Shop
Bildirimler
Tümünü temizle

Kürklü Venüs

1 Gönderiler
1 Üyeler
0 Reactions
280 Görüntüleme
(@mephistophelique)
Gönderiler: 1475
BDSM Onursal
Konu başlatıcı
 

"Daha düşünecek vaktiniz var" dedi,

"Hiçbir zaman gizlemedim sizden,hem ciddi hem de zevk düşkünü kişiliğiniz gözlerimi kamaştırıyor, başımı döndürüyor. Dünyanın en ciddi erkeğinin kendini bana bırakması, ayaklarıma içtenlikle kapanması beni coşturuyor. Fakat bu sarhoşluk, bu coşku böyle sürüp gider mi dersiniz? Kadın, erkeği sever, sonra ona kölesi gibi sert davranır, en sonunda da tekmeleyip kovar onu."

Bunları söylerken, ayakları yerden kesilmiş gibiydi Wanda'nın. Boğuk
sesle karşılık verdim:

"Bıktığın anda tekmeleyip kov beni. Yeter ki kölen olayım."

"İçimde kötü niyetler, tehlikeli tertipler uyanıyor Severin."

Yürümeğe başlamıştık. Durdu, durduk. Kolumdan tuttu:

"Sensin bunları uyandıran, ve çok fena olacak senin için. Zevk
acılığını, acımasızlığı öyle ballandırıyorsun ki hevesleniyorum bunlara. Ne
dersin, bu oyunu denesem mi? Bu oyuna ilk seninle başlasam mı? Bronz öküz işkencesini icat eden adama Zalim Denys'in uyguladığını sana uygulasam mı?

Hani, bilirsin, Denys, o adamı icat ettiği işkence aracının -bronz öküzün-
içine koydurmuş, altındaki odunları tutuşturup da bronz kızınca, adamın
feryatlarının ve can çekişime hırıltılarının öküz böğürmesine benzeyip
benzemediğini anlamak istemişti. Kim bilir, belki ben de bir Dişi Denys'im..."

"Ah öyle olsan, hayallerim yerine gelir. Mutlulukta da, ıstırapta da
seninim; seçmek sana kalmış. İliklerime taht kuran şeytansı ve güçlü yazgı beni çizdiği yolda sürükleyecek."

"İnanamıyorum Wanda, bunları söyleyen sen misin?"

"Benim elbet. Şimdi şu söyleyeceklerimi de daima aklında tut:
Sevdiğin kadına sakın güvenme, çünkü kadının mayasında öyle tuzaklar vardır ki akıl almaz. Kadınlar ne savunanlarının ve hayranlarının övdükleri kadar erdemli ne de onları çekiştirenlerin ileri sürdükleri kadar kötüdürler. Nasıl diyeyim,karaktersizlik kadının karakteridir. Kadının en hası bir anda çamura yuvarlanabilir, en kötüsü de bir bakarsın yüce ve temiz eylemlerin kahramanı oluvermiş, onu horlayanların ağızlarını açık bırakmış. Her kadının iyisi de kötüsü de her an, neler düşünmez, neler yapmaz, en tanrısal olduğu gibi en şeytanca türden.. en temiz olduğu gibi en iğrenç türden..

Uygarlıktaki bütün gelişmelere karşın, kadın doğa'nın elinden ilk çıkışında nasıl idiyse öyle kalmıştır; yırtıcı dişilerden farksızdır; baskısı altına girdiği duygulara göre bakarsın bağlanır, bakarsın aldatır; şimdi iyilikçi, şimdi zalimdir.

Bir ahlak karakteri ancak ciddi ve derin bir kültürün ürünüdür. Erkek bencil ve bayağı olsa bile, birtakım ilkelere bağlı kalır; kadın gibi duygularına kaptırmaz kendini. Hiç aklından çıkarma bunları, sevdiğin kadına da HİÇ güvenme."

Manon Lescaut'yu da, bir başkasının kapatması olduğu halde onu, suçluların yüzlerine tükürüldüğü alanda bile, zavallı şövalyenin taparcasına
sevdiğini göstermekten utanmayışını da şimdi anladım. Aşk ne erdem tanıyor ne de yetenek. Seven, herşeyi bağışlar ve unutur:

Çünkü yaraşığı budur. Kendimizi teslim etmemiz, ya da esirgememiz sevdiğimizde gördüğümüz erdemler ya da kusurlardan değildir. Bu konuda aklımız bize asla söz geçiremez, yön veremez.

Tatlı, büyülü, melankolik bir gücün dalgasında sürüklenerek her tür düşünceden, duygudan ve istemden koparız. Bizi nerelere götüreceğine aldırmadan kendimizi bu gücün akıntısına bırakırız.

"Şu anda seni pekala muma çevirebilirdim; ama bu kez, kırbaçla değil,
gerekçelerle ve nedenlerle karşılık vereceğim sana. Behey zavallı, senin beni suçlamağa ne hakkın var? Sana hep açık davranmadım mı? Seni hep uyarmadım mı, 'Sonunu düşün bu işin,' demedim mi? Seni bütün kalbimle, bütün dişiliğimle sevmedim mi? Kendini benim elime bırakmak yüzünden başına gelecekleri

-üstü -kapalı da olsa- sana belli etmedim mi? İşte, önümde diz çökmenin, güzelliğime tapınmanın sonu.. Oysa ben, saltanat sürmek değil,yönetilmek, kul - köle olmak için yanıp tutuşuyordum; her fırsatta sana bundan söz ettim. Ne yazık ki senin tek istediğin benim oyuncağım, benim kölem olmaktı. Senin için en doyulmaz zevk, kendini beğenmiş, acımasız bir kadının kırbacı ve tekmesi altında inlemekti. Söyle, şimdi ne istiyorsun benden? Belki varlığımın derinliklerinde bir takım tehlikeli niyetler yatıyordu ama onları uyandırıp azdıran, kudurtan sen oldun. Eğer ben bugün sana kötü davranmaktan, eziyet etmekten zevk alıyorsam, senin yüzündendir bu; suçlu sensin... Senin yüzünden bu sapıklıkların ağına düştüm. Güçsüzlüğün, zavallılığın ve yeteri kadar erkek olamadığın, bu durumda beni suçlamağa kalkışmandan belli..."

Minderlerin üstüne uzandı ve kazabaykasını usulca açtı. Yarı açık göğsünü kürkle örtüverdim.

“Çıldırtıyorsun beni! diye kekeledim.

-Gel o zaman.”

Kollarındaydım artık; bir yılan gibi beni diliyle öpüyordu. Bir kez daha fısıldadı:

“Mutlu musun?

-Son derece”, diye bağırdım.

O zaman bir kahkaha attı ve gülüş pis bir biçimde çınlıyordu; tüylerim diken diken oldu.

-”Eskiden köle olmayı, güzel bir kadının oyuncağı olmayı düşlüyordun ve şimdi özgür bir erkek olduğunu, aşığım olduğunu sanıyorsun, delirdin sen! Yeniden köle olman için bir tek hareketim yeter. Diz çök!

Ayaklarına kapandım. Hala çekingen gözlerle ona bakıyordum.

“Düşündüğün gibi olamaz”, dedi kollarıyla göğsünü kapatarak. Canım sıkılıyor ve sen ancak birkaç saat bu sıkıntıyı dağıtabilirsin. Bakma öyle!”

Bana bir tekme savurdu.

“İstediğim şeysin sen, bir erkek, bir nesne, bir hayvan.”

Zili çaldı. Zenci kadınlar içeri girdiler.

“Ellerini bağlayın şunun.”

Yerde diz çökmüş olarak kaldım ve ellerimi bağlamalarını bekledim. Ardından beni bahçenin alt kısmına, onu güneyden çeviren üzüm bağına kadar götürdüler. Asma çardaklarının arasına mısır ekilmişti; şurda burda kuruyup kalmış birkaçı görülebiliyordu hala. Yanda bir saban vardı.

Zenci kadınlar beni bir kazığa bağladılar ve yaldızlı saç tokalarını bedenime batırarak eğlenmeye koyuldular. Bu eğlence pek uzun sürmedi, çünkü başında hermin derisinden şapkası, elleri ceketinin cebinde Wanda geldi. Bağımı çözdürdü ve ellerimi arkadan bağlattı; sonra başıma boyunduruğa geçirtti ve sabanı çektirtti.

Kara şeytanlar beni tarlada iteklediler. Biri sabanı tutuyor, biri yularımı tutuyor, bir başkası kamçlıyordu, kürklü Venüs ise yanda sahneyi seyre dalmıştı.

"Şimdi kalk!"
Ayağa kalkmayı denedim. "Öyle değil!" dedi, "Diz çök!" İtaat ettim ve o beni kırbaçlamaya başladı. Kırbaç vuruşları hızla ve sertçe sırtıma, kollarıma inmeye başladı, her biri etimi kesiyordu ve yanmaya başladı, ama acılardan zevk alıyordum, çünkü taptığım, her an canımı onun için verebileceğim kadından geliyorlardı.

Durdu. "Yavaş yavaş hoşuma gitmeye başlıyor" dedi, "Bugün için yeterli, ama şeytan bir merak, ne kadar dayanabileceğini soruyor içimde, gaddar bir zevk senin kırbacımın altında sarsılmanı, kıvranmanı görmek ve nihayet inlemeni, sızlamanı duymak istiyor, ta ki merhamet dileyene ve seni acımasızca kırbaçlamaya devam edip, bayıltana kadar. Ruhumdaki tehlikeli duyguları uyandırdın. Hadi, kalk artık."

Eline, dudaklarımı dokundurmak için sarıldım. "Ne edepsizlik" diyerek beni ayağı ile itti. "Gözümün önünden defol! Köle!"

Fazla mütevazilik "hiçliktir."

 
Gönderildi : 2 Aralık 2007 19:58
Paylaş:
BDSM Türkiye

Merhaba

Hoşgeldin

Forumun Yeni Düzenine

Tüm Forumu

AÇMAK İÇİN GİRİŞ YAP

VEYA

ÜCRETSİZ KAYIT OL