KRİSTALİA
CRISTALIA
Titrek meşale ışığı altında yalınayak ve ayağı takılarak iniyordu. Üstünde çuhadan yapılma elbisesi tam kapatamıyordu bedenini. Yerler nemliydi, havada ağır bir küf kokusu vardı. Gözleri ve ağzı bağlıydı. Sağ omuzu açık, saçları yağan yağmurdan ıslak, ayak ve el bilekleri zincirlendikleri yerlerden sızlıyordu. Titriyordu. Hava mı soğuktu, mahzen mi ürkütücüydü bilinmez ama meşalenin alevinin titrekliği bile hiçleşiyordu onun üşümesinde....
yarı çıplak omuzuna dokunan nasırlı el, ona durması gerektiğini anlatmıştı.
Durduğunda, gıcırdayarak açılan demir kapının heybetini hissetti.
Zincirlerinden çekilerek bir kaç basamağı daha zar zor inerek düz bir zemine geldiler.
Yerler tamamen soğuk, etraftaki meşalelerden geldiğini sandığı is kokusuyla karışık küf kokusunu çekti ciğerlerine. Nerede olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu ve Efendisi artık onun için ne düşünürse oydu o! Benliği, Efendisi'nde, kendisi Efendisi önünde bir hiç'ti işte.
İkinci bir kapının önüne geldiklerinde, efendisi avuçlarını açması emredildi, avucunun ortasına ince, uzun bir mumun ucunu yakıp bıraktı. Efendisi kapıyı açıp, elini başının üstüne koyup, - eğil, manasında bastırdı. Başını biraz eğdikten sonra zincirlerinden sertçe çekilerek, nerdeyse sürüklenerek yürümeye başladılar. Mum avuçlarına sıcak sıcak akıyordu, bir yerlerden damlayan su sesi geliyordu. Artan küf kokusu nefesini daraltmıştı. Zaten, efendisinin kısa bir zaman işkenceciye ve ondan sonra zulümkâra dönüşeceğini düşündükçe kasıkları çekiliyor, göğsünde çırpınan yüreği kendini o kafesin içinde oradan oraya çarpıyordu...
Gözbağını açmadan önce ağzındaki bandı açıp alt dudağını emmeye başladı Efendisi.
Heyecanı artıyordu, elindeki mum titremeye başlamıştı, iki avcunun içindeki eriyip donmuş akıntısıyla kelepçeye dönmüştü sanki... çenesinden tutup yukarı kaldırdı, gözbağını indirip gözlerine baktı efendisi... Onun gözlerindeki itaati görmek, az sonra o itaatin katlanmaya dönüşmesini izlemek ve izletmek için ikisi de sabırsızdı.
Gözleri karanlığa alışınca, duvardaki silik yazılara, belli belirsiz lekelere, sıçramış kan-çamur damlalarının küflü duvardaki izlerine bakıp bulunduğu yeri tanımaya çalışıyordu... Sonra, gözleri zemine baktı, ayak parmakları morarmıştı soğuktan, topukları çatlamıştı ve sızlıyordu işte...
Tavandan sarkan zincirin ucundaki kancaya taktı ayaklarındaki zinciri. Yavaş yavaş yukarı çekilmeye başladı, az önce omuzlarına düşen saçları şimdi alnından aşağı sarkıyordu, sırtındaki terle karışık yağmur damlaları ensesinden ve çenesinden damlıyordu şimdi.... Başı, efendisinin dudak hizasına gelince, efendisi kulağına eğilip ruhuna ince çiviler çakmaya başladı;
-Annen öldü! Dedi...
sustu dünya, evren sustu; zincirler, ışık ve mum sustu.
Acı, yavaş yavaş çekildi zincirlerinin bağlı olduğu yerden.
Soğuk bir sancı girdi kulaklarından içeriye; önce beynini sızlattı, sonra sol memesi altında hissetti o çaresiz acıyı.... Kapadı gözlerini, teslimiyetteydi yüreği. En büyük acıya dayanmak için Efendisinin gözlerinden güç almak için bakışlarını çevirdiğinde sesini duydu O'nun;
Her kadın bir melektir, dedi...
ama her meleğin kanadı annesidir.
Annesini kaybeden meleğin kanatları kırılır
Senin kanatların da camdan yapılmıştı, bak dedi...
Başını aşağı çevirdiğinde yerin kırık kristal parçacıklarıyla kaplı olduğunu gördü...
Yavaşça yere indirildi, ellerindeki kelepçeler çıkarılıp anahtarı verdi kendisine efendisi.
Ayak bileklerindeki kilitleri çözüp ayağa kalktı, tabanlarındaki acıları hissetti, Annesizliği hissetti.
Ayağına ne batsa, yüreğinde katlanarak çoğalıyordu acısı...
Yerdeki mumu avucuna aldı, etrafa baktı alelacele; kapıyı aradı gözleri.
Efendisi Ayakta ve yüzü kapıya dönüktü. Eliyle işaret edip, yolu gösterdi...
Islak ve küflü koridorlarda koşmaya başladı, çığlığı anne diyordu, suskunluğuysa kal!!!...
Gitme diyordu, koşuyordu, elindeki mum söndü, kırık kristal kanatlarıyla artık uçamıyordu.
Nereye koşsa kanatlarındaki kırıklar o yana savruluyordu. Ayak tabanları paramparça, zihni darbeli, yüreği demirci örsünde örselenmişti.
Efendisinin korlaşmış bakışlarında yumuşamış bu yürek nasılda su verilmiş gibi sertleşmişti. Çatladı çatlayacaktı bedeni....
Çığlık lazımdı, haykıramıyordu. İzni vardı oysa...
Yapabildiği tek şey kırık kristal parçacıkları üzerinde koşarak susabilmekti...
Durdu aniden; az önce duran her şey hareketlendi etrafında.
Zincir şakıdı, kırbaç şakıdı...
mahzen kuşları sustu, o sustu...
geri gelip icazetle diz çöktü efendisi karşısında
dizkapakları altında kanat kırıklarının çıtırtısı;
Yine yok herşey Efendim,
oysa ben çoğaltıp geldim sanıyordum varlığı
Oysa, azalmışım ben, bakın kanadım kırık
ve artık bu bela; yalın bir mutlak yalnızlık!
Vahiysiz ve adaletsizim Efendim,
Anneni anlat dedi;
Gülümseyişi kadın gibiydi,dişleri kadın, kokusu kadın...
Ak yemenilerle kuşatılmıştı ayakları ve dudakları saklanıyordu pırıltılar ardına.
Sustu bir süre;
Sesi çoğalıyordu ortalıkta ama çığlıkların zamanı çoktan geçmişti.
Ağlamıştı annesine, devam etti;
Gülümseyişi de kadın gibiydi, hüznü ve sevdası kadın...
Sonra kendine çevrildi bakışların hepsi, içi ve dışıyla, Efendisi ve itaatkârıyla;
Emziren kadınları seyrederken gözleri dolardı hep, işte bu yüzden
geceleri severdi, gecesi kadın gibiydi, sıcaklığı kadın.
Yangınların alevini yalardı küçük kedi diliyle, dili kadın gibiydi sözleri kadın.
Doğurganlık mahareti henüz yoktu işte,
ama yaratıcılığı kadın gibi zarif ve ince.
Efendisiyle bakıştılar bir an;
Tokadı şefkat gibiydi,
Kölesi bir kadın!!!
Gitsene! Dedi Efendisi
gidemedi bir türlü, gidemedi düne ve yarına
bir tek bugün kalmıştı mum kokulu ellerinde,
kristal kesikleri yangın yeriydi tabanlarında
Kal denmesini bekledi, Efendisi kal da demedi;
azad edildi, kanatsız özgürlüğü korkusuydu oysa,
Bir şimşek, bir yıldırma bakıyordu buluntlanmış gözleri
Ve Ruhundaki Gök Gürledi; yaşamı istiyorsan : Yağ Cristalia!!!
CAMKIRIĞI
29/04/2013 – MERSİN
17:15
Canın canı yansın diye ruhumda incitilsin,
ruhun canındaysa eğer, çığlıkla yücelirsin
Bedeninde eğittiğin acıyı devredince kudrete
Ruhundaki onur bürünecek kemik, kan ve ete
Karşına gösterdiğin saygıdır seni Efendi eden
Güç sana geçince, seni üstün kılmaz bir köleden
İtaati sana değil, gücün kontrolünedir anla!
O güç mutlaka yer değiştirecektir zamanla!
Ne kadar güzel bir anlatım. Okurken çok keyif aldım CAMKIRIĞI. Uzun zamandır bu tür bir paylaşım yapılmıyordu. Kuvvetli kaleminizin devamını bekliyorum. Emeğinize sağlık.
A mediocre Dominant tells, a good Dominant teaches, an excellent Dominant explains, but a True Dominant inspires!
Ne kadar güzel bir anlatım. Okurken çok keyif aldım CAMKIRIĞI. Uzun zamandır bu tür bir paylaşım yapılmıyordu. Kuvvetli kaleminizin devamını bekliyorum. Emeğinize sağlık.
beğenmenize sevindim.
Elbette ki yapılan yorumlar yazmaya teşvik ediyor.
şu anda yazdığım hikayeyi bitirince paylaşmayı düşünüyorum
Teşekkürler
Canın canı yansın diye ruhumda incitilsin,
ruhun canındaysa eğer, çığlıkla yücelirsin
Bedeninde eğittiğin acıyı devredince kudrete
Ruhundaki onur bürünecek kemik, kan ve ete
Karşına gösterdiğin saygıdır seni Efendi eden
Güç sana geçince, seni üstün kılmaz bir köleden
İtaati sana değil, gücün kontrolünedir anla!
O güç mutlaka yer değiştirecektir zamanla!

Uzun zamandır anlatım şeklini bulamadığım bir şekilde yazıldı, ilgimi çekti, satır arası arada yordu, güzel bir dille anlatıldı, detaylar yormadı; teşekkür ederim
Uzun zamandır anlatım şeklini bulamadığım bir şekilde yazıldı, ilgimi çekti, satır arası arada yordu, güzel bir dille anlatıldı, detaylar yormadı; teşekkür ederim teşekkürler, ancak "satır arası yordu" derken?
bilgi paylaşırsanız, en azından aynı hatayı tekrarlamam.
geliştirmek isterim
Canın canı yansın diye ruhumda incitilsin,
ruhun canındaysa eğer, çığlıkla yücelirsin
Bedeninde eğittiğin acıyı devredince kudrete
Ruhundaki onur bürünecek kemik, kan ve ete
Karşına gösterdiğin saygıdır seni Efendi eden
Güç sana geçince, seni üstün kılmaz bir köleden
İtaati sana değil, gücün kontrolünedir anla!
O güç mutlaka yer değiştirecektir zamanla!

teşekkürler, ancak "satır arası yordu" derken?
bilgi paylaşırsanız, en azından aynı hatayı tekrarlamam.
geliştirmek isterim Tam tersine, böyle olması daha güzel.
Uzun zamandır anlatım şeklini bulamadığım bir şekilde yazıldı, ilgimi çekti, satır arası arada yordu, güzel bir dille anlatıldı, detaylar yormadı; teşekkür ederim teşekkürler, ancak "satır arası yordu" derken?
bilgi paylaşırsanız, en azından aynı hatayı tekrarlamam.
geliştirmek isterim
bi an önce diğer satıra geçmek istemek olarak yorumladım ben.
A mediocre Dominant tells, a good Dominant teaches, an excellent Dominant explains, but a True Dominant inspires!
Nezaketiniz kalemimin ucundan bileince...
Herkese teşekkürler.
Canın canı yansın diye ruhumda incitilsin,
ruhun canındaysa eğer, çığlıkla yücelirsin
Bedeninde eğittiğin acıyı devredince kudrete
Ruhundaki onur bürünecek kemik, kan ve ete
Karşına gösterdiğin saygıdır seni Efendi eden
Güç sana geçince, seni üstün kılmaz bir köleden
İtaati sana değil, gücün kontrolünedir anla!
O güç mutlaka yer değiştirecektir zamanla!
Bende bir ne zaketsizlik yapayım Ya Başlığın değiştirilmesini Yada Tümden silinmesini istiyorum İtaatkarı'mın adının burda olmasını uygun görmüyorum.
Seytanla beni ayiran tek fark,O hiç bir insani sevmez, Bense insan olmayi taklit edenleri....
"Pain is life, the sharper, the more evidence of life." - Charles Lamb
"The eye of the master will do more work than both his hands." - Benjamin Franklin
"You know what charm is: a way of getting the answer yes without having asked a clear question." - Albert Camus, "The Fall"

Bende bir ne zaketsizlik yapayım Ya Başlığın değiştirilmesini Yada Tümden silinmesini istiyorum İtaatkarı'mın adının burda olmasını uygun görmüyorum.
Emredersin de bende nezaketsiz emirlerden haz almam!
Konu nedir, neden değişmelidir ve hikayenin seninle ne alakası var anlayamadım? Bunu bir açıklarsan belki CAMKIRIĞI da konuyu aydınlatır.
Özel mesajda atılmıştır Acıklama.
Seytanla beni ayiran tek fark,O hiç bir insani sevmez, Bense insan olmayi taklit edenleri....
"Pain is life, the sharper, the more evidence of life." - Charles Lamb
"The eye of the master will do more work than both his hands." - Benjamin Franklin
"You know what charm is: a way of getting the answer yes without having asked a clear question." - Albert Camus, "The Fall"

Oradaki (PM) yazı şeklinden de haz alamadığım kadar (her nedense emir vakiye alerjim var) içeriğini anladığım kadarıyla CAMKIRIĞI'nın yazdığı ile şu an ki durum arasında bir alaka yok. Ama CAMKIRIĞI'nın da yorumunu öğrenmek ve bu konuyla ilgili diğer yönetici arkadaşların fikrini almak istiyorum. Benim bir yönetici olarak senin istek şekline karşı yeterince objektif davranamıyorum şu an.
Pm sekli Haz almanla alakalı bir olay değil. Yönetime karşı atılan bir mesaj değil.
Bir Efendi'nin konuya daha dikkatli yaklaşarak Sahiplenilmiş Bir iTaatkara yazdığı şiiir burda paylassa bile Sahiplenildeikten sonra silinmesini istemesi gerekirdi.
konu bu kadar nettir.
Yönetim olarak karar verebilirsniz bunu bekliyebilirim tabii.
Seytanla beni ayiran tek fark,O hiç bir insani sevmez, Bense insan olmayi taklit edenleri....
"Pain is life, the sharper, the more evidence of life." - Charles Lamb
"The eye of the master will do more work than both his hands." - Benjamin Franklin
"You know what charm is: a way of getting the answer yes without having asked a clear question." - Albert Camus, "The Fall"
merhaba
Keşke bu bana özelden ulaşılarak söylenseydi ve ben siteden rica etseydim.
Elbette, belki de ben de olsam aynı hassasiyeti gösterebilirdim.
düşüncenize saygı duyuyorum.
benim için bu paylaşımın hepten silinmesi konusu bende herhangi bir sıkıntı yaratmayacaktır.
yönetimden de rica ederim.
komple silinirse ben farklı paylaşımlarda bulunmaya devam edeceğim.
Canın canı yansın diye ruhumda incitilsin,
ruhun canındaysa eğer, çığlıkla yücelirsin
Bedeninde eğittiğin acıyı devredince kudrete
Ruhundaki onur bürünecek kemik, kan ve ete
Karşına gösterdiğin saygıdır seni Efendi eden
Güç sana geçince, seni üstün kılmaz bir köleden
İtaati sana değil, gücün kontrolünedir anla!
O güç mutlaka yer değiştirecektir zamanla!
- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 1 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler