kıssadan hisse..!!!!

>Bir Hint masalina göre,kedi korkusundan devamli endise içinde yasayan bir
fare vardir.Büyücünün biri fareye acir ve onu bir kediye dönüstürür.
>Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacagi yerde bu kez de köpekten
korkmaya
baslar. Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür.
Kaplan olan fare, sevinecegi yerde avcidan korkmaya başlar.
>Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsin farenin korkusunu yenmeye imkan yok.
>Onu eski haline döndürür. Ve der ki,"Sen cesaretsiz ve korkak birisin.
>Sende sadece bir farenin yüregi var. O yüzden ben sana yardim edemem."
>ÜNLÜ BIR YAZAR, BU KONUDA SÖYLE DIYOR:
>"Insanların çogu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.
>Düsünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
>Konusmaktan korkuyor, elestirilmekten korktuğu için. Yaslanmaktan korkuyor,
gençliğin kiymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir sey vermediği için.
*Ve ölmekten korkuyor, aslinda yasamayi bilmedigi için."*
Bu yazıyı ilk kez gördüm. Ama şu an okuduğuma da bir o kadar sevindim. Bitiminde gözlerimi birkaç saniye tavana diktim. Muhakemesini yaptım kendi içimde. Fark etmeden acı bir gülümsemeyle hayatıma devam ettiğimi fark ettim. Ve o zaman imzamın hakkını fazlasıyla yaşadığımı gördüm. Zor'um bunu anladım. Gerçekten de hak verdim ki:
"Insanların çogu sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için.
Düsünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. "
Fazla mütevazilik "hiçliktir."

Sevgiyi yaşamayı bir güne sıgdırmayalım her gunumuz sevgi ile dolsun..
Mailime gelen güzel bir yazı...
Birine sevginizin tümünü sunmak, o birinin de sizi aynı şekilde seveceğinin asla garantisi değildir. Sevgiye karşılık beklemeyin; sadece sevginin karşıdakinin kalbinde büyümesini bekleyin; fakat olmazsa da, sizin kalbinizde büyüdüğüne emin olun.
Birine çarpılmak için bir an yeterlidir, birinden hoşlanmak bir saat, ve birini sevmek içinde bir gün yeterlidir, ama birini unutmak ise bir ömür sürer.
Görünüşe aldanmayın; kandırıcı olabilir. Zenginliğe aldanmayın; yok olup gidebilir. Sizi güldüren birini seçin, çünkü karanlık bir günü aydınlatan şey bir gülümsemedir. Kalbinizi gülümsetebilen birini bulun.
Öyle zamanlar vardır ki, bazen birini öylesine çok özlersiniz ki, onu hayallerinizden çıkarıp, gerçek hayatta kucaklamak istersiniz.
Hayal etmek istediğiniz şeyi hayal edin, gitmek istediğiniz yere gidin, olmak istediğiniz kişi olun, çünkü yaşayabileceğiniz tek bir hayatınız var ve tüm bunları yapabilmek için tek bir şansınız.
Sizi tatlı kılacak kadar yeterli mutluluğunuz olsun, güçlü kılacak kadar acı deneyiminiz, insan kılacak kadar üzüntünüz, ve sizi mutlu kılmaya yetecek kadar umudunuz olsun.
En mutlu kişiler, her şeyin en iyisine sahip olanlar değildir, onlar karşılarına çıkan her şeyin değerini en iyi bilenlerdir. Mutluluk; ağlayanlar, incinenler, araştırma yapanlar, ve çabalayanlar için vardır. Çünkü böyle insanlar hayatlarına giren her insanın önemini takdir edenlerdir.
Aşk bir gülücük ile başlar, bir öpücük ile gelişir, ve bir gözyaşı ile son bulur. En parlak gelecek, unutulmuş bir geçmişin üstünde yükselir. Geçmişinizdeki kalp kırıklıklarını ve hataları silmezseniz, hayatın içinde ilerleme şansınız olmaz.
Bu sene Çin takvimine göre Fare Yılıymış ve fare Çin mitolojisine göre bolluk-bereketi simgeliyormuş.
Bolluk-bereket de yürekten ve koşulsuz vermekle, elimizdekilerin değerini bilip şükretmekle geliyor. Bunu deneyimledim aslında ama ne kadar zor. Fare yılının herkes için bolluk-bereket içinde geçmesini diliyorum.
Her açıdan.
Sevgiler Saygılar

Günlerden bir gün, köylerden birinde, adamın birinin eşeği, kuyunun birine düşmüş.Niye düşer, nasıl düşer sormayın. Eşek bu. Düşmüş işte.Belki kör bir kuyuydu, ağzı tahtayla kapatılmıştı belki, üzerinede toprak dökülmüştü.Zamanla tahta çürüdü, zayıfladı, toprakta biten otları yemek isteyen eşeğin ağırlığını çekemedi ve güm.Hayvancık saatlerce acı içinde kıvrandı, bağırdı kendi dilinde. Sesini duyan sahibi gelip baktı ki vaziyet kötü.Zavallı eşeği kuyunun dibinde melul mahzun bakınıyor.Üstelik yaralanmış.Karşılaştığı bu durumda kendini eşeği kadar zavallı hisseden adamcağız köylüleri yardıma çağırdı. Sonunda karar verildi ki kurtarmak için çalışmaya değmez.Tek çare, kuyuyu toprakla örtmek. Ellerine aldıkları küreklerle etraftan kuyunun içine toprak attılar. Zavallı hayvan, üzerine gelen toprakları, her seferinde silkinerek dibe döktü.Ayaklarının altına aldığı toprak sayesinde her an biraz daha yükseldi ve sonunda yukarıya kadar çıkmış oldu.Köylüler ağzı açık bakakaldı.
Hayat, bazen bizim de üzerimize abanır.Toz toprakla örtmeye çalışanlar çok olur.Bunlarla başetmenin tek yolu, yakınıp sızlanmak değil, düşünüp silkinmek ve aydınlığa adım atmaktır.
Kör kuyuda olsak bile
Öyle güzel şeyler yazılmışki,okuduklarım beni benden alıp başka yerlere götürdü...
Korku,nefret,aşk,bağlılık,intikam,acı,sevgi,ölüm,hastalık,gülmek,ağlamak..............bunların hepsi bizler için..Hatta bütün bu duygularla baş edebilmek için,sanki doğa üstü bir güç verilmiş bizlere....Bana göre hayatta en güzel duygu sevgi ve beraberinde getirdiği özlem.....Ama en kötü duygu da vicdan sorgulaması....
Hayat bana diyorki;Gönlün ne zaman neyi istiyorsa dilediğin gibi yaşa,kendi seçimlerini yaşa ama pişman olma lüksün olmadığını bil ve asla kimseyi üzmeden,kimsenin felaketi olmadan yaşa....Bütün iyi ve kötü duygularla baş edebilme gücün var ama vicdanınla baş edebilmen çok zor,hatta imkansız....
Zaten o kadar akıllı varlıklarızki,her zaman her şekilde,mutlu olmanın yolunu bir şekilde buluruz ama nedense birilerinin canını acıtmadan yaşamayız..........
Sevdiğim bir insan göçüp gittiğinde,arkasından,keşke ona şunu yapsaydım,keşke ona şunu söylemeseydim,keşke onu bu kadar üzmeseydim....demiyorsam eğer,işte o zaman kendimi mutlu ve huzurlu sayarım....vicdan hesaplaşması yapmak yerine,anılarımızı düşünür,etrafa tebessüm dolu bakışlar saçarım......
Her koşulda,kendimizi,başkalarını ve birşeyleri sevelim ve hep sevgiyle kalalım...Hislerin en güzeli sevgi.....
Haa bu arada,ben bu kadar ahkam kestim sanmayın ki korkusuz biriyim..Benim hayatımda korku her zaman olmalı...Yoksa köle-yelda diye biri olmazdı zaten

kim deli neye göre kime göre... bazen cok bılınmeyenlı denklem gıbı bır soru....
Stirkoff
Otur Stirkoff.
sağolun, efendim.
ayaklarını uzatabilirsin.
çok lütufkarsınız, efendim.
Stirkoff, anladığım kadarı ile adalet ve eşitlik gibi konuları irdeleyen yazılar yazıyorsun; coşku ve kurtuluş hakkı üzerine de. doğru mu bu, Stirkoff?
evet, efendim.
dünyada geniş anlamda adalet sağlanabilir mi sence?
hiç sanmam, efendim.
öyleyse bu boktan yazıları neden yazıyorsun? kendini kötü mü hissediyorsun?
son zamanlarda pek iyi değilim, efendim. delirdiğimi düşünüyorum.
fazlaca mı içiyorsun, Stirkoff?
elbette, efendim.
çükünle oynar mısın?
sürekli, efendim.
nasıl?
anlayamadım, efendim?
yani nasıl bir yöntem uygularsın?
dört-beş çiğ yumurta ile yarım kilo kıymayı dar ağızlı bir vazoya döküyorum. müzik olarak da Vaughn Williams ya da Darius Milhaud yeğlerim.
cam mı?
hayır .m.
yahu vazoyu soruyorum, cam mı?
değil, efendim.
hiç evlendin mi?
birkaç kez.
evliliklerinde ters giden neydi, Stirkoff?
her şey, efendim.
hayatının en iyi sevişmesini anlat.
dört-beş çiğ yumurta ile yarım kilo kıymayı�
tamam, tamam!
öyledir, efendim.
daha iyi ve adil bir düzen özleminin aslında çürümeden ve başarısızlık duygusundan kaynaklandığının farkında mısın?
evet, efendim.
baban kötü bir insan mıydı?
bilmiyorum, efendim.
ne demek bilmiyorum?
yani kıyaslamak güç, efendim. sadece bir babam oldu.
benimle kafa mı buluyorsun, Stirkoff.
hayır, efendim: dediğiniz gibi, adalet yoktur.
baban seni döver miydi?
sıra ile döverlerdi, efendim.
hani bir baban vardı?
herkesin bir babası vardır, efendim. ben annemi kastetmiştim. o da kendi payına döverdi.
seni sever miydi?
kendinin bir uzantısı olarak, evet.
sevgi başka nedir ki?
iyi bir şeye değer verecek kadar sağduyulu olmaktır. kan bağı gerekmez. kırmızı bir deniz topu ya da üzerine tereyağı sürülmüş kızarmış ekmek de sevilebilir.
tereyağlı kızarmış ekmeğe AŞIK olabileceğini mi söylüyorsun, Stirkoff?
her zaman değil, efendim. bazı sabahlarda, güneş ışınları belli bir açıdan gelirken belki. aşk habersiz gelir gider.
bir insanı sevmek mümkün mü sence?
iyi tanımadığınız biri ise belki. ben insanları pencereden seyretmeyi severim.
sen bir korkaksın, Stirkoff.
kesinlikle, efendim.
nedir senin korkak tanımın?
bir aslanla silahsız dövüşmeden önce tereddüt eden kimse.
peki cesur kime denir?
aslanın ne olduğunu bilmeyene.
herkes bilir aslanın ne olduğunu.
herkes aslanın ne olduğunu bildiğini sanır, efendim.
budala tanımın nedir?
zaman ve kan ziyan edildiğinin farkında olmayan kimse.
bilge diye kime denir o zaman?
bilge insan yoktur, efendim.
öyleyse budala da yoktur. gece olmazsa gündüz olmaz. siyah olmazsa beyaz olmaz.
özür dilerim, efendim. ben her şeyin neyse o olduğu kanısındayım. başka şeylere bağımlı olmaksızın.
o dar ağızlı vazolara fazla girip çıkmışsın sen, Stirkoff. her şeyin zaten olması gerektiği gibi olduğunu anlamıyor musun? yanlış diye bir şey yoktur.
anlıyorum, efendim. olan olmuştur.
kelleni vurdursam ne dersin?
bir şey diyemem, efendim.
demek istediğim şu: kelleni vurdursam ben İRADE sense HİÇ olursun.
başka bir şey olurdum, efendim.
benim SEÇİMİM doğrultusunda.
ikimizin de, efendim.
rahat et! rahat et! uzat ayaklarını.
çok lütufkarsınız, efendim.
hayır, ikimiz de lütufkarız.
elbette, efendim.
demek delirdiğini hissediyorsun, Stirkoff? peki delirdiğini hissettiğin zaman ne yaparsın?
şiir yazarım.
şiir delilik midir?
şiir olmayan her şey deliliktir.
yani.
çirkinlik deliliktir.
çirkin nedir?
kişiye göre değişir.
delilik gerekli midir?
vardır.
gerekli midir?
bilmiyorum, efendim.
çok şey biliyormuş havalarındasın, Stirkoff. bilgi nedir?
mümkün olduğunca az şey bilmektir
ne demek o?
bilmiyorum, efendim?
bir köprü inşa edebilir misin?
hayır.
silah üretebilir misin?
hayır.
ikisi de bilgi ürünüdür.
köprü köprüdür. silah da silah.
kelleni vurduracağım, Stirkoff.
sağolun, efendim.
niye?
beni motive ettiğiniz için. motivasyon sıkıntısı çekiyorum, efendim.
ben ADALET'im.
belki.
Ben ÜSTÜN'üm. işkenceye yatıracağım seni. çığlıklar atacaksın. ölümünü dileneceksin.
şüphesiz efendim.
ben senin efendinim, anlamıyor musun?
beni yönetebilirsiniz. ama yapacağınız şeyler yapılabilir şeyler olmaktan öteye gitmeyecektir.
zekice konuşuyorsun ama işkence altında bu kadar zeki olamayacaksın.
sanmıyorum, efendim.
bana bak. Darius Milhaud, Vaughn Williams dinlemek de ne oluyor? Beatles'ı duymadın mı?
onları herkes bilir, efendim.
onları sevmez misin?
onlardan nefret etmem.
nefret ettiğin bir şarkıcı var mı?
şarkıcılardan nefret edilmez.
şarkı söylemeye çalışan birinden?
Frank Sinatra.
neden?
hasta bir toplumun hastalığının depreşmesine neden olduğu için.
gazete okur musun?
sadece bir gazete.
hangisi?
AÇIK KENT.
GARDİYAN! BU ADAMI İŞKENCE ODASINA GÖTÜRÜN. HEMEN İŞKENCEYE BAŞLAYIN!
efendim, son bir istekte bulunabilir miyim?
evet.
vazomu yanıma alabilir miyim?
hayır, bana lazım.
efendim?
el koyuyorum. zapta geçsin. gardiyan bu sersemi derhal götür! ve bana biraz şey getir�
ne, efendim?
altı yumurta ile yarım kilo kıyma.
gardiyan mahkümu dışarı çıkarır. kral öne eğilip düğmeye basar. Vaughn Williams çalmaya başlar teypte. bitli bir köpek güneşin altında titreşen harikulade bir limon ağacına işerken dünya dönmeye devam eder.
...
kaynak :facebook..
LADY SADE Bukowski muheteşem
bende bir şiiri ile eşlik edeyim size
Tuhafların en güçlüsü
sık göremezsiniz onları
kalabalıktan uzak dururlar
çünkü.
Azdırlar sayıca
Bu tuhaf insanlar
ama onlardan
çıkar
ender iyi resimler
ender
İyi senfoniler
ender
İyi kitaplar
ve
diğer
ender
İyi işler.
ve en iyilerinden
bu tuhafların
belki de
hiç.
Kendileri
resimdir
Onların
Kendileri,
kitaptır
müziktir
eserdir.
Bazen onları
gördüğümü
sanırım – bir
banka belli bir şekilde
oturmuş yaşlı bir
adam örneğin
Veya yanımdan
aksi istikamette
hızla geçen
bir arabanın içindeki
bir yüz.
Veya süpermarkette poşetlere dolduran
kızın veya oğlanın
ellerini kullanışında
belli eder kendini.
Bazen bir süredir
birlikte yaşadığın
biridir- daha önce
görmediğin yıldırım
hızında bir bakış
yakalarsın.
Bazen
hayatınızdan çıktıktan
birkaç ay
birkaç yıl sonra
birden varlıklarını
anımsarsınız
müthiş bir
berraklıkla.
Etki ve tepki
En iyilerimizin sonu genellikle kendi ellerinden olur
sırf uzaklaşmak için,
ve geride kalanlar
birinin onlardan
uzaklaşmayı neden isteyebileceğini
bir türlü tam olarak anlayamazlar.
Charles Bukowski

- 44 Forumlar
- 5,453 Konular
- 75.2 K Gönderiler
- 0 Çevrimiçi
- 9,000 Üyeler