öyle zannediyorum ki, olağanüstü durumlarda, büyük bir zamanda, zayıflığınız olarak gözükeni muhteşem bir güç olarak gösterebilirsiniz. İlk imparatorlar arasında bir şehit olurdunuz, reformasyon döneminde bir Anabapist, Fransız devriminde ise, Marseillaise dudaklarında giyotine çıkan o çoşkulu Girondistlerden olurdunuz. Ama böyle benim kölemsiniz, benim ―«
Kürkü üzerinden kayacak şekilde aniden ayağa kalktı ve hafif bir şiddetle kollarını boğazıma doladı.
»Sevgili kölem, Severin, oh! seni nasıl seviyorum, nasıl tapıyorum sana, Krakauer kostümünde ne yakışıklısın, ama bu gece yukarıdaki şöminesiz o sefil odada donacaksın, sana kürkümü vereyim mi, hayatım, o büyük olanı ―«
Kürkü hemen kaldırdı, omuzlarıma attı ve, daha ne olduğunu anlamadan, kendimi kürke tamamen sarınmış buldum.
»Ah! Kürk nasıl da yüzüne yakışıyor, asil hatların kürkün içerisinde tam anlamı ile ortaya çıkıyor. Kölem olmadığın zaman samurlu kadife bir ceket giyeceksin, anladın mı, yoksa bir daha kesinlikle kürklü ceket giymem ―«
Ve tekrar beni okşamaya, öpmeye başladı ve nihayet beni kadife divanın üzerine çekti.
»Hoşuma gidiyorsun, böyle kürkün içerisinde«, dedi, »hemen bana ver onu, hemen, yoksa onurumun hissini kaybedeceğim.«
Kürkü üstüne koydum, ve Wanda sağ kolunu kürkün koluna soktu.
»Titian’ın resminde de böyle. Ama, bu kadar şaka yeter. Böyle mutsuz bakma ortalığa, buna üzülüyorum, sen sadece etraf için geçici olarak kölemsin, daha esirim değilsin, sözleşmeyi imzalamadın daha, hâlen özgürsün, her an beni terk edebilirsin; rolünü çok iyi oynuyorsun. Çok hoşuma gitti, ama artık sıkılmadın mı, beni iğrenç bulmuyor musun? Hadi, konuş artık ― sana emrediyorum, konuş.«
»Sana itiraf mı etmeliyim Wanda?« diye başladım.
»Evet, etmelisin.«
»Ve bunu kötüye kullansan dahi«, diye devam ettim, »sana öncesinden daha fazla aşığım, ve, bana ne kadar çok kötü davranırsan, sana o kadar daha çok, daha fanatik hürmet edeceğim, sana daha fazla tapacağım, şimdiye kadarki davranışların kanımı kaynattı, tüm duygularımı mest etti« ― onu kendime çektim ve bir süre ıslak dudaklarını öptüm ― »güzel kadın« diye haykırdım ona bakarak ve, o çoşkunluğum içerisinde samur kürkünü omuzlarından indirdim ve dudaklarımı ensesine dayadım.
»Demek, gaddar olduğum zaman beni seviyorsun«, dedi Wanda, »git şimdi! ― beni sıkıyorsun ― duymuyor musun ―«
Gözümde yıldızların parlamasına ve kulaklarımın uğuldamasına yol açan bir tokat attı.
»Kürkümü giymeme yardım et, köle.«
Elimden geldiğince yardım ettim.
»Ne beceriksizsin«, diye bağırdı ve kürkü giyer giymez suratıma bir tokat daha attı. Yanağımın kızardığını hissediyordum.
»Canını mı yaktım?« diye sordu ve elini nazikçe kafama koydu.
»Hayır, hayır«, dedim.
»Ancak şikâyet etmemelisin, böyle olmasını sen istiyorsun; hadi, bana bir öpücük daha ver.«
Kollarımı ona doladım, ve dudakları dudaklarımı sıkıca emdi, ve o büyük, ağır kürkle göğsümün üzerinde yatarken, sanki beni vahşi bir hayvan, bir ayı kucaklamış gibi garip, içimi

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:45
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

sıkan bir duyguya kapıldım, ve sanki her an pençelerini etime batıracakmış gibi bir his duydum. Ama bu sefer ayı bana merhamet gösterdi ve beni serbest bıraktı.
Yüreğimde gülümseyen umutlarla sefil odama çıktım ve kendimi sert yatağıma attım.
»Yaşam gerçekten de çok tuhaf«, diye düşündüm, »daha biraz önce kadınların en güzeli, Venüs’ün kendisi göğsünde yatıyordu, ve şimdi, aynı bize benzeyen lIM¢netlileri ateşe değil, şeytanların kovaladığı buz tarlalarına atan Çinlilerin cehennemini öğrenme olanağına sahip oldun.
Belki de dinlerinin kurucuları da böylesi ısıtılmamış odalarda yatıyorlardı.«
􀂙 􀂙 􀂙
Bu gece bağırarak uyandım, rüyamda yolumu kaybettiğim ve beyhude çıkış aradığım bir buz tarlasında dönüp dolaşırken gördüm kendimi. Aniden ren geyiklerinin çektiği kızağında bir eskimo belirdi, yüzü, bana soğuk odayı gösteren garsonun yüzüne benziyordu.
»Burada ne arıyorsunuz, Mösyö?«, dedi, »burası Kuzey Kutbu.«
Ardından geldiği gibi kayboldu, ve Wanda ayaklarında küçük patenler buzun üzerinde uçarak geldi, beyaz atlas eteği dalgalanıyor ve hışırdıyordu, ceketinin ve şapkasının kakımı, ama özellikle yüzü kardan daha beyaz görünüyordu, hızla üzerime geldi, bana sarıldı ve beni öpmeye başladı, aniden kanımın sıcak sıcak tenimden aktığını hissettim.
»Ne yapıyorsun?« diye dehşet içerisinde sordum.
Kahkaha attı, ve ona baktığımda, onun artık Wanda değil, pençelerini vücuduma batıran büyük bir beyaz ayı olduğunu farkettim.
Çaresizce bağırmaya başladım ve uyanıp, şaşkın şaşkın odada etrafa baktığımda, o şeytanIM® kahkahalarını hIM¢la duyuyordum.
􀂙 􀂙 􀂙
Sabah erkenden Wanda’nın kapısının önündeydim, ve garson kahveyi getirdiğinde, aldım ve güzel sahibeme sundum. Süslenmişti ve muhteşem görünüyordu, öylesine taze ve gülmisal, bana samimIM® bir gülümseme fırlattı ve, saygılı bir şekilde çıkmak istediğimde, beni geri çağırdı.
»Hadi, sende çabucak kahvaltını yap, Gregor«, dedi, »ardından hemen bir ev aramaya gideceğiz, otelde olduğunca kısa kalmak istiyorum, burada hiç bir şeye cüret edemiyoruz, eğer seninle biraz uzunca sohbet etsem, hemen: Rus kadın uşağıyla aşk yaşıyor, diyorlar, görüldüğü kadarıyla Katharina’nın ırkı daha tükenmemiş.«
Yarım saat sonra dışarı çıktık, Wanda kumaş elbisesiyle ve Rus şapkasıyla, bense Krakauer kostümümde. Görenlerin dikkatlerini çekiyorduk. Ben, onun yaklaşık on adım arkasında yürüyordum ve asık bir surat gösteriyordum, ama her an kahkahalarla gülmek zorunda kalışımdan da korkuyordum. Güzel evlerin bir tarafına »Camere ammobiliate« yazılı levhaların asılı olmadığı hemen hemen hiç bir sokak yoktu. Wanda, her defasında beni merdivenlerden yukarı gönderiyordu, ve sadece, dairenin isteğine uygun olduğunu söylediğimde kendisi de yukarı çıkıyordu. Böylelikle daha öğlende, aynı sürek avındaki bir av köpeği gibi yorulmuştum.
Tekrar bir eve girdik ve, uygun bir daire bulamadan, tekrar dışarı çıktık. Wanda hafifçe sinirlenmeye başlamıştı. Aniden bana: »Severin, rolünü oynadığın ciddIM®yet gerçekten çok hoş, ve üstlendiğimiz bu zorunluluk beni heyecanlandırıyor, artık dayanamıyacağım, çok tatlısın, sana bir öpücük vermek zorundayım. Gel, bir eve girelim.«
»Ama, hanımefendi ―« diye karşılık verdim.
»Gregor!« ilk açık koridora girdi, karanlık merdivenlerde bir kaç basamak çıktı, sıcak bir zerafetle kollarını bana doladı ve beni öptü.

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:47
(@comandante)
Gönderiler: 205
BDSM Ruhlu
Konu başlatıcı
 

»Ah! Severin, çok akıllıydın, şimdi ise bir köle olarak düşündüğümden daha da tehlikelisin, evet, seni karşı koyulamaz buluyorum, korkarım, sana yeniden aşık olacağım.«
»Beni sevmiyor musun artık?« diye sordum, dehşet içerisinde.
Ciddî bir şekilde başını salladı, ama beni tekrar o kabarık, tatlı dudaklarıyla öptü.
Otele döndük. Wanda ufak bir kahvaltı yaptı ve, benim de hemen bir şeyler yememi emretti.
Tabii ki bana, ona getirilen çabuklukta yemek getirilmedi ve, daha bifteğimin ikinci lokmasını ağzıma atmıştım ki, garson içeri girdi ve her zamanki teatral hareketiyle: »Hemen Madam’a.« dedi.
Kahvaltıma aceleyle acı bir elveda dedim ve aç ve yorgun bir vaziyette, sokağa çıkmış olan Wanda’nın peşine koştum.
»Bu kadar gaddar olabileceğinizi düşünmemiştim, sahibem«, dedim suçlayıcı bir biçimde, »bunca yorgunluktan sonra rahat yemek yememe dahi fırsat tanımıyorsunuz.«
Wanda içten bir kahkaha attı. »Bitirdiğini zannettim«, dedi, »ama böyle de iyi. İnsan eziyet çekmek için doğmuştur ve özellikle sen. Şehitler de biftek yememişlerdi.«
Küskün bir şekilde, açlığım aklımda onu takip ettim.
»Kentte bir daire tutma düşüncesinden vaz geçtim«, diye devam etti Wanda, »insanın kendisini kapatabileceği ve istediğini yapabileceği bir kat bulmak çok zor. Bizimkisi gibi tuhaf, hayalî ilişkilerde her şey birbirine uyum sağlamış olmalıdır. Bir Villayı kiralayacağım ve ― şimdi, göreceksin, şaşıracaksın. Şimdi sana doya doya yemek yeme ve Florensa’da etrafı görme iznini veriyorum. Eve akşamdan önce dönmem. Bana lazım olduğun zaman, seni nasıl olsa çağırttırırım.«
...
Katedirali gördüm, Palazzovecchio’yu, Loggia di Lanzi’yi ve uzun bir süre Arno’nun kenarında dikildim. Bakışlarımı hep bu, yuvarlak kubbelerinin ve kulelerinin yumuşak çizgilerle mavi, bulutsuz gökyüzüne çizildiği, geniş kemerlerinin altından güzelim, sarı nehrin canlı dalgalarını geçirdiği muhteşem köprüleri olan, etrafını, ince selvi ağaçlarını, geniş binaları, saray veya manastırları taşıyan yeşil tepelerin çevirdiği harikulâde, eski çağ Florensa’sı üzerinde dolaştırdım.
İçinde bulunduğumuz dünya, apayrı bir dünya, neşeli, hissî ve gülen. Manzarada da, bizim oraların ciddîyeti, hüznü yok. Ta o taraflara, açık yeşil tepelere serpiştirilmiş son beyaz villalara kadar, güneşin apaydın yapmadığı tek bir nokta yok gibi, ve buradaki insanlar bizden daha az ciddî, ve daha az düşünüyorlar, ama hepsi bizden daha mutlu görünüyor.
İnsanın Güney’de daha rahat ölebileceği de iddia edilir.
Şimdi, dikensiz güzelliğin ve eziyetsiz hissîyatın olabileceğini kavrıyor gibiyim.
Wanda, Arno’nun sol kıyısındaki o hoş tepelerden birisinde, hemen Cascin’lerin karşısında, şipşirin küçük bir villa buldu ve kış için kiraladı. Villa, cazibeli ağaç yolları, çimenleri ve hârika bir kamelya koridoru olan güzel bir bahçenin içerisinde. Tek katlı ve İtalyan stilinde dörtköşe inşa edilmiş; bir cephesinde, bahçeye taş merdivenlerin indiği açık bir galeri, antik alçı heykellerin bulunduğu bir nevi kapalı balkon bulunuyor. Galeriden, içerisinde harikulâde bir mermer havuzun ve sahibenin odasına çıkan yılankavî bir merdivenin bulunduğu banyoya giriliyor.
Wanda birinci katta tek başına oturuyor.
Bana ise, yerüstü bir oda verildi, oda çok hoş ve hatta bir şöminesi dahi var.
Bahçede dolaştım ve yuvarlak bir tümsek üzerinde, kapısı kilitli küçük bir tapınak buldum; ama kapıda bir aralık bulunuyor, ve gözümü aralığa dayadığımda, beyaz bir piyedestal üzerinde aşk tanrıçasını görüyorum. Beni hafif bir ürperti yakalıyor. Sanki bana gülerek: »Geldin mi? Seni bekliyordum.« dediğini duyar gibi oluyorum.

'The Tiger is back to the forrest.Find a place to hide!!!'

“ego primum tollo, nominor quoniam leo"

 
Gönderildi : 28 Ocak 2008 21:50
(@yabgu)
Gönderiler: 87
BDSM Seven
 

Kadın, tüm ilerlemeye rağmen, doğaya nasıl geldiyse öyledir, o anki hislerine göre hem sadık, hem sadakatsız, hem IM¢licenap hem de gaddar davranacak kadar vahşi bir karaktere sahiptir. Her zaman ciddIM®, derin öğrenim IM¢hlakIM® karakteri yaratmıştır; bu nedenle erkek, ne kadar menfaatperest, ne kadar kötü niyetli olsa da, hep prensipli davranır, kadın ise her zaman hisleri ile hareket eder. Bunu hiç bir zaman unutma ve sevdiğin bir kadının yanında kendini hiç güvende hissetme.

Daha bize söylenecek söz kalmaz.
Ayağa kalkıp alkışlamak düşer bize.

Büyük emek sarfetmişsin Comandate.
Bdsm forumunda ekrandan Kürklü Venüs'ü okumak ayrı bir keyif veriyor.

"Ben 15 dakika daha s...... giderim aga "
ŞERO abimiz bi grupsex seansında bu cümleyi sarfediyor.

Önemliye önemini hissettirin.(Selam olsun O'na)

ÖZRÜNÜ BİLMEYEN ÖZÜNÜ BİLEMEZ!
(H.Bektaş Veli)

 
Gönderildi : 6 Nisan 2008 15:26
Sayfa 3 / 3
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL